AB’nin temiz hidrojen adımları
“Türkiye'nin elektrik sisteminde yenilenebilir enerji üretimi ve kurulu gücü artmaya devam ediyor.
Hidro kaynaklı üretim yıl bazlı düzensizlik gösterse de güneş ve rüzgar üretimi istikrarlı artışta.
Temiz enerji üretimi, ithalata bağımlılığı azaltmakta ve emisyonları sınırlamakta önemli rol oynuyor.”
Girişteki cümleler enerji analisti Barış Sanlı’ya ait. Sanlı, TÜİK, TEİAŞ, EPİAŞ, EPDK, CBRT, Ember, JODI, Meteostat, CME Group gibi kaynaklardan elde edilen verileri derlemiş. Mayıs 2025 sonu itibari ile Türkiye Enerji Verilerini değerlendiriyor. Buna göre Türkiye’nin;
Toplam Elektirk Kurulu Gücü: 107.8 GW
Yenilenebilir Kaynaklar Payı: Yüzde 55 düzeyine ulaşmış durumdadır.
Hidro: ~31,5 GW, Rüzgar: ~12,9 GW, Güneş: ~12,7 GW kapasiteye ulaşmış durumda.
Fosil kaynaklar, hala ağırlıklı olarak konumlanıyor. Doğalgaz ve petrol hala önde.
Elektrik üretiminde hala kömürün (yüzde 34) yüksek payı devam ediyor. Bir önceki dönemden bu yana Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, gerek bakan gerekse diğer sözcüler aracılığıyla şu cümleyi yineledi: kömürümüz var, bitene dek kullanacağız ancak fiyat verimliliği nedeniyle kömür ithaline de devam edilecek.
Enerji zorlu bir dünya. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, cari açıktaki en önemli kalemin enerji ithalatı (son 15 yılda yaklaşık 1 trilyon dolar) olduğunu açıklamıştı. Dolayısı ile gerçekçilik, kaynak verimliliği ve 2053 hedefleriyle buluşuyor. Yenilenebilir kaynak yatırımı artıyor. Ancak şebeke ve kapasite yetersizliği ayrı bir başlık olarak karşımıza çıkıyor.
Ülkemiz, doğal kaynaklar ile ziyadesiyle zengin. Temiz enerjiyi, yeşil hidrojen üretimine yönlendirerek de katma değer oluşturabiliyoruz. Tümünün altında, finans ihtiyacı da yatıyor. Çözüm, ortak fırsatlar sunacak.
HİDROJENDE BANKABILITY (FİNANSE EDİLEBİLİRLİK)
Avrupa Komisyonunun yeşil hidrojen yapısı Hydrogen Europe, geçtiğimiz günlerde bir belge yayınladı:
"Unraveling the Myth of Bankability for Green Hydrogen Projects" başlığı, Türkçeye, Yeşil Hidrojen Projeleri için Bankalanabilirlik Efsanesinin Çözülmesi gibi çevrilebilir. Özünde, bu alanda, finana edilebilirlik durumuna nasıl gelinebileceği anlatılıyor.
Çünkü "Bankability" finanse edilebilirlik terimi yeşil hidrojen projelerinde giderek daha sık kullanılır durumda. Bu çalışmada, özellikle PV (fotovoltaik) güneş enerjisi sektöründen alınan dersler üzerinden, yeşil hidrojen projelerinde bankability kavramını açıklığa kavuşturmayı amaçlıyor.
Bankability sadece finansal uygunluk değil; aynı zamanda risk yönetimi, regülasyon uyumu ve paydaş iş birliğini kapsıyor. Öneriler:
PV sektörü, kriz dönemlerinde bile güçlü banka güvencesi olan projeleri finanse edebilmiş ve bu modelin hidrojene uygulanması
Yeşil hidrojen projeleri için "Bankability Seal" adlı bir sertifikasyon sisteminin ve "Bankability Stakeholder Dialogue" adlı bir paydaş platformunun kurulması
Hidrojen, yenilenebilir enerji sistemlerine entegrasyonu kolaylaştıracak, depolama çözümü sağlayacak ve sanayi/ulaşım gibi zor dönüşen sektörlerin karbon salımını azaltacak bir araç.
2030 hedefleri için gereken 64 milyon ton düşük emisyonlu hidrojen üretimi için 514 milyar $ yatırım gerekmektedir, fakat bugüne kadar yalnızca %7’si (38 milyar $) taahhüt edilmiş durumda.
PV sektöründen öğrenildiği üzere bankability, güçlü mali projeksiyonlar, risk azaltma önlemleri ve regülasyon desteği ile fon sağlamanın anahtarı olarak sunuluyor.
