İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Trump’ın yüz günü

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Trump’ın yüz gününü değerlendiren yazılar etrafta uçuşuyor. Trump’ın vaatleri, adeta devrim niteliğinde bir dönüşümü işaret ettiğinden yüz gün sonucu görmek için yeterli bir süre değil. Zaten söz konusu değerlendirmeler üstü örtülü bir hayal kırıklığını da yansıtıyor. Başkanın ilk yüz gününü kaotik ve kontrolsüz bulanlar çoğunlukta. Gallup, Washington Post ve ABC’nin yaptığı son kamuoyu yoklamaları ilk yüz gün değerlendirmesinin olumsuz olduğunu gösteriyor. Rakamlar çok keskin; bilindiği üzere Trump, 2024 seçimlerini büyük bir zaferle, yüzde 60 üzerinde bir onaylama ile kazanmış, Kongre’nin iki kanadında çoğunluğu ele geçirmiş ve bu desteği de arkasına alarak müesses nizama (içeride ve dışarıda) bir savaş açmıştı. Bugün bahsettiğim kamuoyu yoklaması (Nisan 2025 rakamlarına dayanarak) başkanın ilk yüz gün onaylanma oranının yüzde 39’lara gerilediğini söylüyor. Tabi kamuoyu yoklamalarının gerçeği temsil edip etmediği son yıllarda büyük bir soru işareti. Seçimlerde büyük ve prestijli yoklamalar başa baş bir yarış öngörmüş, Trump ise ortalığı silip süpürmüştü. Yine de yoklamalar önemli zira bize iki gerçeği hatırlatıyor: 

Kaygan destek ne anlatıyor? 

1)- Müesses nizam diye adlandırılan liberal değerlerin Amerikası’nı Trump, elitler arası uzlaşı ve zenginleşme/güçlenme (MAGA- Amerika’yı Yeniden Büyük Yapma) vaadi ile teslim alabilmiş değil. Bu kesim özellikle Amerikan değerleri (özgürlük, demokrasi, devletin bu değerleri destekleme sorumluluğu vb) üzerinden koordineli görünmemeye çalışan bir direniş gösteriyorlar. Direniş sessiz zira Demokrat Parti eliti, Trump ve destekçilerini aşağılayan ve ABD değerlerinin aslında ne kadar üstün olduğunu söyleyen muhalefetten bir sonuç elde edemedi bugüne kadar. Ayrıca MAGA’nın bir amaç olarak halkın gönlünü zenginleşme, üretme-çalışma-para kazanma hayali üzerinden çeldiğinin de farkındalar. Dolayısıyla bugünün muhalefeti amaca değil yönteme odaklandı. Bu konuda başlıca mücadele sağası yönetimin göçmen politikaları. Bilindiği üzere Amerikan halkı, seçim sırasında Trump’ın yabancı karşıtı/göçmen karşıtı post-Faşizm sınırlarındaki söylemini satın almıştı. Fakat savaş döneminden kalma Yabancı Unsurlarla Mücadele Yasası benzeri yasaların kullanılarak yasa dışı göçmen sorunuyla başa çıkılmaya çalışılması, yani amaçtan ziyade uygulama, Amerikalıların bir kısmının ağzında kekremsi bir tat bıraktı. ABD’ye geleli yıllar olmuş, hatta burada evlenmiş, yasal veya yasal olmayan işler içerisinde Amerikan ekonomisinin mini minnacık çarkı olmuş insanların sokaktan adeta kaçırılma görüntüleri içerisinde alınıp, Guatanama’da filan bir kampa tıkılması ya da Colombiya’ya filan postalanması ve usulle ilgili itirazlara rağmen bir türlü geri getirilememeleri sıradan Amerikalıyı adalet gibi hususlar üzerinden tedirgin etmese dahi yöntem üzerinden rahatsız etti. Trump yönetimi, uygulanan “biraz insanlık dışı yöntemi” güvenlik endişeleri üzerinden meşrulaştırmaya devam ediyor ama burada da sıkıntılar var. 

Yöntem Trump’ın yumuşak karnı mı? 

