İstanbul
Açık
16°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

“Biz neyiz?” sendromu: Adı konulamayan ilişkiler

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Ah şu modern ilişkiler yok mu? Bir şey var ama adı yok. Sevgili değilsiniz, arkadaş da değilsiniz… Hatta bazen bir bakıyorsunuz, sevgililerin yaptığı her şeyi yapıyorsunuz ama ilişkinin adı hâlâ koyulamamış. Sabah günaydın mesajları, akşam uzun uzun sohbetler, en kötü gününüzde omuz, en iyi gününüzde kahkahalar var ama iş ciddiyete gelince, bir tarafın dili tutuluyor, diğer tarafın ise sabrı! Herkesin başına en az bir kez gelmiştir bu belirsizlik çukuruna düşmek. İlk başta heyecanlıdır, çünkü isim koymadan yaşamanın hafifliği hoşunuza gider. Ama bir süre sonra, “Acaba o da benim gibi düşünüyor mu?” diye sorgulamaya başlarsınız. Hadi bakalım, işte girdap burada başlıyor! 

PEKİ, NEDEN İLİŞKİLERE İSİM KOYMAKTAN KAÇIYORUZ? 

Gelin biraz dürüst olalım, çünkü net olmak sorumluluk gerektirir! “Evet, biz sevgiliyiz” dediğin an, işin ciddiyeti artar. O noktadan sonra mesajlara geç cevap vermek, buluşmaları ertelemek ya da arada kaybolmak eskisi kadar kolay olmaz. İşte tam burada bazıları paniğe kapılıyor: “Ya işler değişirse? Ya bu kadar güzel giderken bozulursa?” Bir de şu meşhur mükemmeli arama sendromu var tabii. Yanında kahkaha attığın, en saçma halinle bile sevildiğini hissettiğin biri var ama aklın hâlâ “Acaba daha iyisi var mı?” sorusuna takılıp kalıyor. Aman diyeyim, hayatın en büyük tuzaklarından biri bu! İnsanlar, birini kaybettikten sonra ancak fark ediyor ki, mükemmel olan kişi değil, o kişinin yanında hissettikleriymiş. Ama iş işten geçmiş oluyor… Bir diğer mesele ise şu meşhur dram sevdamız! Huzur içinde yaşanan ilişkiler insana fazla sıkıcı geliyor bazen. Koşulsuz kabul gördüğünüz, tartışma çıkmayan, inişli çıkışlı olmayan bir ilişki sanki “eksik” gibi geliyor. Oysa ki en büyük aşk, en büyük huzurun içinde saklıdır. Ama biz illa ki duygu karmaşası, kıskançlık krizleri ve kaçan kovalanır oyunları arıyoruz. İşin garibi, bunu bilinçli bile yapmıyoruz! 

PEKİ, NE YAPMALI? 

Bak güzel insan, bir noktada kendine şu soruyu sorman gerekiyor: “Bu ilişki bana iyi geliyor mu?” Eğer yanında huzur bulduğun biri varsa, günün sonunda onunla olmak seni mutlu ediyorsa, belirsizliği sürdürmek yerine net olmakta fayda var. Korkma, çünkü insanın hayatında gerçekten huzur bulduğu birini bulması kolay değil. Öte yandan, eğer sürekli kendini sorgularken, her gün “Acaba biz neyiz?” diye düşünürken buluyorsan, belki de bu ilişkiyi gözden geçirmenin vakti gelmiştir. Gerçek sevgi, netlikten kaçmaz. Eğer sürekli belirsizlik içinde kalıyorsan, belki de belirsizlik bilinçli bir tercihtir ve sen de bunun bir parçası olmamalısın. 

ŞU HALDE KIYMET BİLMEYENE AŞK YOK! 

Bu hayatta yollarımız milyonlarca insanla kesişebilir, ama gerçekten ruhumuza dokunan kişi sayısı çok azdır. O yüzden, seni olduğun gibi kabul eden, yanında huzur bulduğun birini bulduysan, değerini bil. Çünkü gerçek aşk, kaosta değil; güvende hissettiğin yerde. “Ne istediğini bilmeyen, bulduğunu anlayamaz” diyen Heraklit’e selam olsun.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...