Altın varaklı bir kağıt parçasıyla dünyayı şekillendirmek: MAR-A-LAGO PLANI
Florida’nın okyanusa açılan mavi ufkunda, Palm Beach’in altın varaklı salonlarında bir zamanların başkanı sessizce yürüyüş yapıyor. Golf sahaları, kristal avizeler, koridorlarda yankılanan strateji fısıltıları… Ve o malikanenin içinde dönen büyük oyun: Mar-a-Lago Planı. Belki bir komplo teorisi diyebilirsiniz buna. Ama son yıllarda yaşadıklarımız bir film şeridi gibi önümüzden geçerken, bu planın tuhaf bir şekilde gerçekle örtüştüğünü inkâr etmek zor. Aydoğan Yüce’nin artı5tv.com’daki çarpıcı analizinden öğrendiğimize göre, Mar-a-Lago’da sadece golf oynanmıyor. Burada bir ekonomik cendere, bir jeopolitik reset düğmesi tasarlanıyor. Plan basit ama cesur: Küresel kriz yarat, çözümler sun, hâkimiyetini yeniden kur.
GÜMRÜKLE KAOS ALTINLA ÇÖZÜM
Trump’ın “Ticaret savaşları iyidir” dediği günleri hatırlayın. Çelik ve alüminyuma konan vergiler sadece Çin’e değil, tüm dünyaya bir mesajdı: Yeni ekonomik düzende Amerika direksiyon başında olacak. Sonrasında konuşulan ABD Servet Fonu… Tıpkı Norveç gibi, stratejik sektörlere yatırım yapacak dev bir fon. Ancak arka plandaki motivasyon farklı: Savaşla kazanılan parayı kendi içinde tutmak. Fon, sadece ekonomik değil, politik bir silah. Ve işin belki de en çarpıcı tarafı: 100 yıllık altına dayalı tahviller. ABD’nin 8.133 tonluk altın rezervi teminat gösterilirse ve ons fiyatı 150.000 dolara çıkarılırsa, Amerika’nın 37 trilyon dolarlık borcu bir kalemde silinebilir. Delilik gibi mi geliyor? Belki. Ama unutmayın: 1944’te Bretton Woods’da imzalanan sistem de o zaman için akıl almaz bir hamleydi.
“ASKERİN GÜCÜ TİCARETE ŞART”
Ancak planın yalnızca ekonomik bacağı yok. Mar-a-Lago’dan çıkan stratejide askeri tehdit, diplomatik bir pazarlık kartı olarak kullanılıyor. Trump’ın Almanya’ya yönelik “NATO’ya katkı yapmıyorsanız, sizi neden koruyalım?” resti ve Japonya’ya “Bize saldırırlarsa siz sadece izliyorsunuz” sitemi bu yeni aklın ürünüydü. ABD’nin asker çekme tehditleri, müttefiklerini korkuttuğu kadar yeniden konumlanmaya da zorladı. Avrupa bu boşluğu kendi savunmasını güçlendirerek doldurmaya çalıştı. Ancak boşluk bir kez açıldığında, güvensizlik de beraberinde geliyor.
PLANIN ETKİ ETMEYECEĞİ GÜÇLERDEN BİRİ TÜRKİYE
Küresel krizin merkezinde yer almadan, buna rağmen küresel oyun planına dahil olacak kadar çevik davranmak, işte burada Türkiye’nin konumu önem kazanıyor. Cumhur İttifakı’nın son yıllarda yürüttüğü yerli üretimi önceleyen politikalar, altın rezervlerini güçlendirme stratejisi, TL bazlı ticaret arayışları ve çok yönlü diplomasi sayesinde, bu büyük sarsıntıdan en az etkilenecek ülkelerden biri olma ihtimali oldukça yüksek. Türkiye’nin enerji arz güvenliği alanındaki hamleleri, savunma sanayisindeki bağımsızlık adımları ve BRICS gibi alternatif ekonomik platformlara olan ilgisi, onu ABD merkezli ekonomik manipülasyonlara karşı daha dirençli hale getiriyor. Öyle ki, Türkiye bu tabloda yalnızca pasif bir izleyici değil; yeni kurulan düzenin kenarına değil, merkezine yaklaşmaya çalışan bir aktör.
BRETTON WOODS’UN GOLF SAHALI VERSİYONU
Tüm bu başlıkların özeti aslında bir denklem gibi: Kriz yarat. Güvence sun. Çözüm olarak altın tahvil öner. Adeta 21. yüzyılın yeni Bretton Woods’u, bu kez Washington’da değil; Mar-a-Lago’nun kristal şamdanlı salonlarında, golf manzaralı masalarda yazılıyor. Pentagon’un raporları da bu planın etrafında sessizce dolaşıyor: “Mali kırılganlık, ulusal güvenlik zaafıdır.” Bu cümle, artık savaşın sadece tankla değil, tahvillerle de kazanıldığını ilan ediyor.
ALTIN DESTEKLİ BİR KRİZ ÇAĞI MI GELİYOR?
Trump ve çevresinin bu planı, “yeni Amerikan rüyası” olarak sunması şaşırtıcı değil. Ama ekonomistlerin bir kısmı için bu bir rüyadan çok küresel bir kabusun fragmanı. Amerika bir kez daha tarihi tekerrür ettirmeye çalışıyor. Ancak bu kez amaç, sadece ekonomik üstünlük değil; aynı zamanda dünyanın kontrol panelini tek başına ele geçirmek. Ve eğer bu plan gerçekse — ki yaşananlar onu destekliyor — o zaman dünya siyaseti artık sadece meclislerde değil, malikânelerde yazılıyor. Mar-a-Lago, sadece bir mülk değil. Belki de yeni bir küresel düzenin gizli karargâhı. İstersen bu yazının başlığına veya spotuna “Türkiye’nin Stratejik Bağışıklığı” gibi bir eklemede de bulunabiliriz. Uygun mu, başka eklememi istediğin bir bölüm var mı?
