Yeni Birlik Gazetesi
İstanbul
Açık
24°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Hindistan-Pakistan krizinin ardından

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Cumartesi günü D. Trump, Hindistan ve Pakistan arasında ateşkes anlaşmasına ulaşıldığını, kırmızı telefon gibi tarafların birbirine ulaşmasını sağlayan diplomatik araçların işlediğini duyurdu. Güney Asya ve Afganistan-Körfez hattı üzerinden çatışmanın etkileri Ortadoğu’ya doğru taşınabileceğinden bu bölge rahat bir nefes almış oldu. 2025 Krizi, Hindistan-Pakistan sürtüşmesinde, Keşmir üzerinden yaşanan krizlere bir halka eklemiş oldu. Bu sefer, 1999’da yaşandığı gibi bir savaş yaşanmadı. Her iki taraf da çatışmaları askeri operasyon sınırında tuttu ve tırmanma ile atılacak bazı adımların, savaş sebebi sayılacağı duyuruldu. İki taraf da birbirinin toprağını hedef almayı başardı. Her iki taraf hava savunma sistemlerinin ve operatif kabiliyetlerinin diğer taraftan başarılı olduğunu ve zafer kazandığını duyurdu ama iki tarafın da birbiri üzerinde hasar verici etki yarattığını biliyoruz. Ama her iki tarafın kazanç ve kayıp algısı birbirinden farklı ve bu yüzden 2025 Krizi stratejik açıdan pek çok ders ile dolu.

KEŞMİR MİLLİYETÇİLİĞİ 22 NİSAN SALDIRISININ NERESİNDE?

İlk ders, Keşmir’de Hindistan milliyetçiliğinin ve caydırıcılığının yaşadığı zorluk üzerine. Bu topraklar zor topraklar tabi zira Hindistan ve Pakistan arasında olan dört savaşın üçü Keşmir yüzünden çıkmış. Keşmir sorunu karışık bir sorun olarak 1947’den beri sürüyor. Keşmir’deki milliyetçiliğin hattı ve sathını belirlemek bile bugün zor. Genel kabul edilen bakış açısına göre Keşmir’de üç milliyetçi etki ve motivasyon çakışıyordu. Pakistan’ın desteklediği din merkezli Keşmir kimliği, Hindistan’ın Kongre partisinin 1947 sonrası kurguladığı devlet merkezli Keşmir kimliği ve 1953 öncesine dönme ve Keşmirlilik üzerinden giden Keşmir-perverliği. Her üç hat için de Keşmir ve Keşmir’in kontrolü – yani toprakların ve nüfusun kimliğinin kontrolü- hep önemli oldu. Bugün bu genel kabul edilen bakış açısı üzerinden bir yol haritası çizmek daha zor zira Hindistan’ın Keşmir üzerinden parlattığı milliyetçilik artık Kongre Partisinin seküler devletçi milliyetçiliği de değil; Modi, BJP ve Hint sağı Müslümanlara karşı- Müslümanlara karşıt tanımlanan bir Hint Milliyetçiliğinin bayraktarlığını yapıyorlar. Bu nedenle Keşmir’de Keşmirlilik üzerinden giden Keşmir milliyetçiliği ile Pakistan destekli din temelli Keşmirli kimliğinin birbirine yaklaşması, ya da 22 Nisan saldırısı sonrası Hindistan’ın yorumladığı şekliyle, yaklaşıyormuş gibi görünmesi an meselesiydi.

