İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Beklentiler eşliğinde “ABD reaksiyonu” ve Türkiye etkisi

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

SEBEP VE DAYANAK İLE TAM YERİ TAM ZAMANIYDI

Şimdilerde “beklentiler” doğrultusunda yeni bir atak yapmaya hazırlanıyor “Terörsüz Türkiye” süreci. Süreç, somut ve tatmin edici bir perspektif çizmek zorunda zira PKK içerisindeki karşıt gruplar bu sessizliği terör saldırıları eşliğinde sabote etmeye çalışabilir… Ankara-Öcalan-PKK arasında devam eden Terörsüz Türkiye süreci, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin tarihi çağrısıyla başladı. Bu çağrının önemli bir sebebi ve çok sağlam  bir dayanağı vardı. Sebebi; gerginleşen Ortadoğu-dünya şartları karşısında Türkiye’nin her bir vatandaşı ile hareket etmek ve birlikte güçlü olmak… Dayanağı; Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın MİT Başkanlığı döneminden itibaren yürütmeye başladığı, MİT ve güvenlik güçleri tarafından icra edilen başarılı terörle mücadele çalışmaları… Türkiye, MİT’in yürüttüğü stratejik plan sayesinde; PKK’ya yönelik önemli drone saldırıları ve etkili operasyonlar yaparak örgütü iyice zayıflattı. Bu zayıflatma süreci ve Öcalan’ın açıklaması da PKK’yı silah bırakma masasına getirdi. Öcalan’ın dediği gibi “silahlı mücadele devri kapanmıştı” çünkü onlarca yıl devam eden terör eylemlerinin kazananı olmamıştı. Bakan Fidan’ın yürüttüğü mücadelede sayesinde Türkiye, Irak ve Suriye’de PKK’ya karşı önemli başarılar sağlandı. Sonrasında da mevcut Ortadoğu kaos tablosunu erken okuyan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin yaptığı “Terörsüz Türkiye” çağrısı geldi. Bu çağrıya Öcalan’ın PKK’dan silah bırakmasını istemesi ve akabinde de örgütün fesih kararı alması geldi. Tüm bu aşamalarda Ankara’nın izlediği diplomatik-siyasi-bürokratik tavır Terörsüz Türkiye sürecinin başarı şansını arttırdı elbette. Her mecradan birkaç karşıt ses çıksa da halkın terörsüzlük istemi karşısında hepsi etkisiz kaldı… Daha önceki çözüm ve barış görüşmelerindeki hatalardan önemli zarar çıkarımları yapan Ankara, mevcut sürece dair önemli bir yol kat ettikten ve iyice emin olduktan sonra kamuoyuna açıklamalarda bulundu. Aslına bakarsanız bu sürece dair üst kademe dışında kimseler net bir bilgi sahibi değil. Büyük ihtimalle bu bir strateji çünkü geçmiş dönemlerde girişilen süreçler ilgili ilgisiz her kesimin müdahil olmasıyla ciddi anlamda dezenformasyona uğramıştı. Terörsüz Türkiye sürecine dair şunu da özellikle belirtmek istiyorum; Ankara’nın Suriye ile kurduğu güçlü bağlar, Irak Kürdistan Yönetimi ile devam eden sağlıklı iletişim ve sundukları destek, Bakan Fidan’ın sahada ve masada aktif rol alması, Bahçeli’nin telkin ve rehberlik gücü, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “ben de varım” demesi, Öcalan’ın ilerleyen yaşına ve sağlık sorunlarına rağmen PKK’nın silah bırakması için çaba göstermesi, ABD’nin tüm kademeleriyle gösterdiği koşulsuz destek “Terörsüz Türkiye” süreci için zamanlamanın ve şartların uygun olduğunu gösterdi.   

 İRAN VESAYETİ İLE TERÖR DEVAM EDER Mİ?