Güvenliği güç üzerinden sağlama, korumacılık, yerli-milli (made in America) üretim üzerinden puan toplayan bir yönetimin yapmaması gereken hatalar yapılıyor. Örneğin bu konularda ahkam kesen İç Güvenlik Bakanı, restoranda içinde kimliğinin filan olduğu çantayı çaldırıyor, Ulusal Güvenlik Baş Danışmanı, yabancı yazılım üzerinden (Signalgate) Yemen savaş planlarını paylaşıyor. Trump, eleştiriler karşısında soğukkanlı ilgilenmez halini bugüne kadar korudu. Signalgate’in baş kahramanı Waltz koltuğunu kaybetti (böylece Musk’ın uzaklaştırılmasından sonra ilk yüz günün ilk kovulması gerçekleşmiş oldu) ama Trump “aptallığı cezalandırmış” görünüyor, yöntemde bir hata olduğunu kabul etmiş değil. Çünkü, Trump’ın benimsediği yöntem tesadüf ya da kişiliğinin bir uzantısı olarak ortay çıkmış değil; bir amacı var. En önemli amaç müesses nizamın kurallarını altüst etmek. Ayrıca Trump, muhtemelen devlet içerisinde belirli güç odaklarının kendisini kabul etmediğini biliyor ve sosyal medya üzerinden ciddiye alınması zor paylaşımlar yaparak (Gazze-tatil köyü paylaşımı gibi, kendisini Papa olarak gösteren paylaşım gibi) kimliğini ve Oval Ofisi devletin bilinen kurallarının dışına/ötesine çıkartıyor. Ivy League üniversiteleri ile kavga, yargıyla kavga, bürokrat/teknokratların uyarılarının dinlenmemesi ve Oval Ofis’in bir güç sembolü olarak yüceltilmesi (Zelensky’e kıyafeti üzerinden verilen ayar hala akıllarda) ABD halkını kimi zaman eğlendiriyor kimi zamansa -kontrolün kaybedilmesi korkusu üzerinden- rahatsız ediyor. Trump, sonuca güveniyor. Eğer yaptığı saldırgan hamleler ABD halkının zenginleşmesi adına bir sonuç verirse, halkın endişeli mide kramplarından eğlenceye yuvarlanacağını biliyor çünkü. Bu da bizi Trump’a yönelik desteğin kayganlaşmasının önemi konusunda açıklayacağımız ikinci noktaya getiriyor. 

Kolay zafer mümkün değil gibi… 

2)- Trump, ABD halkına kolay zaferler ve bol kazançlar vaat etti. Benimsediği yöntem, ABD’yi kural yıkıcı bir güç yapmak, liberal düzenin kurallarını yeniden (daha muhafazakâr ve korumacı bir tonda) yazmak – yani ABD’nin çekinilmesi ve pazarlıklar içerisinde tatmin edilmesi gereken revizyonist bir güç olarak ortaya çıkması- eğer Trump başarılı olursa çok karlı, bol kazanç getirebilecek bir yöntem gerçekten. Ama kolay bir yöntem değil ve hızlı, kolay zaferler vaadi çok gerçekleştirilebilir durmuyor. En azından Trump’ın ilk yüz günü ABD adına kolay bir zafer olmayacağını gösterdi. Bu nedenle Trump’ın 100 günlük performansında dış politikasını değerlendirenler ABD başkanının çok başarılı olmadığı görüşündeler. Ben bu görüşe tam anlamıyla katılmamakla beraber yaşanılan hayal kırıklığını anlayabiliyorum. Bu konuda verilebilecek en güzel örneklerden biri ABD-Ukrayna Değerli Madenler Anlaşması. Konuyu takip eden okuyucularımızın farkında olduğu üzere, anlaşma nihayet gerçekleşti. Trump anlaşmayı çifte kazanç olarak yorumladı, ki doğru. Bir yandan Ukrayna’nın talebi olan güvenlik teminatlarının verilmediği nispeten ABD için ucuz ve karlı bir anlaşma yapılmış oldu. Kıymetli madenler ve bugünkü teknoloji yarışı arasındaki ilişki düşünülürse Trump siyasi olarak zayıf bir pazarı gerçek destekçisi Avrupalıların elinden kapmış görünüyor. Bu anlaşmanın Ukrayna tarafından kabul edilmesi, Ukrayna gelecekteki muhtemel ateşkes veya barışın kaybeden tarafı olduğu için çok önemli. Böylece Trump, seçim vaadi olan Rusya-Ukrayna savaşını bitirmeye bir adım daha yaklaştı. Öte yandan hayata geçen anlaşma, Trump’ın ilk önerdiği anlaşmadan biraz daha farklı, biraz daha Ukrayna lehinde gözüküyor. ABD ve Ukrayna’nın beraber yönetecekleri fon Ukrayna’nın yeniden kalkınması ile ilgili olacak, ABD’ye Ukrayna’nın geçmiş askeri yardımlardan borçlu olduğu paranın tahsilinden bu sefer bahsedilmemiş. Yine de anlaşmanın kendisi, Kiev’in bu anlaşmayı yapmak zorunda kalması sisteme şöyle bir mesaj veriyor: ABD yardımı bedava değil, ABD ve rakipleri arasındaki mücadeleden faydalanıp Washington’u gereksiz ve pahalı savaşların içerisine sürükleyemezsiniz. Aslında Amerikalıların bu iki açıdan davul- zurna ile kutlamaları gereken Anlaşmanın sağlayacağı kâr üzerinden küçümsendiğini görüyoruz. Kimileri şöyle diyor: Ukrayna ABD’yi tatmin edecek yeterlilikte kaynağa sahip değil; ya da şöyle diyorlar: Ukrayna kıymetli madenlerinin gerçek ekonomik değerini bulması on yıllar alacak. ABD’nin kâra geçmesi için en az on yıl lazım. 

