İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Dijital Çağın Sessiz Savaşı: Dezenformasyon, Algoritmalar ve Demokrasinin Kırılganlığı

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

İnternetin 1990’larda "bilgiye özgür erişim" vaadiyle hayatımıza girişi, bugün ironik bir şekilde "bilgi kirliliği" ile sonuçlandı. Dünya nüfusunun %68’i aktif internet kullanıcısı ve her gün ortalama 7 saatimizi çevrimiçi ortamlarda geçiriyoruz. Bu sürenin 2,5 saati sosyal medyaya ayrılıyor. Ancak bu rakamlar, dijital çağın bize sunduğu "özgürlük" maskesinin ardında, kontrolsüz bir güç savaşının izlerini taşıyor.

Bir Devrin Sonu: Sosyal Medyanın İki Yüzü

Sosyal medya, 2000’lerin başında insanlığa "birleştirici bir umut" olarak sunuldu. Ancak zamanla, platformların asıl amacının kullanıcıyı ekrana kilitlemek olduğu ortaya çıktı. Algoritmalar, kullanıcı davranışlarını analiz ederek dopamin döngülerini manipüle etmeye başladı. Örneğin, Facebook’un "Like" (Beğen) butonu, başlangıçta pozitif etkileşimi artırmak için tasarlandı. Ancak bugün, bu mekanizma kutuplaşma ve öfke ekonomisinin temelini oluşturuyor. 2023’te yapılan bir araştırma, öfke içeren gönderilerin diğerlerine göre %30 daha fazla etkileşim aldığını ortaya koydu. Peki, bu öfke kime hizmet ediyor?

Cevap basit: Dijital reklam endüstrisine. Her tıklama, her paylaşım, platformlara milyarlarca dolar kazandırıyor. Ancak bu ekonomik model, toplumsal barışı tehlikeye atıyor. 

Algoritmaların Gölgesinde Demokrasi

Dijital platformların en tehlikeli silahı, kişiselleştirilmiş algoritmalar. Kullanıcılar, kendi görüşlerini pekiştiren içeriklerle besleniyor. Bu durum, sosyolog Eli Pariser’ın deyimiyle "filtre balonları" yaratıyor. Bu balonlar, zamanla toplumsal kutuplaşmaya dönüşüyor. Peki, bu kutuplaşma neden önemli?

Çünkü kutuplaşmış toplumlar yönetilmeye daha açık. Dijital diktatörlükler, bu zaafı kullanarak halkı manipüle edebiliyor.

Karanlık İttifak: Devletler ve Teknoloji Devleri

Dijital platformlar ile otoriter rejimler arasında giderek kirli bir iş birliği gelişiyor. Peki, bu ittifakı nasıl kırabiliriz? İlk adım, platformların şeffaflık taahhüdü vermesi. Algoritmaların nasıl çalıştığı, hangi içeriğin neden sansürlendiği kamuoyuyla paylaşılmalı. İkinci adım, bağımsız denetim mekanizmaları. 

Sonuç: Ekranı Kapatmak Çözüm Değil, Ama Sorumluluğu Kabul Etmek İlk Adım

Bu mücadele, yalnızca devlet kurumlarına veya belirli kuruluşlara ait bir sorumluluk olmayıp, tüm toplumun ortak görevidir. Dijital dünyayı insanlık yararına dönüştürmek ve karanlık stratejileri etkisiz hale getirmek, ancak bilinçli, dirençli ve kolektif bir hareketle mümkün olacaktır. Ekranların ardındaki gerçekleri idrak etmek, özgürlüklerimizi korumanın temel adımlarındandır. Bu kolektif çabanın uygulanabilmesi için somut çözüm adımlarına yönelmek önemlidir.

Dijital çağın getirdiği tehditler karşısında pasif bir tüketici olmayı reddetmeliyiz. Unutmayalım: Her paylaşımımız, her tıklamamız, bu savaşın bir cephesini belirliyor. Ekranın ardındaki gerçekleri görmek, eleştirel düşünmek ve kolektif bir bilinç geliştirmek zorundayız.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...