Günümüz iş dünyasının aşılamayan sorunu: Mobbing - 1
Pandeminin ardından ekonomik koşullar gitgide zorlaştı. Alt ve orta sınıf iyice sıkışmış hissederken üst sınıf diye nitelendirilen en yüksek gelir grubuna mensup kişiler dahi bu yükü hissetti ve hissetmeye devam ediyor ancak hem maddi hem manevi olarak çok fazla baskı altında olan bir kesim var ki o kesim de işçiler. Çoğu işveren, daha doğrusu işveren temsilcisi müdürler “mobbing” uyguladıkları işçileri ya istifaya zorluyor, ya tazminat ödemeden işten çıkarmaya yönelik bahaneler yaratmaya çalışıyor ya da kendisinden daha iyi eğitimli, genel kültürü yüksek ve yüksek vasıflı insanları sırf kendi eksikliği belli olmasın diye işten çıkarıyor.
Peki nedir bu mobbing?
Mobbing Latince kökenli bir kelime olup kelime anlamı olarak psikolojik şiddet, baskı, taciz, rahatsız etme ve sıkıntı verme anlamlarına geliyor. İş yerinde ise yıldırma ve psikolojik baskı olarak tanımlanıyor. Özellikle hiyerarşik yapılarda kontrol zayıfsa gücü elinde bulunduran kişinin ya da grubun yani işveren temsilcilerinin diğerlerine psikolojik yollarla baskı uygulamasıyla ortaya çıkıyor. İş yerlerinde maalesef sık karşılaşılan bir durum haline gelmesi sebebiyle iş mahkemelerinde gündemde olan bir konu.
Yargıtay 22’inci Hukuk Dairesi’nin 2013/37918 Esas Sayılı dosyasında, “Mobbing sistemli bir şekilde, süreklilik arz eden bir sıklıkta çalışanı sindirme maksadı ile kişinin özgüvenine uygulanan psikolojik ve hatta fiziksel saldırgan davranışı ifade etmektedir. Başka bir ifade ile işyerinde bir veya birkaç kişinin, istenmeyen kişi olarak ilan ettikleri kişiyi, dışlayarak, sözlü ya da fiziksel tacizde bulunarak mutlak itaate zorlamak, yıldırmak ve bezdirmektir.” olarak tanımlanmıştır. Çoğu kurumda liyakatin kalmaması sebebiyle aslında bu durumun etkisini artırdığını söylemek yanlış olmaz.
Atanan yöneticilerin astlarından daha düşük bir eğitim seviyesine sahip olması, yeterliliğinin ve tecrübesinin daha az olması, yabancı dil konusunda daha düşük seviyede olması fakat buna rağmen “tanıdıkları” aracılığıyla belli bir konuma gelmiş olması içten içe bu tip yöneticileri rahatsız edip astlarına karşı yersiz bir öfke duymaları ve hatta kıskanmaları bu durumun artmasına sebep oluyor. Böyle olunca da kendi emekleriyle bir yere gelmek isteyen, yolun başında olan işçiler hak etmedikleri davranışlara maruz kalıp işlerini kaybediyor.
Herzberg’in Çift Faktör Teorisinde belirttiği gibi bir işçi hem hijyen faktörü olarak belirtilen maddi haklar yönünden hem de içsel motivasyon faktörü olarak nitelendirilen manevi yönden tatmin edilirse tam kapasitesinde çalışabilir ancak maalesef işçiler iki yönden de tatmin edilmeyip, yine de kendilerini motive etmeye çalışırken karşılaştıkları davranışlar sonucunda daha da kötü bir hale getiriliyor. Bu durumun engellenmesi için neler yapılması gerektiğine ve bu duruma maruz kalanların haklarınaysa önümüzdeki hafta devam edeceğiz.