İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Yapay Zeka ve İnsanlığın Kayıp Yüzü: Aşk, Vicdan ve İnsanlık

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Teknolojinin gelişimi, yapay zekanın hayatımıza giderek daha fazla entegre olmasıyla birlikte birçok soruyu da beraberinde getiriyor. Assos’ta düzenlenen “Yapay Zeka Felsefesi” sempozyumu, yapay zekayı felsefi ve hukuki açılardan ele aldı. Ancak insanın bu süreçte nasıl dönüşüme uğradığı ve psikolojik olarak nasıl etkilendiği üzerine pek az şey söylendi.

Oysa asıl mesele, yapay zekanın insan gibi olup olamayacağı değil, insanın kendi özünden ne kadar uzaklaştığıdır. Artık aşk, vicdan, empati, merhamet gibi insani değerler gittikçe donuklaşıyor. İnsanlar daha hızlı düşünüyor, daha çok veri işliyor, daha çabuk tüketiyor ama daha az hissediyor.
Peki, humanite(insanlık) burada kayboluyor mu? İnsan, kendi duygusal dünyasını terk edip, ruhsuz bir varlığa mı dönüşüyor?

İnsan Aşktan Vaz mı Geçiyor?

Aşk, insan varoluşunun en güçlü duygularından biri olarak yüzyıllardır sanatın, edebiyatın ve felsefenin merkezinde yer aldı. Ancak günümüzde aşk artık tüketilen, hızlı yaşanan, anlamdan kopuk bir deneyime dönüşüyor. İnsanlar, bağlanmaktan kaçıyor, duygularını risk olarak görüyor, ilişkileri kısa süreli deneyimler haline getiriyor.

Modern çağın insanı, aşkı bir duygu olarak değil, bir süreç olarak yönetmeye çalışıyor. Algoritmalar bize kimle eşleşeceğimizi söylüyor, yapay zeka destekli sohbetler sahte bir yakınlık hissi yaratıyor, ilişkiler bir tık uzağımıza düşüyor. Peki ya derinlik? Peki ya tutku? Peki ya aşkın dönüştürücü gücü?
Bugün insanlar, gerçekten sevmekten ve derin bağlar kurmaktan korkuyor. Çünkü aşk, tahmin edilemezdir. Bir algoritmaya sığmaz, bir sistemle kontrol edilemez. Belki de bu yüzden, insan kendini yapay zekanın belirlediği sınırların içine hapsetmeye başladı. Risk almadan sevmek, kaybetmeden kazanmak istiyoruz. Ama aşk dediğimiz şey zaten riskin ta kendisi değil mi?

İlişkiler giderek daha mekanik, daha yüzeysel ve daha hesaplı hale geliyor. İnsanlar artık aşkı tutkulu bir duygu olarak değil, “mantıklı” bir tercih olarak ele alıyor. Çoğu kişi için aşk uyum, konfor ve pratiklik meselesine dönüşmüş durumda. Ama gerçek aşk, mantıklı olmak zorunda değil ki!
Böylece insanlar kendilerini korumak adına, duygularını bastırarak birer algoritmaya dönüşmeye başlıyor. Aşkta bile artık sezgiler değil, veriler belirleyici oluyor.

Vicdan ve Merhamet: İnsanlığın Kaybolan Yüzü

Sadece aşkta değil, insanın vicdanı ve merhameti de giderek donuklaşıyor. Duyarsızlaşma ve empati eksikliği çağımızın en büyük problemlerinden biri. Teknoloji geliştikçe, bilgi akışı hızlandıkça, insanlar birbirine daha fazla yabancılaşıyor.
Eskiden bir trajedi yaşandığında insanlar bunu hisseder, üzülür, paylaşırdı. Şimdi ise ekranlarda sonsuz akışın içinde her şey bir “haber” olarak geçiyor. İnsanların acıları bile “içerik” haline geldi. Görüyoruz ama hissetmiyoruz. İzliyoruz ama üzülmüyoruz. Her şey saniyeler içinde geçip gidiyor.
Bunun en büyük nedeni, insanın yapay zekaya benzeme çabası. Duygular yorucu geliyor, merhamet zaman kaybı gibi görülüyor, vicdan “fazla duygusal” olmakla eş tutuluyor. Ama vicdan, insanın en temel pusulasıdır. İnsan, vicdanını kaybettiğinde sadece bir biyolojik mekanizmaya dönüşür.
Belki de çağımızın insanı, yapay zekanın duyguları olup olmadığını sorgulamaktan çok, kendi duygularının hala yaşayıp yaşamadığını sorgulamalı.

Humanite Kayboluyor mu?

Bu dönüşüm, bizi humanitenin (insanlığın) sınırlarını sorgulamaya itiyor. İnsan, gerçekten insan olmaktan çıkıyor mu?
Bir zamanlar duygularıyla, sanatıyla, aşkıyla, vicdanıyla var olan insan, şimdi daha verimli, daha hızlı, daha mekanik bir varlık olmaya mı zorlanıyor?
Eğer insan, sadece verimlilik ve hız odaklı yaşamaya devam ederse, humanite gerçekten de yok olabilir. Çünkü insanı insan yapan şey duygularıdır, empatisidir, sezgisidir. Bir makine asla bir insan gibi aşık olamaz, merhamet edemez, fedakarlık yapamaz. Ama bir insan, makine gibi yaşamaya başlarsa, işte o zaman gerçekten bir şeyleri kaybederiz.

Assos’ta Felsefe: Düşüncenin ve İnsanlığın Buluşma Noktası

Assos, tarihin en önemli felsefi merkezlerinden biri. Bu sempozyum da, felsefenin, hukukun ve yapay zekanın kesiştiği noktada çok kıymetli tartışmalara ev sahipliği yaptı.
Ancak bu tartışmaların içine psikoloji ve humanite kavramının daha fazla dahil edilmesi gerekiyor. Çünkü yapay zekanın gelişmesi kadar, insanın dönüşümünü anlamak da önemli. Eğer insan kendini kaybederse, yapay zeka ne kadar gelişirse gelişsin, aslında her şeyin anlamı yitmiş olur.
Bu organizasyona destek veren Troy Otel, Nazlıhan Otel ve Kervansaray Otel, yalnızca bir etkinliği değil, düşüncenin özgürleşmesini, felsefenin gelişmesini ve insanlığın kendini sorgulamasını destekledi. Bu tür buluşmalar, sadece akademik değil, insanlık için de bir nefes alanı yaratıyor.

Yani demem o ki, eğer gerçekten bir şeyden korkmamız gerekiyorsa, bu yapay zekanın insan gibi olması değil, insanın giderek ruhsuzlaşmasıdır.
Aşkın anlamını kaybettiğimizde, vicdanımızı susturduğumuzda, empatiyi gereksiz gördüğümüzde, yapay zekaya ihtiyacımız bile kalmaz. Çünkü o zaman biz zaten birer makineye dönüşmüş oluruz.

Humanite(insanlık) burada kayboluyor mu?
Bunu belirleyecek olan yapay zeka değil, insanın kendisi!

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...