Yeni Birlik Gazetesi
İstanbul
Parçalı bulutlu
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Anahtar Kelimeler (İktidar)

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

“İktidar” kelimesi anahtar bir kelime olduğu kadar aynı zamanda büyülü bir kelimedir. Nâmık Kemâl’in “Hürriyet Kasidesi’nde kullandığı sıfatla söylersek “efsunkâr” bir kelimedir. Elde etmek için her türlü oyunun oynandığı, rakiplere her türlü tuzağın kurulduğu, her türlü iş birliği ve ittifâkın câiz görüldüğü iktidar, elde edildikten sonra da her türlü ihânetin uygulandığı, kaybetmemek için elde ederken yapılan oyunların, kurulan tuzakların bir üst seviyeye çıktığı bir içeriğe sâhiptir. İktidar kelimesi hem anahtardır, hem kilittir, hem eşiktir, hem kapıdır. Pierre Bourdieu “tüm iktidarlar, güçlerinin azımsanmayacak bir kısmını, o güce temel teşkil eden mekanizmaların yanlış tanınmasından alır” der. 

(1) Bourdieu’nün bu tespiti, iktidarın hem çeşitli olduğunu hem de mümkün olduğunca yanlış tanınması yâni bilinmemesi gerektiğini ortaya koymaktadır. İktidar deyince aklımıza hemen siyasal iktidar geliyor. Siyasal iktidarla birlikte siyasal muhalefet geliyor. Oysa Bourdieu’nün tespitinden devam edersek, ne olduğuna, kimlerin elinde olduğuna, nasıl elde edildiğine, rakiplerinin kim olduğuna, ne zamana kadar süreceğine kadar her özelliği bilinen bir iktidara “iktidar” demek pek doğru olmayacaktır. İktidar gücünü bilinmemekten, hakkında fazla bilgi olmamasından alır. Bu bir çeşit entelijansiya ve istihbarat gibidir. Bilinmeyen taraf güçlüdür, bilen taraf daha güçlüdür. Kontra-istihbarat denilen yapı bunun en güçlü seviyesidir. Bilinmemek, bilmek ve de sizin hakkınızda ne bilindiğini ve bilinmediğini bilmek. İşin istihbarat tarafı âdeta bir kör dövüşü gibi ve sisli havada avlanırken ilk ateş edenin yerini belli etmesi kadar riskli bir içeriğe sâhiptir. 

İktidar çeşitleri

 İktidar kelimesine toplumsal açıdan baktığımızda toplumun her unsurunda bir iktidar yapılanması görmek mümkündür. Kültürel iktidar, sanatsal iktidar, ekonomik ve ticârî iktidar, sportif iktidar, dinî iktidar, eğitimsel (akademik) iktidar, bürokratik iktidar, askerî iktidar ve daha nice iktidar türü olduğu söylenebilir. Demokrasinin bir yan etkisi olarak, iktidârın sâdece siyâsî yapıda olduğunu düşünmenin ve buna göre hareket etmenin ne kadar yanlış olduğu ile ilgili Türk siyâset târihinde birçok örnek vardır. 

Bu örneklerden çıkarılan dersler sonucu, siyâsî iktidar dışındaki iktidar yapılarına “vesâyet” demek gibi bir yaklaşım ortaya çıktı. Zira demokratik sistemlerde devletin yönetimine gelen siyâsî iktidar, “hâkimiyetin kayıtsız şartsız sâhibi olan millet”ten aldığı yetkiyi kullanmak istediğinde diğer iktidar türleriyle yâni vesâyet odaklarıyla karşılaştı. Siyasal iktidâra “yolcu” kendisine “hancı” rolü biçen vesâyet odakları, demokrasinin hiç de dışarıdan ve siyasal iktidar değilken gözüktüğü gibi olmadığını kabûl ettirmek, ülkenin bir hayli zaman ve emek kaybetmesine sebep oldular ve hâlâ oluyorlar. Bâzıları bu “hancı-yolcu” anlayışını kabul ettirmek için “sandıktan hangi oranda oy çıktığı önemli değil, bu ülkede bizim istemediğimiz bir şey olamaz” deme cüretini göstermiş olsalar da, zamânın değişen şartları, “çağdaş yaşam” maskesi takarak bu cüreti gösterenlerin süngüsünü düşürmüştür. Ama değişik iktidar türleri, varlıklarını sürdürmek için değişik oyunlar oynamakta, değişik iş birlikleri kurmakta, her gün yeni bir tatlı yalanlar ortaya çıkmakta beis görmemektedir.