22 Nisan saldırısı, oysa, seçilen hedef düşünüldüğünde Keşmir milliyetçiliği hattından bir mesaj gibi geliyor. Başka yazılarımızda da bahsettik; 2019’da Hindistan kontrolündeki Keşmir’in özel statüsü geri alındığından itibaren Modi ve BJP’nin iddiası Keşmir'de her şeyin kontrol altında olduğu ve direnişin tamamen bastırıldığı üzerineydi. Bu iddia aslında Keşmir’de kimliğin ve nüfusun kontrolü konusunda bir araç olarak kullanıldı. Hindistan’a göre Keşmir (radikalizmden yani Pakistan etkisinden sıyrılmış Keşmir) bir dış yatırım cenneti olabilirdi. Güzelim vadiler, özel günlerini kutlamak isteyen turistleri bekliyordu. Dış yatırım sözü yabancılara oturma ve çalışma izni verilmesi için bir anahtar oldu. İlk bakışta, bu tablo, paranın ve istihdamın Keşmirlilere yeni bir hayat vaat etmesi olarak okundu. Oysa kimi uzmanlara göre demografinin, Keşmir’in ekonomik ve sosyal dinamiklerinin değişimi amaçlanıyordu. Böylece Hindistan’ın etkisinin, toprakların kontrolünün ötesinde görünür olmasına rıza verilmesi sağlanacaktı. Hint sağı için Keşmir’de böyle bir zafer önemli bir zafer olacaktı. 22 Nisan saldırısı, Hindistan’ın bu zaferi kazanmasının kolay olmadığını gösterdi. 22 Nisan-10 Mayıs arası Hindistan’ın Pakistan ve Pakistan kontrolündeki Keşmir’de gerçekleştirdiği saldırılar bir tür cezalandırma saldırısı olarak vuku buldu. Stratejik olarak böyle bir cezalandırmanın üç amacı olabilir. İlk amaç- en maksimalist amaç- Hindistan’ın Keşmir hikayesinin Pakistan ve Keşmirlilerin Keşmir hikayesi karşısında zafer kazanmasıdır. Ki bu gerçekleşmedi. Hatta zamanında BJP politikalarını eleştiren Kongre Partisi mensuplarının uyarılarını haklı çıkartırcasına İslamabad ve Keşmir milliyetçiliği yakınlaştı. 22 Nisan saldırısı Hindistan’ın Modi tarafından dizayn edilmiş Keşmir hikayesine direnişin olduğunu göstermişti, 22 Nisan sonrası ise Hindistan’ın bu direnişi bastırmakta, bitirmekte zorlanacağını; Pakistan’ın hedef alınmasının durumu değiştirmeyeceğini gösterdi.

HİNDİSTAN, KÜÇÜK BİR REVİZYON MU DENEDİ?

İkinci stratejik amaç, 2025 Keşmir krizinden çıkartacağımız ikinci dersi de içinde barındırıyor. Hindistan, 22 Nisan saldırısını sadece bir terör eylemi olarak görmedi ve doğrudan Pakistan’ı hedef aldı. O noktadan itibaren iki nükleer komşu arasında yaşanan gerilimin bir savaşa evrilip evrilmeyeceği konuşulur oldu. Hindistan, Pakistan’ı hedef alırken bir cezalandırma aracılığı ile caydırıcılık (deterrence by punishment) eylemi mi düzenliyordu yoksa bir hedefi mi (Keşmir’in kontrolü/ statükonun değişimi) zorluyordu (compellence). Bu uzmanlar arasında hala tartışılan bir husus. Ben Keşmir milliyetçiliğinin tamamen Pakistan üzerinden kontrol edilmesinin mümkün olmadığını düşünenlerdenim, bu yüzden eğer bu eylem ceza aracılığıyla Pakistan’ın Keşmir milliyetçiliğine desteğinin caydırılması eylemi ise çok anlamlı bir eylem değil. 22 Nisan saldırısı, anlatmaya çalıştık, sadece Pakistan’ın kaşıdığı bir Keşmir milliyetçiliğinden daha komplike bir saldırıydı. Ama amaç Keşmir’de statünün değişmesini zorlamak olabilir.

