İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Anahtar Kelimeler (Terzi)

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

“Terzi” kelimesinin bir anahtar kelime olacak kadar kavramsal bir anlamı olmadığını düşünebilirsiniz. Ama bir meslek olarak, o mesleği yapan kişinin toplumsal yapıdaki işlevi ve temsil ettiği hayat tarzı açısından bakıldığında önümüze bu anahtarın açacağı geniş ve büyük bir kapı çıkmaktadır. Bu kapıyı açmaya şu hikâye ile başlayalım:

İş hayâtındaki başarısı birçok kişi için rehber mâhiyetinde olan tecrübeli bir iş adamıyla yapılan mülâkatta kendisine şöyle bir soru sorulur:

“İş hayâtınızda kendinize kimi örnek aldınız?”

Adam, hiç düşünmeden cevap verir: “Terzimi örnek alırım.”

Mülâkatı yapan gazeteci merak içinde bir şaşkınlık geçirir ve bunun sebebini sorar. İş adamı şöyle devam eder:

“Terzimle kırk yıldan daha uzun bir süredir tanışırız. İş hayâtına yeni atıldığımda da elbiselerimi ona diktirirdim, şimdi de ona diktiriyorum. Terzim beni, bana gözü kapalı elbise dikecek kadar uzun zamandır ve iyi tanımasına rağmen, bir ay arayla takım elbise sipârişi vermek için gitsem bile, benim ölçülerimi ilk defa alıyormuş gibi alır. Kilo alıp vermesem de bunu yapar. Boyum zâten uzamıyor. Ama o bunu her takım elbise için yapar. Terzimin bu çalışma anlayışı benim iş hayâtımın düstûru olmuştur. Bir sektörü ne kadar iyi biliyor olsam da, o sektörde yeni bir işe girecekken hiçbir şey bilmiyormuş gibi yeni bilgiler edinirim, bilgilerimi tâzelerim. Yeni gelişmelerden haberdar olurum. Yeni danışmanlardan, daha önce çalışmadığım uzmanlardan profesyonel yorum, eleştiri ve tavsiyeler alırım. Hiç hata yapmadım, hiç zarar etmedim diyemem. Ama hayâtıyla ilgili röportaj yapılacak bir iş adamı olmaya buna borçluyum.”

Terzilerin pirinin, İdris Aleyhisselâm’ın olduğu kabûl edilir. Yâni bir peygamberlik mesleğidir. Terzilerin çalışma şeklini örnekleme yaparak hayâtımızdaki birçok şeyde kullanabiliriz.

Terzi, günceli dikkate alır. Müşterisinin ölçüsünü her seferinde yeniden alır. Müşterisini provaya çağırır. Küçük ama önemli düzeltmeler, gerekiyorsa tâdilatlar yapar. Her müşteri, müşterinin her sipârişi terzi için yeni bir iş, yeni bir ölçü, yeni bir kalıp, yeni bir üründür. Bu açıdan bir müceddid, bir yenilikçidir. Diktiği elbiselerde dikiş payı bırakır ki, beden değişikliği olduğunda yeni bir elbise için masraf yapmak yerine küçük bir işlemle ekonomik çözümler bulunabilsin.

Terzi, kişiye özel hizmet verir. Her müşterisinin bedeni özeldir. L, M, S, XL, XXL, XS ya da 28, 30, 32 veya 1, 2, 3 gibi standartlaşmış beden ölçüleriyle çalışmaz. Her kişinin yaka, omuz, kol boyu, bacak boyu, bel, kalça, göğüs ölçüleri ayrı ayrıdır. Terziye diktirilen kıyâfet ya da elbisenin etek boyu ya da paça boyu değiştirilmez. Zâten kumaş kesilirken ölçü alınmıştır. Terzide kişiye özel hizmet verilir.

Hazır giyimin tek tipleştirmesi

Terzilerin aksine hazır giyimde bedenler standarttır. Kişiye beş altı tâne seçenek sunulur ve onlardan birini seçmekten başka şansı yoktur. Gömlekte kimisinin omuzları ile kol boyu arasındaki orantı ne 1 bedendir ne de 2 beden. 1 giyse boynu sıkar, 2 giyse kolu uzun kalır. Bu yüzden “tâdilat” yapılır ama onun için de dikiş yerinde pay bırakılmış olması gerekir. Ancak hazır giyimde “overlok” dikiş buna imkân vermez. Yâni hazır giyimde bir pantolon, ceket ya da elbise için terzideki gibi günlerce beklemek ve en az bir kere provaya gitmek gibi külfetler yoktur ama bizim giydiğimiz bize özel yapılmamıştır. Hemen alır çıkarız, zaman kaybetmeyiz ama aynı kıyâfetten başkalarında da görme ihtimâlimiz yüksektir.

Kişisel gelişim, kişiye özel, butik gibi reklam sloganlarıyla insanın egosunu hedef alan günümüz dünyâsında aslında hiç de “özel” bir ortamda yaşamadığımızı anlamamız biraz zor olmaktadır.

“Kişiye özel”

Terzi kelimesinin çağrışımını biraz daha genişletirsek, aslında insan olarak annemiz ile olan ilişkiye kadar gideriz. Popüler psikoloji tuzaklarının anne-bebek konusunda verdiği “hazır” tavsiyeleri bir kenara bırakalım. Bilimsel olarak ispat edilmiştir ki, annelerin vücutlarında bebeklerine özel süt üretilmektedir. Bebek annesinden süt emerken, tükürüklerinden anneye geçen enzim sâyesinde, bebeğin bir mikrop kapmış olması, hastalığın kuluçka döneminde olduğu ve birkaç gün için bebeğin hastalanacağı mesajı anneye geçer. Annenin vücûdu da fıtratının bir sonucu olarak o mikroba karşı bebeğin bağışıklığını arttıracak süt üretir ve bebek o sütü emer. Bu sürecin hazır mamalarda, paketlenmiş devam sütlerinde olması mümkün değildir. Hazır mamalar ve sütler, hazır giyim gibi standart katkı maddeleri içerir. Ama anne, bir terzi gibi, bebeğine özel süt verir.

Ismarlama kültürü

Eskiden mahallelerde terziler vardı. Mesela benim büyüdüğüm Üsküdar Kurt Çelebi Sokak’ta Terzi Sinan vardı. Ne zaman görsem boynunda mezurasıyla dolaşırdı. Mahallenin erkekleri senede en az bir iki defa ona takım elbise diktirirlerdi. Hatta çocukluktan çıkıp gençliğe adım atmanın göstergelerinden biri Terzi Sinan’ın ilk takım elbise için bir erkek çocuğun ölçüsünü almasıydı. Çocuklar büyüdüklerini hazır giyim mağazalarındaki “çocuk” katı yerine “erkek” katına çıkarak değil terzinin diktiği pantolonu giyerek hissederlerdi.

Elbette terzilerden giyinmenin bir şartı da sabırlı olmaktır. Şimdi bunu sâdece gelinlik terzilerinde gelinler yaşıyor. Özel olmak, hayâtın her dönemine ve her gününe yayılmıyor, sâdece düğün gününe sıkıştırılıyor. Ismarlama ayakkabı yapan kunduracılar da böyle çalışır. Vitrinde görüp ayağınıza göre birkaç çift deneyip hemen alıp çıkamazsınız. Ismarlama bir ayakkabı, terziden giyinmek gibi, “hemen” olan bir şey değildir.

“Fast food” ya da “hamburger” kültürü sâdece yiyecek sektöründe değil, giyim kuşamda da hayat tarzımızı belirlemektedir. Her şeyin hemen, o anda ve istediğimiz yerde elimizde olması, plânlama yapmaya ihtiyaç duymama kültürünü beslemektedir. Kapitalist kültür bunu “anı yaşamak” olarak pazarlıyor. Böyle bir kültürde “kariyer plânı” yapmak ne kadar samimi olabilir? Bir lokantaya giderek sipâriş verip yemeğin gelmesi için on on beş dakika bile beklemeye tahammülü olmayan, yemeği hiç tanımadığı birinin elinden paket içinde alıp, basit bir promosyon ürünü “bedava” aldığı için sevinen bizler, sabır ve sebat ile elde edilen başarının getireceği mutluluktan uzaklaştırıyoruz.

 

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...