Direnenler ve pazarlık edenler 

Her kaynak, ABD’nin mücadelesinin boyutu düşünüldüğünde küçük görünüyor, on yıllık bekleme süreleri ABD’nin sürdürdüğü mücadelenin tonu düşünüldüğünde yüz yıllık süreymiş gibi geliyor. Ukrayna yetmiyor, Grönland da kontrol edilsin, Kanada da ABD’ye bağlansın filan isteniyor. Trump, bunları vaat etmişti ama ABD’nin küresel saldırganlığını gerçek bir askeri saldırganlığa dönüştürmesinin maliyeti çok yüksek olduğundan, ABD karşısındaki aktörlerin mucizevi bir şekilde teslim olmasını (korkudan veya hayranlıktan) bekliyor. Henüz hiç kimse – hatta Avrupalılar bile- henüz o kadar korkmadı ve o kadar hayran olmadı. Belki de Trump’ın en büyük zorluğu bu. 

Güç kullanımı ve tehdidi üzerinden yarattığı korku ve hayranlık genelde kısa dönemli oluyor. İlk şok atlatılıp, muhatapların direndiği görüldüğünde (Çin- hatta Japonya gibi çok çok yakın müttefikler bile- ABD’nin vergiler üzerinden sistemi değiştirme adımına direniyorlar örneğin) Trump istisna tanıma kartını devreye sokuyor ya da çeşitli ertelemeler ilan ediyor. Yaratığı şokun iç maliyetini dengelemek için bu kart ve stratejilere ihtiyacı var. Bu nedenle karşısında Panama gibi bir aktör yoksa, hızlı zafer kazanması da mümkün görünmüyor. Trump’ın uzun dönemde politikası başarılı olabilir ve Amerikalıların zihninde bir Reagen (ABD’yi zafere taşıyan başkan) haline gelebilir. 

Ama bu uzun dönem Trump’ın siyasi hayatının sınırlarını aşarsa Trumpizm değil belki ama Trump aynı 2020’de olduğu gibi kaybı tadabilir. Trump’ın işi bu açıdan çok kolay değil zira kuvvetsiz aktörler bile Panama gibi hızlı bir taviz sürecine her zaman girmiyor. Yemen’e bakın. Yıllardır savaş ve açlık gibi ekonomik buhranlar altında inim inim inleyen bir aktör Husilerin varlığı üzerinden ABD’yi tedirgin etmeye devam ediyor. ABD, vurdu, İran’ı Husileri kontrol altına alması için tehdit etti ve tekrar vurdu ama Mayıs’ın başında Husiler’in İsrail’i hedef alma kapasitesi engellenmiş değil. Durum böyleyken de Gazze-resort videoları bir yapay zekâ fantezisi olarak kalıyor. Sözün özü, ilk yüz günde Trump eğlenmiş göründü, ABD’den fazla ayrılmadan yeni bir diplomasinin merkezinde yer almayı başardı. Ekibi, Trumpist söylemi neredeyse bir ideoloji olarak bağırlarına bastılar.

 Uyum sağlayamayanlar da (Washington Post’un haberlerine bakarsak İsrail’e desteğin seviyesi ile ilgili olarak Waltz) kovuluyor. Trumpizme zarar verme noktasında öne çıkanlar (Musk) geriye çekiliyor. Aslında Trump, olayların gidişatına hâkim gözüküyor ama dünya başarmaya çalıştığı şey için çok karmaşık. ABD güçlü ama henüz direnci kıracak kadar güç kullanmayı başaramadı. Bu açıdan ilk yüz gün Washington’a şunu da söylüyor: Kimse kolay teslim olmayacak, kimileri Oval Ofisi överken çatır çatır pazarlık edecek, kimileri yolunu Ofis’e düşürmeden bambudan bükülür ama kırılmaz bir duvar örecek.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...