İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Birlikten güç doğar

YAYINLAMA:

Demokrasinin gereklerinden birisi de örgütlü toplum olabilmektir. Ülkenin birlik ve beraberliğine zarar vermeyecek toplumsal her türlü örgütlenmeye açık bir anlayış olmalıdır demokrasilerde. Bizim anayasamızın 51. maddesi uyarınca çalışanlar, önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptirler. Buradan da anlaşılacağı üzere toplumsal örgütlenmenin lokomotifi işçi sendikalardır.
1980 askeri darbesinden sonra ülkemizdeki sendikal faaliyetler büyük bir yara aldı. Devam eden yıllarda örgütsüz bir işçi sınıfı yaratıldı. Gelinen noktada, çalışanların %80’i sendikasız durumda. Sendikalaşmak, işten çıkarılmanın gerekçesine dönüştü. Yani anlayacağınız, işini kaybetme korkusu örgütsüzlüğün önünü açtı. Hele de günümüz ekonomik koşullarında “İşimi kaybetmeyeyim yeter” der oldu işçiler. 2001’den itibaren de ülkemizde memur sendikaları kurulmaya başlandı.

Sendikalar, üyelerinin haklarını korumanın yanında toplumsal konularda da fikir beyan eder, ülke sorunları karşısında çözüm yolları ararlar. Yani hayatın her alanında duyarlı olmak gibi bir sorumluluklarının olduğunu bilirler.

Yetkili gerek işçi gerekse de memur sendikaları toplu sözleşme görüşmelerini yaparlar. Bu süreç bazen çok sancılı geçer. Sendika ister, patron vermez. Uzlaşma olmazsa da grev gündeme gelir ki bu da anayasal bir haktır. Memur sendikalarının devlet ile uzlaşamaması durumunda, iş “Uzlaştırma komisyonuna” havale edilir ve orada verilen karar da kesindir.

Geçtiğimiz hafta içinde üç farklı işçi sendikası bir araya gelip ülkenin içinde bulunduğu ekonomik duruma dair ortak bir açıklama yaptılar. İşçi ve emeklilerin zorlu yaşam koşullarında ezildiklerini, adeta açlığa mahkum edildiklerini, taleplerinin ne olduğunu uzunca bir metinle kamuoyuna duyurdular.

DİSK öteden beri sermayenin değil işçilerin yanında olmaya devam bir sendika konumunu korurken TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ’in iktidara yakınlığı herkesçe biliniyor. Buna rağmen onlar da üyelerinin içinde bulunduğu ekonomik koşullar karşısında isyan bayrağını çekmişler ki, TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarının toplumun yaşadığı enflasyonu göstermediğini, vergide adaletsizliği dile getirdiler. Ekonomik krizin faturasının çalışana yüklenmesine karşı olduklarını söylediler.

İşin özü şu ki, çalışanların insanca yaşama, emeğinin karşılığını alma konusu gündeme gelince farklılıklarını bir kenara itip ortak bir noktada buluşarak mücadele birliği sağladılar. Marketin, manavın sendikaya göre fiyat belirlemediğini gördüler. Anlayacağınız sıkıntılarının aynı olduğunun farkına vardılar.

İşçi sendikalarının bu güç birliğini görünce memur sendikalarının ne zaman bir araya gelip, onların da ortak bir bildiri yayınlayacaklarını düşünmeye başladım. Patronlarının devlet olmasından mı korktular acaba?.. Özellikle toplu sözleşme görüşmelerinde yetkili olan memur sendikaları, ağababalarına karşı durmayı göze alamadıkları ya da sendikacılığı makam ve mevkide yükselme aracı gibi gördüklerinden mi kaynaklanıyor bu sessizlikleri? Devlet kurumlarındaki yöneticilerinin çoook büyük bir kısmının aynı sendika mensuplarından olmaları büyük tesadüf mü yoksa?
Demokratik toplumlarda sendikalar, üyelerinin çıkarları için iktidara muhalif olurlar. Kapitalist düzen karşısında emeğin yanında durmak gibi bir sorumlulukları vardır çünkü. Sorumluklarının gereğini yapmayıp patronun kayığına binen sendikalara “sarı sendika” denir. Tıpkı işçi sendikalarında olduğu gibi rengi sararmış memur sendikaları da var ülkemizde. Gel de Kemal Türkler, Şemsi Denizer gibi efsane sendikacıları arama!..

Ülkenin geldiği noktada bütün sendikalar, çalışanların alın terlerinin karşılığını almaları için fikir ayrılıklarını bir kenara bırakarak güç birliği yapmanın yolları aramalıdırlar. “Asgari müşterekte buluşma” kültürü mutlaka geliştirilmelidir. Bunun öncüsü de sendikalar olabilir.

Şu iyi bilinmelidir ki, çalışanların yoksullaşıp patronların daha da zenginleştiği ülkelerde sömürü düzeni hakim demektir. Daha mutlu ve eşitlikçi bir dünya yaratmak için varlığın ve yoksulluğun paylaşıldığı bir sistemi inşa etmek zorundayız. Bunun yolu da her alanda adaleti sağlamaktan geçer.

Kazançta ve vergide adalet bunun olmazsa olmazlarıdır. Çalışanlar, güçlerinizi birleştirmenin zamanı gelmedi mi?

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...