Bu aralar en çok acı çeken kim diye sorsanız hiç kuşkusuz çocuklar derim. Savaşın
ortasındaki çocuklar, savaştan kaçanlar, yersiz yurtsuzlar, kendi yurdunda yuvasız
kalmışlar, bir de içine doğdukları ailenin kaosunda yok olanlar... Hepsi ayrı bir dünya
hepsi ayrı bir hikaye... Dili dini ırkı fark etmeksizin çocuk olamadan büyümek zorunda
kalanlar. Ne taraftan baksanız hayatın acımasız yüzünü erken tanımak zorunda
kalanlar. Acı belki her yerde acı ama küçük kalplerin acısı bu dünyanın en büyük
yüküdür üzerimize...
Okullar açılırken çocuklara iyi bir yıl temennisinde bulunmak istiyorum ama son
zamanlarda şahit olduğumuz şiddet ve kötülük sanki bir film şeridi gibi gözümün
önünden geçiyor. Babası tarafından katledilen üç çocuk, daha doğmadan babasının
annesine uyguladığı şiddeti yaşayan çocuk, annelerine babalarının yaptığı şiddeti
izlemek zorunda kalan çocuklar, küçücük bir yerde göz göre göre kaybedilen çocuk...
Çocuklar güvende değiller. Üstelik ele aleme veya düşmana karşı filan da değil kendi
yakınlarının arasında bile güvende değiller. Toplumu saran bir şiddet sarmalı var.
Acilen ekonomik ve sosyal her ne destek gerekiyorsa alınmalı. Yoksa bu sarmal
gitgide büyüyecek.
İstiyorum ki yeni eğitim öğretim yılında çocukların eksikleri neyse konuşulsun yazılsın
çizilsin. Ancak bu kadar acı çeken çocuk varken misal deprem bölgesinde halen
evsiz barksız hayatına devam etmek zorunda kalan çocuklar varken eğitimin
eksiklerinden bahsetmek ikinci planda kalıyor.
19 milyona yakın öğrencisi olan ülkemizde yaşanan ekonomik darboğaz aileleri
bunaltıyor. Okul sezonu başlarken türlü engelleri aşmak zorunda olan çoğu aile artık
çocuklarını doyurmak noktasında ne yapacaklarını bilemiyor. Tam gün eğitim ile
birlikte uzun saatleri okulda geçiren çocuklar yetersiz beslenme ile karşı karşıya.
Okullarda öğle öğününün verilmemesi çoğu zaman evden hazırlanan pratik yemekler
ile çocukların doyurulması anlamına geliyor. Bu da özellikle büyüme çağındaki
çocuklarda yetersiz beslenmeye neden oluyor. Hem fiziksel hem de zihinsel olarak
yeterli beslenemeyen bir nesle iyiyi doğruyu güzeli öğretmeye çalışıyoruz. Peki
çocuklar bizden razı mı sorarım size. Büyüdüklerinde bize ne verdiniz ki ne
istiyorsunuz dediklerinde verecek bir cevabımız olmayacak böyle giderse. Oysa
eğitim öğretim modelleri üzerine söylenecek ne çok söz var. İş oraya gelemiyor bir
türlü. Eğitimde istikrarın olması gerektiğini her yeni dönemde yeni bir modelin ortaya
çıkmasının yarattığı sorunları konuşamıyoruz. Eksiği tamamlayamayan okullarımız ile
öğretmen açığından söz edemiyoruz. Derse giren öğretmenin aç öğrencisi için ne
yapacağını bilemediğini söylediği geçen yılın hatırası halen hafızamızda. Ülkenin en
ücra köşesinden söz etmiyoruz. Büyükşehirlerde bile durum böyle. Bu yıl da
okullarda yemek konusunda atılan bir adım olmadığını görünce insan geleceğe dair
ümitvar olamıyor. Yine de söylemeli, konuşmalı, hatırlamalı, hatırlatmalıyız.
Atatürk “Ey yükselen yeni nesil gelecek sizindir. Onu yükseltecek ve sürdürecek
sizsiniz” dememiş miydi? Öyleyse bugün yaşamın yükünü acısını yokluğu
ve yoksunluğunu erken yaşta tatmak zorunda kalan çocuklara el uzatmalı. Ses
olmalı. Yardım etmeli.
Zafer Bayramımızın 102. yıl dönümünde geçmişi minnetle yad ederken geleceğe de
ümit ile bakmak dileğiyle...
Kişisel saldırılar yapmayın: Yorumlarınızda diğer kullanıcıları veya kişileri hakaret içeren ifadelerle suçlamayın veya aşağılamayın.
Irkçı, cinsiyetçi veya ayrımcı yorumlar yapmayın: Yorumlarınızda ırk, cinsiyet, etnik köken, din, cinsel yönelim veya herhangi bir ayrımcılık unsuru içeren ifadeler kullanmayın.
Yasa dışı faaliyetleri özendirmeyin: Yorumlarınızda yasa dışı faaliyetleri özendiren veya teşvik eden ifadeler kullanmayın.
Özel bilgileri paylaşmayın: Yorumlarınızda başkalarının özel bilgilerini paylaşmayın, bu bilgiler kullanıcıların adını, telefon numarasını, adresini, e-posta adresini veya diğer özel bilgileri içerebilir.
Spam ve reklam yapmayın: Yorumlarınızda spam veya reklam içeren ifadeler kullanmayın. Yorumlarınızın reklam içermemesine özen gösterin.