Haşim: hayat merdivenindeki ses, biçim ve katmanlı anlam
MERDİVEN
Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak...
Sular sarardı... yüzün perde perde solmakta,
Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta...
Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller;
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller,
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?
Bu bir lisân-ı hafîdir ki ruha dolmakta,
Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta...
Yukarıda Ahmet Haşim’in en güzel şiirlerinden biri olan Merdiven’i sizlerle paylaştım. Hatırlayacaksınız geçen yazıda Haşim’in sanat anlayışından bahsetmiştim. Şimdi bu şiiri söz verdiğim gibi tahlil edeceğim.
1.GİRİŞ:
“Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden…” der Ahmet Haşim ve adeta bizi bir merdivenle inilen, yapraklarla kaplı havuzlu bahçenin serin sonbahar akşamına davet eder. Havuzun kıyısındaki dökülmüş ve sararmış yapraklar ayak ucumuzda bir tablo oluştururken, gökyüzünün kızıl tonları yavaşça akşamın çöküşünü hatırlatır. Bu yazıda, Haşim’in “Merdiven” şiirinin ilk katmanını, yani okuru bu büyülü mekânda dolaşan bir ressam gibi hissettiren duyusal betimlemelerini inceleyeceğiz. Ardından şiirin biçimsel inceliklerine—“Mefâilün Feilâtün Mefâilün Feilün” kalıbının akışkan ritmine, zengin kafiye ve redif düzenine ve özellikle “r” sesinin yarattığı mistik melodiye—odaklanacağız. Daha sonra “sen” muhatabıyla örülmüş ikinci katmanda, hayali bir sevgiliden ayrılışın hüznünü, Divan geleneğinin gül–bülbül mazmununun modern dönüşümü eşliğinde açığa çıkaracağız. Son olarak üçüncü katmanda ise merdivenin sürdürdüğü hayat yolculuğu, akşamın ve sonbaharın zamanın daraldığını vurgulayan simgeleri aracılığıyla yaşlanma ve varoluşsal sorgulamaya nasıl kapı araladığını tartışacağız. Şimdi adım adım bu üç katmanın izini sürmeye başlayalım.
2. ŞİİRİN BİÇİMSEL ÖZELLİKLERİ
Ahmet Haşim’in “Merdiven” şiiri, aruz vezninin klasik kalıplarından biri olan Mefâilün Feilâtün Mefâilün Feilün şemasına dayalıdır. Bu vezin, dörtlükleri gölgeleyen ağır aksak bir ritim sunar; tıpkı “Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden” mısraındaki gibi, adımların her biri okur belleğinde uzayan bir yankı bırakır. Şiirin melodisini oluşturan ikinci önemli unsur, zengin kafiye ve redif düzenidir. Örneğin “çıkacaksın” / “bakacaksın” / “yaprak” / “ağlayarak” dizeleri arasında çapraz ve çapraz içi “–ak” ekiyle kurulan uyum, her kıtada yeni bir akor değişimi yaratır.
Bir diğer dikkat çekici özellik ise şiirdeki “r” ünsüzünün yoğun kullanımıdır: “Ağır, ağır…”; “güneş rengi…”; “kızıl havâları seyret…” gibi dizelerde “r” sesi, hem hüzünlü bir tını hem de mistik bir titreşim üretir. Bu ses rengi, şiirin içine saklanmış bir “döngüsel ağıt” etkisi oluşturur.
Aynı zamanda enjambman tekniği, dizeler arasındaki anlamı bilinçli olarak bölmeden akışı sürdürür. İlk iki dize arasında noktalama işareti olmaması (“Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden, / Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak”) okurun nefesini tutarak sonraki imgeye hazır olmasını sağlar. Bu formel kurguyla Haşim, hem geleneksel ölçüyü korur hem de serbest bir okuma deneyimi sunarak empresyonist bir “renk ve ışık tablosuna” dönüşen dizeleri ritmik bir melodiye dönüştürür.
3. İKİNCİ KATMAN: AYRILIK VE HAYALİ SEVGİLİ
“Merdiven” şiirinin benim muhayyilemde canlandırdığı ikinci katman, belki, çok eskiden sevdiği veya hiç var olmayan hayal ettiği bir sevgiliden bu bahçede ayrılışını anlatır. Burada sen diye hitap ettiği bu hayali sevgilidir, belki o belde şiirinde bahsettiği "melâli anlamayan bir nesilden" gelmiş olan sevgilisinden kendisi o bahçede ayrılmıştır ve bu yüzden hem kendisi ve hem sevgilisi hüzün içindedir Bu katmanı, dizelerde doğrudan bir “sen” muhatabının varlığını hissettirir; ancak bu “sen” gerçek bir okur değil, yukarıda da bahsettiğim gibi şairin iç dünyasında hüküm süren, belki de yalnızca hayal ettiği bir sevgilidir. İlk üçlükte merdiven adımlarına odaklanan anlatı, burada birdenbire duygusal bir mesafeye dönüşür. “Bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak” derken, şair hem kendi içindeki mazinin izlerini hem de sevgilinin hüznünü aynı anda taşır.
Ayrılığın Verdiği Hüzün ve Perde Perde Solan Yüz
“Sular sarardı… yüzün perde perde solmakta” mısraları, ayrılık anının fiziksel ve duygusal izdüşümünü birleştirir. Perde perde solan yüz, hem bahçedeki yapraklar kadar kırılgan hem de zamana teslimdir. Bu perde altında perdenin ardında, geçmişte birlikte yaşanmış anılar peş peşe kaybolur. O perde, hem sevgilinin hem de şairin ruhunda hafif bir kararma ve uzak bir özlem yaratan bir örtüdür.