Hindistan’ın konvansiyonel ve nükleer güç miksi kimilerine göre Güney Asya’da zorlayıcı eylemleri gerçekleştirme kabiliyetini amaçlıyor. Bilindiği üzere Yeni Delhi, nükleer doktrinini tamamıyla savunmacı bir hatta (nükleer silahları ilk kullanmama sözü) oturtmuş durumda. Dolayısıyla karşıdaki aktörün bir çatışma içerisinde amacı eğer çatışmayı konvansiyonel düzeyde tutmak ise Hindistan doktrin olarak buna hazır. Ama Hindistan aynı zamanda önemli bir konvansiyonel güce ve büyük güç kategorisinden (ABD ve Rusya) dostlara sahip. Konvansiyonel gücü ile Hint Okyanusu, Körfez, Kuzey Asya-Güney Asya bağlantısını tehditlere karşı dengeleyebiliyor. Bu durum Yeni Delhi’yi zorlayıcı eylemler bulunma konusunda cesaretlendirebilir. Hint sağı, “büyük Hindistan, alt kıtanın hegemonik gücü” söylemini pompalıyor bildiğimiz gibi. Keza uluslararası atmosfer bu tür zorlayıcı yarı-saldırgan eylemleri kısıtlayan bir atmosfer değil. Büyük güçler revizyonist, saldırgan konvansiyonel üstünlüğün ödüllendirilebileceği bir atmosferdeyiz. Eğer, Yeni Delhi bunu amaçladıysa 10 Mayıs itibariyle görmüş olmalı ki zorlayıcılık Pakistan karşısında işlemiyor. Bunun ilk nedeni Pakistan’ın da konvansiyonel konularda eksik-gediğini tamamlamak üzere sıkı bir şekilde çalışmış olması. Çin ve Türkiye gibi Pakistan konvansiyonel kapasitesine yatırım yapan aktörler var. Tam anlamıyla kutuplaşmış bir dünya olmadığı için Pakistan’ın siyaset kurucusu olan ordunun çok da güçsüz olmaması ABD, Suudi Arabistan ve İran gibi görünüşte Pakistan açısından netameli aktörlerin de işine geliyor. Dolayısıyla Pakistan karşısında Hindistan’ın konvansiyonel üstünlük üzerinden bir kazanç elde etmesi mümkün olmuyor.

NÜKLEER CAYDIRICILIK İŞLİYOR

Üçüncü ders, bildiğimiz bir yerden geliyor: Nükleer caydırıcılık. 2025 krizi iki şey gösterdi: 1)- Nükleer caydırıcılık bir ilişki biçimi olarak nükleer silah sahibi aktörler arasında işliyor. 2)-Pakistan nükleer stratejisinin caydırıcılık konusunda işlediği görülüyor. Pakistan, nükleer stratejisini doktrinini açıklamamak üzerine oturtmuş durumda, yani bir tür belirsizlik politikası izliyor. Biz yine de şunu tahmin edebiliyoruz, Pakistan’ın Hindistan karşısındaki nükleer silahlarının iki amacı olmalı. İlk amaç, herhangi bir çatışmanın konvansiyonel düzeyde ve sınırlı kalması. 1999 savaşı dahil olmak üzere 2002 krizi ve 2025 krizi gibi krizler gösteriyor ki iki taraf arasındaki konvansiyonel çatışmalar sınırlı (alan ya da yoğunluk olarak) bir doğaya sahip oluyor, çünkü nükleer silahların kullanılmasına izin veren bir tırmandırma aslında mümkün (Pakistan kullanılabilirliği muğlak, Hindistan savunmacı tuttuğu için). Böyle bir sonuç iki tarafı çok büyük bir kayıp, katlanılmaz bir maliyet altına sokacağı için caydırıcılık işliyor. Pakistan adına ikinci amaç, çatışmaların açık bir galibinin olmamasını sağlamak. Bu husus Hindistan zorlayıcılığının sınırlarını göstermek bakımından da önemli. 2025 krizi, Pakistan’ın bu iki amacı da gerçekleştirebildiğini bize gösteriyor.

Bu üç ders bugünün çatışmalarının stratejik doğası hakkında çok şey söylüyor. Bugünün çatışmaları için modern savaş ve asimetrik savaşı göz önünde bulunduran bir konvansiyonel güç ve nükleer caydırıcılık miksi son derece kıymetli. Fakat bunun ötesinde, BJP, eğer revizyonizm hayalleri kuruyorsa, bu üç dersten çıkan sonuçlardan çok memnun olmamalı. Çünkü sonuç revizyonizmin hala ancak büyük güçlerin yapabildiği bir şey olduğunu gösteriyor. Hindistan’ın bu gerçeği çabuk içselleştirip içselleştiremediğini göreceğiz. Yeni Delhi’nin ağzındaki acı tadı artıran bazı sebepler de var. Hint muhalefeti boş durmuyor. Modi’ye ateşkesin ne anlama geldiği, Hindistan’ın kendi prensiplerine aykırı olarak Pakistan ile üçüncü taraflar aracılığıyla görüşüp görüşmediği soruldu. İki tarafın askıya aldığı/katılımı durdurduğu anlaşmaların geleceği de şimdilik belirsiz. Sözün özü bu gerilimin etkileri daha devam eder ama Hindistan-Pakistan çatışma denemesi her şeye rağmen -kim kimden destek alıyor olsa da- Güney Asya’da dengenin hala işlediğini gösteriyor.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *