İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

BUGÜN ANNELER GÜNÜ AMA...

YAYINLAMA:

Onlar, hayat okulundaki ilk öğretmenlerimiz... Onlar, terkedildiğimiz, kırıldığımız, kendimizi çaresiz hissettiğimiz anlarda yanlarına koşup, kollarında teselli bulmak istediklerimiz... Onlar, gönül kapılarını karşılık beklemeksizin ardına kadar bize açıp, her ne yaşanırsa yaşansın hiç kapatmayanlar... Onlar, hastalık, işsizlik ve ekonomik sorunlarla mücadele ettiğimiz, ihanet acısı yaşadığımız en zor günlerimizde hep yanımızda olan, bizi hiç terk etmeyenler... Onlar belki de kaybettiğimizde gerçek değerlerini anladığımız, yokluklarını hissederek kahrolduklarımız... Onlar, ergenlik ve gençlik yıllarımızda yanındayken sıkılıp, öfleyip ve pöflediklerimiz.. Orta yaşlara gelince ise birlikte daha çok vakit geçirmek istediklerimiz... Günün birinde kaybetmekten korktuklarımız... Onlar, bir gülü koklarken, mor salkımları seyrederken “Ah keşke annem yanımda olsaydı” diye hasretle andıklarımız... Bebeğimiz olduğunda ya da kızımız üniversiteyi bitirdiğinde “Keşke anacığım da bu mutlu anları görebilseydi! Kimbilir ne sevinirdi!” diye hüzünlendiklerimiz...

Onlar annelerimiz...

ANNELER ÇOCUK; EVLATLAR ANNE OLMAYA BAŞLAYINCA...

Annelerimiz bizi yaşamda en çok düşünendir. Romatizma nedeniyle ellerindeki ağrıya ve güçsüzlüğe rağmen sevdiğimiz dolmayı yapmak için saatlerce uğraşan, doktor kontrollerimizi sürekli anımsatan, bir şeye sıkılıp sıkılmadığımızı gözümüze bakıp hemen anlayandır. Peki, acaba bizler yıllar geçtikçe giderek yaşlanan annelerimize iyi bir evlat olabiliyor muyuz? Şehir yaşamının yorucu temposu yüzünden akşam yorgun argın sofraya oturduğumuzda, annemizin gözlerine bakıp, ruhunun derinliklerindeki fırtınaları, özlemleri fark edebiliyor muyuz? Ya da alzheimer gibi bir hastalığın kapısını çaldığı annemizdeki değişimleri farkedip, doktora görünmesini sağlayacak dikkati ve ilgiyi verebiliyor muyuz? Annemizin anlattıklarını gerçekten can kulağıyla dinliyor muyuz? Ellerindeki belki de parkinson hastalığının belirtisi olabilecek titremeyi görebiliyor muyuz?

Hızla geçen yıllar, çocukluğumuzun kahramanı annelerimizin sadece saçlarını beyazlatıp yüzlerinde derin çizgiler bırakmıyor. Annelerimizin sağlıklarını da yavaş yavaş bozarak hipertansiyon, kalp, diyabet gibi kronik hastalıklarla tanışmalarına, ellerinin titremesine, denge sorunuyla sık sık düşmelerine, çabuk yorulmalarına, hafıza sorunları yaşamalarına sebep oluyor. İşte bu dönemde roller yavaş yavaş değişiyor. Onlar çocuklaşırken, bizler anne oluyoruz. Diyorum ki, işte bu aşamada acaba bizler annelerimize ihtiyaç duydukları bakımı, ilgiyi, sevgiyi ve şefkati verebiliyor muyuz? Annelerimizin ruhsal ve bedensel sorunlar yaşadığı bu dönemde onların bize gösterdiği özen ve ilginin aynısını içtenlikle ve yeterince sunabiliyor muyuz? Annem şimdi 75 yaşında. Zaman zaman bu hesaplaşmayı yaparım kendimle... Eğer sizin de anneniz giderek yaşlanıyorsa, aynı yüzleşmeyi iç dünyanızda yapmanızı öneririm. Ama sadece Anneler Günü’nde değil!

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...