 Sandıktan kendi oylarından farklı bir oy çoğunluğu çıkmasını “câhillik” olarak gören bu demokrasi havarileri, gerekli gördüklerinde en çok dillendirdikleri sloganlarından bile vazgeçebileceklerini göstermişlerdir. Onlar için “egemenlik”, “bağımsızlık”, “eşitlik”, “insan hakları”, “özgür irâde”, “temel hak ve özgürlükler”, “hukukun üstünlüğü” ve daha nice parıltılı kavram, gözlerini kamaştırmışçasına önlerine perde çekilip tedavülden kaldırılabilmektedir. Kısacası hangi kelimenin ne zaman, hangi amaçla ve hangi anlamda kullanılması bile bir iktidar çeşididir. İktidarlarının menfaati söz konusu ise kelimelerin anlamı, sözlükler hiçbir kıymet ve değer taşımamaktadır. İşte Bourdieu’nün iktidarın gücünü tanınmamaktan aldığını söylerken kastettiği tam da budur. Güç, kullanılana kadar bilinmez ve kullanılınca artık karşısında savunma yapmaya fırsat bulunamaz. Fark edilince sûret ve kimlik değiştiren bir ajan gibidir âdeta. Hangi taşın altından çıkacağı, kendine kimi âlet edeceği o kendini âşikâr edene kadar bilinemez. Bunu aşısı bulunana kadar geçen sürede bambaşka bir hâle dönüşen mikropla mücâdele etmenin imkânsızlığına benzetebiliriz. 

Tek bir oyun gücü 

Siyasal iktidar sandığa giren oylar neticesinde belirlense de o oyları sandığa atanlar, demokrasi açısından sâdece bir oy vermeyi kendilerince “haksızlık” olarak görüyor olacaklar ki, sâhip oldukları tek bir oyun özgül ağırlığını farklı mecralarda odaklar oluşturarak arttırmak istemektedir. Bu da karşımıza birçok iktidar çeşidi ve bu iktidar çeşitlerinin ortaya çıkardığı iktidar odakları ortaya çıkarmaktadır. Demokratik yapının bir gereği olarak bu odaklar, resmî kurumlar yâni sivil toplum kuruluşları – dernekler, vakıflar – olarak ortaya çıksa, demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdırlar ve siyasal iktidârın hem işini kolaylaştırırlar hem de demokrasinin işlemesine destek verirler. Ama bir bilet aldığı diye kendini uçağın sâhibi zanneden yolcu ya da bir gecelik oda tuttuğu için kendini otelin sâhibi zanneden turist gibi, birçok iktidar meraklısı, tek bir oy ile ülkenin sâhibi ve hâkimi olduğunu iddia etmektedir. İşin tuhafı bunun demokrasinin bir gereği olduğunu ileri sürmektedir. 

Bu iktidar türlerinden herhangi birini elde etmiş olan odaklarındaki kişiler, siyasal iktidârın aksine hiçbir sorumluluk üstlenmeden sınırsız yetki istemektedirler. Ama bu yetkiyi hangi seçimle, hangi anayasal ve resmî kurum üzerinden kullanacakları ve kime hesap verecekleri pek bilinmez. Yaptıkları en tatminkâr açıklama “bir oyla çok şey değişir”den daha ileri gidememektedir. Kendi oyları, siyasal iktidarla aynı renkte değilse, o zamanda “demokrasi sâdece sandık değildir” veya “oy ve ötesi” gibi mistisizmin sınırlarına yaklaşan ve etkileyiciliğini bilinmezlikten alan ifâdeler kullanırlar. 

(1) Pierre Bourdieu (2016). Sosyoloji Meseleleri. Heretik Yayınları (s.34)

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *