İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

İNSAN EN ÇOK YALANI KENDİNE SÖYLERMİŞ

YAYINLAMA:

Arkadaşımın evinde yardımcısı var.

Ailecek o kadar seviyorlar ki, evin ablası gibi, çocuklar sarılıyor, evin annesi sarılıyor.
Ailenin bir bireyi ve hepsi çok seviyor.
Ben de çok seviyorum.
Evde yemekleri yapıyor, evin her işine koşuyor, çalışkan bir kadın.
Dertli bir yüzü var.
Dertli gözlerinin arkası hep bir şeyler, saklıyor gibi.
Arkadaşım öyle bir hayat hikayesi var ki dedi.
Başladı anlatmaya.
Kadının annesi genç yaşında ölmüş ve küçüklüğünde yokluk içinde, kalabalık bir ailede büyüyor.
Erkenden evlendiriyorlar.
Kocası iyi bir adam çıkıyor, bir kızları dünyaya geliyor.
Kocası ve yanında 1 yaşındaki kızı ile araba ile bir yere gidiyor.
Yolda arabaları kaza yapıyor, kocasının başı kopuyor ve kadının kucağına düşüyor.
Kadının bacağı kopuyor ve vücudunda kırıklar ve yaralanmalar var.
Kız bebeğe hiçbir şey olmuyor.
Kaza yapan araca, ambulans ve polis yardım gelene kadar, kucağında kocasının kopmuş başı ile kalıyor, onun gözlerine bakıyor.
Ambulans geliyor.
Hemen hepsini hastaneye götürüyor.
Ve kadın tam 2.5 sene yoğun bakımda kalıyor.
Bacağını yerine dikiyorlar.
Bacağının yanında, çok uzunca bir yara ve dikiş izi var. 2.5 sene sonra hastane odasına, kızına bakan teyzesinin elinde kızı geliyor.
3.5 yanına gelmiş
Kıza diyorlar ki bak bu senin annen.
Başlıyoruz beraberce ağlamaya.
Gözyaşlarımız yanaklarımızı ısıtıncaya kadar, keder içindeyiz.
Nasıl yani diyorum, kocasını kafası kucağında saatlerce kalmış bu kadın bu travmayı nasıl atlatacak.
Babası var diyor.
Kızına bakıyor ve ilgileniyormuş.
Bu da para kazanmak ve para biriktirmek için yatılı ev işlerinde çalışmaya başlamış.
Bu sene arkadaşıma gidiyorum.
Bakıyorum, bu kadın ortada yok
Nerede diyorum.
Artık yok diyor.
Sıkı dur diyor, o kadının anlattığı hikaye, baştan sona kadar yalanmış diyor.
Nasıl yani diyorum.
Öyle bir kaza yok diyor, kocası ölmüş falan değil diyor, bacağı kopmuş falan değil diyor.
Aklım almıyor.
O kadar şaşırıyorum ki.
Neden yalan olan, böylesine kocaman bir hikaye yazmış ki diyorum.
Bilmiyorum diyor.
Bildiğim tek şey, babam dediği adamın kızının babası olduğudur diyor. Hastane randevusu aldım diyerek, evden çıkıp gittiği zamanlarda, hastanede falan olmadığını öğreniyor.
Bu kadar büyük bir yalan hikayesini hiç dinlememiştim ama.
Kadının, yardımcı kadın olması yada olmaması ne önemi var ki, neyi değiştirir ki.
Ama bir evin, bir ailenin ferdi gibi olup, aileden biri olup bu kadar büyük yalan söylemek ne kadar endişe verici değil mi?
Meğerse gözlerinin arkasında sakladığı, bizim keder sandığımız kocaman bir yalanmış
Hayata bakıyorum.
İnsanlar ne kadar büyük yalanları ne kadar rahat söylüyorlar.
Ne sebeple ve neden söylüyorlar bilmiyorum ama.
İnsan, en çok yalanı kendine söylermiş.
Kendinin yalancısı insanlar, tüm aklınız, kalbiniz, yalan yaması içinde kalmış.
Şunu unutmayınız ki.
Ve daima bu böyledir ki.
Bir gün işaret parmağınızla, göstereceğiniz kimseniz kalmayacak.
Funda'nın aklındakiler…
... Safiye Soyman.
Biricik oğlu Harun'u kaybetti.
Uzun yıllardır, yatakta baktığı MS hastası olan oğlu vefat etti.
Ona çok iyi baktı, elinden gelen her şeyi yaptı ve yaşasın diye çok çabaladı.
Çocuğunun yüzüme bir sinek konacak diye, endişe içinde oğluna baktı.
Cenazeye yetişemedim, ama 7 duası vardı oraya gittim.
Allah hiç kimseye evlat acısı vermesin.
Safiye'nin ağlaya ağlaya, gözünün bebeğinin rengi değişmiş
Çok seveni varmış.
Belki 100 kişi veya daha kalabalık duada vardı.
Safiye'ye baktım.
Safiye'nin gözleri oğlu bakıyor
Safiye'nin gözleri çok kederli.
İnsanlara, tek tek oğlunu anlatıyor.
Oğlu ile ilgili söylenen, anlatılan her şeyi, bir daha bir daha dinlemek istiyor.
Safiye kalabalıklar içinde teselli ararken, oradan oraya savruluyordu.
Ortada öylesine yalnız bir anne vardı ki, o artık evlat acısından yanan bir anneydi.
Harun nur içinde yat, Allah rahmetini esirgemesin.
Ya Safiye.
Allah sabrın en büyüğünü versin.
Funda'nın aklındakiler…
… Kimseye güvenme.
Kimseye inanma.
Kimseye sırrını verme.
Kimsenin sırrını dinleme.
Kimsenin sözüne güvenme.
Kimseye borç verme.
Kimsenin derdini tasasını dinleme.
Kimseye evi açma.
Hiç kimseden dost olmaz.
Yani herkes yalancı, herkes düzenbaz, herkes düşman.
Artık bir kahvenin hatırı falan kalmadı. Daha alt alta çok sıralayabiliriz.
Bu mudur yani.
Napalım o zaman.
Ölelim daha iyi.
Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...