Kapalı kapılar arkasında barış görüşmeleri gerekti
PKK terörü bir başkaldırı olayı olarak başladı, 1980 ve 1990’lı yıllarda devletin ciddi hataları ile yeşerdi ve 2000’li yıllarda bilhassa Batılı istihbarat teşkilatlarının çomaklaması ile bölgemizde gelişmelerin şekillenmesinde kullanıldı...
Mesela 2004 ve 2005 yıllarında aile şirketimiz Mam Jalal Talabani adına Süleymaniye havalimanını sıfırdan inşa ederken çok enteresan olaylar cereyan ediyordu... Amerikalılar Talabani’nin sorumluluğu altındaki Kuzey Irak’ın İran’la olan sınırın güvenliğini PKK’ya devretmişlerdi. Talabani’nin İran ile arası iyiydi en azından onlarla sorun istemiyordu ama Amerikalılar İran’ı Irak’ta istemedikleri için sınırları PKK’ya verdiler ve kuş uçurtmadılar... Talabani’nin Peşmerge’lerine de “PKK’nın kılına dokunursanız kafanızı kırarız” dediler.
Daha sonraki yıllarda Amerikalılar PKK’yı şu veya bu şekilde kullandılar. Kuzey Suriye’de olduğu gibi.
Ama artık diplomasi zamanı gelmişti ve bu işler geçmişteki gibi davul ve zurna ile yapılan Kürt açılımı şovları ile yapılmayacaktı. İşler gizli arka kapı diplomasi ile yönetildi.
Ön planda heyetler İmralı’ya gitti geldi, DEM heyetleri Meclis’te ziyaretler yaptı ama esas iş arka planda gizli toplantılarla kotarıldı...
Devlet, Öcalan’la gizli toplantılar yaptı ve esas anlaşmalar orada bağlandı. Hatta o kadar ki PKK fesih ve silahları bırakma kongresi gizlice toplanırken PKK önde gelenleri illa kendilerine Öcalan’ın hitap etmesini şart koştular. Bu konuda Öcalan devleti ikna etmek zorunda kaldı. Bir rivayete göre Öcalan Bursa’da bir hastanede PKK kongresinde telekonferansla hitap etti ve bilhassa Cemil Bayık’ın olumsuz tavrına rağmen örgütü kendisini yok etmeye ve silahlarını bırakmaya ikna etti. Bu yüzden kongre kararlarını açıklanması gecikti...
Başta PKK önde gelenleri herhangi bir barış girişimine karşı idi ama burada ABD devreye girdi ve PKK barışa yanaşmazsa Amerikalıların gazabına uğrayacakları mesajı verildi... Burada Neçirvan Barzani’nin devreye girip olayı yatıştırdığı söyleniyor...
PKK önderlerine ABD ve Fransa bu sürecin garantörleri oldukları söylenmiş. Bizden söylemesi.
Şimdi ise artık kapalı kapılar diplomasisi yerini şeffaflığa bırakmalı. Artık insanımız ne olup bittiğini bilmeli ve önümüzdeki yol haritasını görmeli. Bu hem Türkler için hem de Kürt kardeşlerimiz için geçerli.