Barıştık mı?
Lütfen kusuruma bakmayın; "Rüzgara Bırak" filmini izlemek için gereken cesareti toplayıp, ekran başına geçmem biraz zaman aldı. Malum, işin içinde Hande Erçel olunca, kendimi psikolojik olarak hazırlamam gerekiyordu. Hoş, kendisi de benden pek haz etmiyor… Şimdi baktım da hâlâ Instagram hesabında engelliyim. Neyse, konumuza dönelim…
El mahkûm oturdum, izledim. Filmin ilk 20 dakikası tam bir kâbustu. Hande yine Hollywood starı havasında, en vasat oyunculuğunu sergiliyordu. Kasılmış, büzülmüş, anlamsız mimikler yapmış. Barış Arduç da sanırım Hande’den etkilenmiş olacak… O da bi yavan, tatsız, tuzsuzdu. 20 dakikadan sonra mucize gibi bir şey oldu… Hande doğru yerde doğru mimikler yapmaya başladı, partnerine güzel pas atan, kasılmayan bir Hande izlemeye başladım. Ay, mucize gibi! Dünya için küçük, Hande için devasa bir olay! Film ise tam bir yaz esintisi. Sıkmaz, yormaz, üzmez ama düşündürmez de. Yaz, güneş, deniz, bir tutam erotizm, yakışıklı adam, güzel kadın... Sıra dışı bir hikâye yok ama böyle bir iddiası da yok. Yapımcı akıllıca hareket etmiş. Düşük bütçeyle, az uğraşla, bol izlenirlik garantili bir iş çıkarmış. Hande, bak bu sefer beğendim seni ve yazdım da… Kaldır şu engeli de bitsin bu dargınlık.

Karışık kafalar!
Buika’yı kanlı canlı dinlemek, ölmeden önce yapılacaklar listemdeydi. Ama yıllardır hep bir şeyler çıktı, gitmek bir türlü nasip olmadı. Ya geç haberim oldu, ya bilet bulamadım, ya şehir dışındaydım… Bu yıl nihayet işler yolunda gitti, haftalar öncesinden biletimi aldım. Yetmedi, bir de üstüne Kibariye’nin Buika’ya eşlik edeceğini öğrendim. Allah, Allaaahh! Keyfim yerinde, konsere sayılı günler kalmış, bir haber geldi… Buika hasta olmuş, konser bir hafta ertelenmiş. Zaten yıllardır bekliyorum, bir haftanın lafı mı olur Buika’cım? Yeter ki sen iyi ol! Ve nihayet büyük gün geldi. İstanbul trafiğini hesaba katıp koştur koştur mekana vardım. Burası İstanbul, hiçbir konser zamanında başlamaz. 21.00’de başlayacak konserin, 21.30’da başlamasına tabii ki şaşırmadım. Ve işte o an…

Buika sahnede. Kadının sesi insanın içine işliyor, öyle bir söylüyor ki… Orkestra muazzam, her şey kusursuz. Bir de aralarda öyle espriler yapıyor ki, salon kahkahalara boğuluyor. O an dedim ki, Buika, Sezen Aksu’nun İspanyol versiyonu. Hani Sezen de eskiden konserlerin konuşur, kah fıkra anlatır, kah bir hikaye patlatır, salonu kahkahalara boğardı ya. Derken Kibariye sahneye geldi. Aytuğ Yargıç bu ikili için özel olarak düzenlediği “Sevdam Ağlıyor” şarkısını öyle bir söylediler ki… Salon tek bir ağızdan eşlik etti. Tüyler diken diken, konserin zirve anıydı. Buika küçük bir ara verip sahneyi Kibariye’ye bıraktı. Buika geri döndü dönmesine de daha birkaç şarkı söylemedi… Kibariye kadının kolundan tuttu, “bay bay” dedi ve sahneden indiler! Salon şok! Şaka yapıyorlar, birazdan dönerler diye bekledik ama… Gelen giden olmadı. Ve biz de 23.15’te “bakaaa baka” çıktık. İşin ilginç tarafı, ne o akşam ne de sonrasında kimse bu olayla ilgili tek kelime açıklama yapmadı. Şimdi ben sorayım size… Ben şimdi Buika konserine gitmiş oluyor muyum? Ona göre listemden sileceğim!