Kızıl Havâlarda Paylaşılan Hüzün
“Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta” tekrarı, bu katmanın en dokunaklı anını simgeler. Şair, sevgilisiyle paylaştığı o akşamın kızıllığını okura da deneyimletir; çünkü o kızıllık, yalnızca bir günbatımı değil, birlikte yitirilen bir geleceğin habercisidir. Divan şiirinin klasik gül–bülbül ayrılık mazmunu burada “kanar güller” ve “kanlı bülbüller” şeklinde dönüşmüş, tutkulu ayrılık duygusunu bir adım öteye taşımıştır.
Divan’dan Modern Bir Yansıma
Haşim, bu katmanda mazmunları nostaljik anılar olmaktan çıkarıp güncel bir evrime uğratır. Gül artık sadece güzelliğin değil, içindeki acının da sembolüdür; bülbül ise aşkın neşesi yerine ıstırabın sesi olur. Böylece sevgiliyle ayrılık, salt bir duygu değil, Divan geleneğinin kırılgan imgeleri üzerinden yeniden canlandırılmış bir psiko-drama hâlini alır.
Bu ayrılık katmanı, okuru hem şairin içsel dünyasına hem de maziyle gelecek arasında kurulan ince köprüye taşır. Böylece “Merdiven”, yalnızca bir mekân betimlemesi değil; şair ve hayali sevgili arasındaki kopuşun, hafif bir çiçek hüzünle sarılmasının şiirsel izdüşümü olur.
4. ÜÇÜNCÜ KATMAN: ZAMAN, YAŞLANMA VE ÖLÜM
“Merdiven”deki en derin katman, hayat yolculuğunun tam orta noktasından çok daha öteye, varoluşun en temel sorularına uzanır. Merdiven imgesi, sadece bir bahçeye açılan basamaklar değil; insan hayatının bir metaforu olarak okunabilir. Hayat gençlikte basamak basamak tırmanılan ve yaşlılıkta inişe geçilen ve geriye bakıldığında hem zaferleri hem de mağlubiyetleri gösteren bir sahnedir. Burada “sen” hitabı doğrudan şairin kendisine ve/veya okura yöneliktir.
Hayat Basamakları ve Zamanın Azalması
“Ağır, ağır çıkacaksın” demekle başlayan dizeler, iniş sırasındaki yorgun adımlara dönüşür. Merdiven çıkışı, gençlik yıllarındaki hevesli tırmanışı; iniş ise zamanın ağır ağır tükettiği enerjiyi, bitmeye yakın süreyi temsil eder. Sonbaharın sararan yaprakları, akşamın kızıl tonlarıyla birleştiğinde, şairin sadece bir bahçe manzarası değil, kendi hayatının son demlerine tanıklık ettiği fikrini pekiştirir.
Sonbahar ve Akşam: Yaşlılık Kodları
Geleneksel olarak sonbahar, hasat dönemi, olgunluk ve ardından gelen soğuklar anlamına gelir. Nasıl ki “kış” ve “gece” ölümü çağrıştırırsa, “sonbahar” ve “akşam” da ölümden bir adım önceki yaşlılığı çağrıştırır. “Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta” dizesi bu kodu iki katmanlı kullanır: Önce mevsimin kırmızı-patlayan son coşkusunu, sonra da günün kararıp geceye devrilişini aynı imgede toplar. Bu ikili düşüş, yaşlanmanın hem fizikî hem ruhsal boyutunu sembolize eder.
Bergsoncu Süre Anlayışı (Durée)
Henry Bergson’un durée kavramı, dış ölçekte sabit bir “süre”yi değil, bilincin içinden geçtiği niteliksel zaman akışını tanımlar. Haşim’in merdiven metaforunda da süreklilik içinde değişim, değişim içinde süreklilik kendini gösterir: Her adım hem bir öncekinin devamı hem de yeni bir deneyimdir; inişte yaşanan hüzün, tırmanıştaki umutla iç içe geçer.
Lisân-ı Hafî ve Ölümün Yankısı
Şiirin kapanışındaki “Bu bir lisân-ı hafîdir ki rûha dolmakta” mısraı, varoluşsal boyutu devreye sokar. Ölüm korkusu ya da varoluş kaygısı doğrudan söylenmez; imgelerin ve seslerin ardında, bilinçaltına akan gizli bir dil ile hissedilir. Merdivenlerden inerken artan ağır tempo ve her dizede yankılanan “r” sesi, insan ruhunun ölüm yaklaştıkça daha yoğun titreşen melodisini oluşturur.
Bu üçüncü katman, “Merdiven”i sadece pastoral bir manzara resmi olmaktan çıkarıp, insan ömrünün anlam arayışına, yaşlanmanın hüznüne ve ölümün sessiz davetine dair evrensel bir şiire dönüştürür.
5. KAPANIŞ VE OKURA ÇAĞRI
Ahmet Haşim’in “Merdiven”i, yüzeydeki serin bahçe betimlemesinden başlayıp içsel ayrılık sancılarına, oradan insan ömrünün son adımlarına uzanan çok katmanlı bir yolculuk sunar. Birinci katmanda ressam titizliğinde renklere ve ışığa, ikinci katmanda kalp kırıklığına ve hayali bir sevdaya, üçüncü katmanda ise zamanın hızla tükenişine ve ölümün sessiz çağrısına tanık olduk. Bu iç içe geçmiş anlam katmanları, şiirin her dizesini okuyanla paylaşıma açılan bir sır hâline getirir.
Peki siz, kendi “merdiveninizde” hangi adımları atıyorsunuz? Hangi yapraklarla çevrili bir bahçede durup gökyüzüne bakmak, hangi geçmiş hüzünleri selamlamak istersiniz? Şiirin gizli dilini çözmek için bir kez daha “kızıl havâları” seyretmeye ne dersiniz?