Gülümseyerek direndi… Sessizce gitti
Şimal’e veda: Bir yıldız daha kaydı…
Bugün müzik sustu…
Bugün umut sessizliğe büründü…
Ve biz, bir yıldızı daha sonsuzluğa uğurlamanın tarifsiz acısını yaşıyoruz.
Şimal…
O, sadece bir şarkıcı değildi.
O, mücadeleydi…
O, inançtı…
O, dimdik bir kadının hayata tutunma çabasıydı.
Bir gün meme kanseriyle tanıdık onun içindeki savaşçıyı.
“Yenmeye geldim” dedi.
Yendi de…
Ama kader, ona bir oyun daha hazırlamıştı.
Beynindeki tümör, Şimal’in ikinci büyük sınavı oldu.
Ve o, bu kez daha büyük bir inatla direndi.
Gülümseyerek, umut saçarak, “iyileşeceğim” diyerek…
Ama bazı yorgunluklar vardır ki, insanın en derin yerine dokunur.
Ve Şimal bir gün, kalbini açarcasına şöyle demişti:
“Psikolojim hiç iyi değil… Çok yoruldum.”
İşte o cümle…
Tüm gülüşlerin ardındaki sessiz çığlık…
Çünkü o sadece bedeninde değil, ruhunda da büyük bir savaş veriyordu.
Ve kimse bilmedi… Güçlü görünen o kadının içi ne kadar kırık, ne kadar yalnızdı.
O, sadece konuşarak değil, şarkılarıyla da acısını dile getiriyordu.
Kaleminden dökülen şu dizeler ise, sanki kaderle yapılmış bir fısıltıydı:
"Fermanı yazdım, oku be kader
Gül yüzümüze tek bi’ sefer
Özledim onu çok, yapma yeter
Yaz bizi, sonra da sürgünü ver…"
Bazen ne dualar yeterli olur, ne tıbbın imkânı…
Bazen melekler seçer içimizden en güzelini…
Ve şimdi Şimal, artık gökyüzünde bir yıldız daha…
Ardında bıraktığı sadece şarkılar değil,
Bir ömürlük ilham…
Yalnızca sesi değil, kalbiyle dokundu insanlara.
Acısını saklamadı, yorgunluğunu gizlemedi…
Paylaştı. Çünkü yalnız kalmak istemedi, yalnız hissettirmek istemedi.
Ve şimdi…
Biz çok yalnız kaldık Şimal.
Senin gibi cesur bir kalbin eksikliği, yüreklerimizde büyük bir boşluk bıraktı.
Mekânın cennet olsun güzel insan.
Geriye bıraktığın gülümsemen, şarkıların ve o güçlü ruhunla hep yaşayacaksın…
Unutmayacağız.
Artık yorgun değilsin…