İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Sahi, gerçekten mutlu muyuz?

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Yeni medyanın, dijital dünyanın başka bir kodlamasından bahsedeceğiz. Sosyal medya paylaşımlarına baktığımızda; güzel ve yakışıklı insanlar, mutlu hayatlar, sürekli gezenler, dolaşanlar, keyfi yerinde olanlar… Peki, gerçekten böyle mi? 

Paylaşımlara baktığımızda herkesin çok mutlu olduğunu görüyoruz. Filtreler, yapay zeka uygulamaları, bizim hayatımızın çok güzel devam ettiğini gösteriyor. Ya da biz, kendi kendimizi mi kandırıyoruz? Yalnız olduğunu düşünen, mutsuzluğunu reel hayatta yansıtan insanların dijital dünyadaki "güzellemelerinin" etkisi altındayız. Birbirini kandıran, birbirine gerçek yüzlerini göstermeyen insanların sanal halleri… Cidden, bu kadar güçlü ve iyi görünmek zorunda mıyız? 

Belki de sistemin kurallarına uymak adına biz de bu oyuna teslim oluyoruz. Hep daha iyi ol, güçlü ol, başarılı ol, hiç hata yapmayan ol ve "en iyisi sensin" izlenimini ver... Markalaşma süreci adına kulağa hoş gelen şeyler ama gerçeklikten uzaksa, gerçekten mutlu değilsek bunun kime faydası var? Başkalarının bizi mutlu, iyi, güzel ya da güçlü görmesinin ne önemi var, eğer gerçekte böyle değilsek? Kendimizi geliştirmemiş, gerçek hayatta mutlu değilsek bunun ne anlamı var? 

İnsanların hissetmediği, içselleştirmediği duyguların yalnızca yansımalarını görüyoruz sanal alemde. Sahte aynalar ve sahte yüzler… Bu da insan ruhunun tükenmesine, duygu yoksunluğuna sebep oluyor. Oysa unutmamalıyız ki başkaları için değil, kendimiz için mutlu olmalıyız. Hissetmediğimiz hiçbir duygunun, başkalarına yansıttığımız hiçbir hissiyatın faydası olmaz. Adeta ruhumuza cerrahi bir operasyon yapılıyor ve biz, bile bile bu operasyona teslim oluyoruz. 

Dönün aynaya ve bakın: Gerçekten, sosyal medyada paylaştığım yüz bana mı ait? Bu fikirler benim mi, yoksa başkalarından alıntıladığım, kopyala-yapıştır ile paylaştığım düşünceler mi? Bilginin, öğretenin ben olmadığı bir oyunda "mış gibi" yapmayı bırakmalıyız. Sosyal medyada insanların bizi nasıl gördüğüne değil, bizim gerçekte nasıl olduğumuza odaklanmalıyız. Daha çok araştıran, daha çok geliştiren, gelişime açık, mücadele etmeye devam eden ve hayatın eksikleri, yanlışları ve doğrularıyla yüzleşebilen bireyler olmalıyız. Öze dönmeliyiz, yani kendimize…

 İçsel yolculuğumuzda, bu kadar sosyal iletişim taarruzuna karşı gerçekle yüzleşmeliyiz. Ne dersiniz? "Hissetmediğin hiçbir şey sana ait değildir." Bilmediğin bilgi, gitmediğin şehir, görmediğin mekanlar gibi... Sevginin, muhabbetin ve hissin tükenmesine asla izin vermeyelim. Mutlu musun? Bu soruyu bir kez daha kendine sor.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...