İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Haksızlığı Gizem’den daha iyi tarif eden olmadı!

YAYINLAMA:

Sen yaparsın, ama kimseden kaçmaz, kimse yemez, kimse yutmaz.

Saklayamazsın, saklanamazsın.

Ben haksızlık yapan insanları hiç sevmem, kanıma dokunur, hiçbir şekilde kabul edemem.

Hak hırsızı derim onlara.

Hırsızlar ikiye ayrılır, başkasının hakkını çalana "hak hırsızı" denir, hakkı olmayan bir şeyi aldığı zamanda "hak hırsızı" denir.

Hakkı olmayan neyi çaldı ise hırsızdır.

Hırsızdır onlar.

Seneler önce, ilkokul 1.sınıf öğrencisi,

küçücük bir kız vardı, adı Gizem Bera Yüksel'di.

Kara gözlü, saçları iki yandan örülmüş, beyaz yakalı önlüğü ile, uğradığı haksızlığı ve hayat mücadelesini anlatan videosu hayatımıza girmişti.

Kara gözleri ile, göz bebeklerini aça aça, akıllı akıllı itiraz ediyordu.

"Ben fakirim diye öğretmenim beni başkan yapmadı".

"Bakın bakın bana, hala yırtık botlarımla okula geliyorum, ayaklarım ıslandı".

"Benim babam, inşaatta çalışıyor, ekmek parası için çalışıyor, biz okuyalım diye çalışıyor, benim babam inşaattan düştü".

"Bu yaptığınız insanlığa sığar mı?" diyor.

Dahası var.

Beyazıt'ın o zamanlar TV programı var, reyting meselesi tabi, Gizem'i hemen programına alıyor.

Gizem başlıyor anlatmaya, "benim annem merdiven siliyor, ev sahibi merdivenler temiz diye seviniyor, ama anneme parasını vermiyor.”

"BU NE DEMEK".

"BU HAKSIZLIK DEĞİL Mİ?".

Hayatımda bundan daha iyi haksızlık tanımı görmedim.

Seyirciler gülüyor, Gizem kızıyor ayar çekiyor bu insanlara, "gülmeyin ha! Bir şey anlatıyoruz burada" diyor.

Bu arada, o televizyon programına öğretmeninin çıkmasına valilik izin vermiyor.

Gizem çat diye söylüyor, "öğretmenime valilik izin vermemiş, kalıbına tüküreyim, vali orada sıcak odasında oturuyor".

Bundan daha iyi, sıcak valilik odası tanımı olabilir mi?

Bu programı izleyen bazı insanlar Gizem'in evine kıyafet, bot götürüyor.

Öylesine, ayak üstü yardımlar falan.

Ah Gizem ah.

Herkese ders verdi de, belli ki kimse kara gözlü Gizem'in anlattıklarından ders almamış.

Ne devlet, ne aile bakanlığı, ne program ne de gerçek anlamda bir yardımsever Gizem'in hayatına dokunmuyor, elini tutmuyor.

İki bot, iki mont yalandan ilgi, yanak okşama.

Gizem her şeyin farkında.

Ve Gizem diyor ki.

"Mücadelemi sürdüreceğim ve yılmayacağım".

Aradan kısa bir zaman geçiyor, Gizem ve ablası İrem banyoya giriyor.

Banyoda şofbenden zehirleniyorlar, hemen hastaneye kaldırıyorlar.

Gizem ve ablası İrem vefat ediyor.

Annesi anlatıyor.

Kısa bir süre önce benden penye istedi, 5 lira idi ve alamadım diyor.

Anne, "keşke çalsaydım" diyor.

Gizem'in başına gelenler, anneyi "keşke hırsız olsaydım" keşke pişmanlığına sürükleyen bu aile trajedisi.

Kim kime haksızlık ediyorsa 

Kim kimin hakkını yiyorsa.

Kim hak hırsızı ise.

Umarım gün yüzü görmezsiniz.

Yatacak yeriniz ve ağzınızın tadı hiç olmasın inşallah.

Funda'nın aklındakiler…

... İki bakkal var.

İkisi de, sattığı ürünleri doğru tartıyor.

İlki, insanları kandırmamak gerektiği için, bunu böyle bildiği için, böyle öğrendiği için doğru tartıyor.

Diğeri, müşteri kaybetmemek için doğru tartıyor.

Asıl olan, ilk bakkalın yaptığıdır, kimseyi kandırmayacaksın.

İkincisi göstermeliktir, müşteriyi kaybetmeyeceğini bilse, hile yapacak.

Aslında.

Herkese bunu öğretmek gerekiyor.

Kimseyi kandırmayın.

Kimsenin hakkını çalmayın.

Hak hırsızlığı yapmayın.

Funda'nın aklındakiler…

...İddialar varmış…

Belgeler varmış.

Ben bu iddiaları yeni duydum, ama belgeleri gördüğümü söyleyemem.

Siyasi anlamda hangi belediye olduğu da benim hiç umurumda değil.

Sanatçılara belediyeler konserler için, dudak uçuklatan paralar ödüyorlarmış.

Ankara Büyükşehir Belediyesi, Cumhuriyet Bayramı kapsamında, Ebru Gündeş’e bir konser için 69 milyon TL ödemiş.

İzmir Konak Belediye'si, Şevval Sam'a, 1 konser için 5 milyon TL ödemiş.

İddialar bunlar.

Akıl almaz değil mi?

Belediyeler sadece halka hizmet için var değil mi?

Ne münasebetle ve ne hakla bu paraları sorumsuzca harcıyorlar.

Umarım yalandır.

Umarım palavradır.

Ayrıca, bu sanatçıların Cumhuriyetin Bayramı gibi çok anlamlı, çok önemli bir bayramda hiç ücret almadan konser vermesi gerekmez mi?

Para söz konusu bile olmamalı öyle değil mi?

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...