Bankability, proje bazlı finansman yapılarında SPV (Special Purpose Vehicle) mekanizması üzerinden projenin nakit akış güvencesiyle finanse edilebilirliğini tanımlıyor.
Finansal, teknik, operasyonel, regülasyon, piyasa ve siyasi riskler bankability değerlendirmesinin temel bileşenleri. Özellikle off-take (satın alma) anlaşmaları büyük öneme sahip.
Bankability sadece mali analiz değil; proaktif kalite, güvenlik, performans garantileri ve paydaşlar arası iletişim stratejilerinin bütünü olarak görülüyor.
En büyük öncelikleri; istikrarlı nakit akışı, DSCR oranı ve geri ödeme garantileridir.
DSCR (Debt Service Coverage Ratio), Türkçede Borç Servis Karşılama Oranı olarak çevrilebilir ve bir projenin ya da şirketin borçlarını ödeyebilme kapasitesini ölçen en önemli finansal göstergelerden biridir. Bankalar ve yatırımcılar bu oranı kullanarak projenin finansal sürdürülebilirliğini ve bankability’sini değerlendirir.
Yatırımcılar, geliştiriciler, sistem uygulayıcıları, bileşen tedarikçileri, hizmet sunucular ve düzenleyiciler, sürecin paydaşları olarak mekanizmada yer alıyor.
Bankability, yalnızca teknik yeterlilik değil, güven, şeffaflık ve ortak hedefe odaklı bir iş yapma felsefesi.
Sonuç olarak, yeşil hidrojen projelerinde yatırımı çekmek için risk azaltımı, regülasyon uyumu ve teknik yeterliliğin ortak bir bankability sistemi ile çerçevelenmesi gereklidir.
Hydogen Europe bu belge ile “bu yaklaşım yatırımcı güvenini güçlendirir, finansman erişimini kolaylaştırır ve enerji dönüşümünü hızlandırır.” diyor.
Dikkate almak gerek. AB, iki büyük kutup arasına sıkışmış görünüyor: ABD ve Çin.
Bu süreçte, finansmanın oluşturulması da yönlendirilmesi de büyük önem taşıyor.
DZEKO’NUN KIZGIN VEDASI
"Veda etme vakti geldi. Yolları ayırmak hiçbir zaman kolay değildir; hele ki Fenerbahçe gibi bir kulüp sizi derinden etkilemişse…
Geçtiğimiz iki yıl boyunca bana aile sıcaklığını hissettiren herkese sonsuz teşekkürler: takım arkadaşlarıma, antrenörlerime, kulüp personeline ve perde arkasında büyük bir özveriyle çalışan tüm emekçilere…
Bu sözler, adını tarihe mühürlemiş büyük bir futbolcuya, Edin Dzeko’ya ait.
Dzeko 39 yaşında, kariyerine ve Fenerbahçe’ye yakışmayan görüntüler içinde aldı veda plaketlerini. Şık olmadı. Hemen herkes aynı fikirle yorumladı. Ama kulüpten iletilen bilgilerle, son maçta olası tepkiye muhatap olmamak için maç günü Türkiye’den ayrıldığı duyuruldu.
Tepki muhtemeldi, 7 bini bulmayan seyircinin iki katı, saatler önce istifa yürüyüşünde buluşmuştu.
Stat bom boştu.
Dzeko, tepkilere muhatap olmadı, gitmişti.
Sonsuz teşekkürler ettiği arkadaşları sahadaydı.
Kaptan, tepkiye maruz kalmadı, çünkü 100.maçına çıkmamıştı.
Tavalı, çaydanlıklı fotoğraflardan daha büyük ayıp buydu.
O kariyere böyle bir final, hiç yakışmadı!
HALA TARAFKÖR BAKABİLMEK
Galatasaray, sezon boyunca türlü badireler atlattı.
Futbolunda yaşadığı düşüşü tez atlattı ve yükselen performansı 11 puanlık farkla şampiyonluğu getirdi. Takım taraftara, taraftar takıma müthiş bir sezon sonu sundu. Muslera, Mertens, belki Osimhen; vedalar, gözyaşları, alkışlarla buluştu. Neredeyse tüm yorumcular, başta Okan Buruk olmak üzere, başarının mimarlarını kutlamaktan geri durmadılar. Kimileri, sezon içi, şaşırtan yorumlarından dönmüştü, kimileri hep takdir etti.
Hala, o sebep bu sebep, başarıyı küçültmeye çalışan, saha dışı cepheler açmaya çalışanlar var.
Rakibine saygı göstermeyen, asla aradığı saygıyı bulamaz.
Hala tarafkör yorumlarla saygıdan uzak saldırmak…
Türk futbolunun, sporunun çilesi biraz da böyle büyütülüyor.
En büyük eksiklik; samimiyet!