Diğer yandan başından beri zikrettiğimiz bir realite vardı; PKK içinden ayrılıkçı grup ya da gruplar silah bırakmayacağını ileri sürüp varlığını devam ettirmek isteyebilirdi! Ve bu kesim kontrolsüz şiddet olayları sergileyebilirdi! Bu realiteyle birlikte unutulmaması gereken bir durum daha vardı; bu tarz girişimler toplum desteğinden uzak olacaktır zira Kürtler başta olmak üzere Türkiye ve hatta Ortadoğu halkları, terörsüzlük miladını gönülden destekliyor. Bu tarz terör saldırılarının olma ihtimali karşısında sosyolojik, psikolojik, hukuki tüm tedbirler alınmalı Ankara tarafından zira yeniden Kürt-Türk ayrışması üzerinden birileri planlar yapmaya kalkmasın. PKK’nın silah bırakmasını kabul etmeyen silahlı gruplar ortaya çıkarsa arka planda onları destekleyen güç, çok yüksek ihtimalle İran ve Süleymaniye olacaktır. İran ve Süleymaniye’nin bölge hakimiyetini elde tutabilmek için silahlı grupları desteklediğini biliyoruz. Bu süreçte ABD’nin uzlaşı konusunda zorladığı Süleymaniye’nin İran’a daha da yakınlaştığı gözlerden kaçmasın. Erbil’in giderek güçlenmesi de Süleymaniye’nin hiç istemediği bir durum. ABD-Ankara-Erbil iş birliği ve Süleymaniye’nin bu iş birliğine yanaşmaması, İran-Süleymaniye yakınlığını arttıracaktır. Her şey böylesi ortada iken olası terör saldırısı/saldırıları karşısında Ankara bu durumu PKK girişimi olarak değerlendirmeyecektir diye düşünüyorum zira bu saldırıların tek bir sebebi olacaktır; “İran yanlısı vekalet güçlerinin saldırıları ile bölgedeki İran etkisini devam ettirmek”! Misal;1998’de Kuzey İrlanda barış görüşmeleri sürecinde bir grup kendini ‘Gerçek IRA’ olarak tanımlayarak barış görüşmelerini baltalama noktasına getirmişti fakat İrlanda ve barış muhatabı Birleşik Krallık bu grubu “ortak düşman” ilan ederek hareket özgürlüğünü kısıtladı ve hiçbir şekilde provokasyona izin vermedi. Bu örnekten yola çıkarak PKK’dan kopan hiçbir grubu ülkeler asla kabul etmemeli ve onların gerçekleştirdiği saldırıları birbirine bağlamadan “ortak düşman” ilan etmeli. Ve sınır bölgelerindeki militanlar için güvenli alan olarak kabul edilen yerlerde sıkı kontroller sağlanmalı.    Barışı ve huzuru baltalamayı düşünen bu grupların, Suriye iç savaşa girerse ihtimali üzerinden de planları olacaktır. PKK’nın ayrılıkçı grupları kaos ortamından faydalanıp sınır bölgelerini güvenli liman olarak kullanabilir. Irak’tan sonra Suriye’de yeni bir “Kandil” yakıp etrafında toplanmayı ve güçlenmeyi düşünen silahlı grupların karşısındaki en büyük direnç ABD’nin yaratmaya çalıştığı “huzur reaksiyonu” ve Türkiye’nin terörle mücadele kararlılığı olacaktır. ABD öyle bir huzur denklemi kurdu ki bölgede, her ülke kendi huzurunu sağlamak için diğer ülkelere de yardım etmek ve uzlaşmak zorunda kalıyor. 

YENİ ORTADOĞU=YENİ HAFIZALAR

Evet ABD Türkiye’nin başlattığı terörsüzlük sürecini destekliyor ve önemli görüyor çünkü Ankara ile PKK arasındaki anlaşmanın en önemli faydası Suriye’de istikrarın sağlanması olacaktır. Esad sonrası hükümetin kurulması sorunsuz bir şekilde gerçekleşmiştir. Geçici hükümet başkanı Ahmet Şara da bu dönemde değerli bir uyum politikası izliyor. Öcalan’ın çağrısı ile PKK’nın tamamına silah bıraktırılırsa ABD’nin bölgedeki tek güvenlik-huzur müttefiki; Türkiye ve Kürtler olacaktır. Bu süreci hızlandırmak için SDG’nin adını ve tüm kodlarını da değiştirebilir ABD zira yeni Ortadoğu için yeni hafızalar yaratmak gerektiğini çok iyi biliyor ABD. 

IŞİD NE OLACAK?

ABD’nin SDG yaptırımlarında önemli başlıklardan biri de IŞİD mensuplarının durumu. Yaklaşık 50.000 kişi olduğu tahmin edilen IŞİD mensubu silahlı ve sivilin bulunduğu Kuzeydoğu kamplarının ve hapishanelerin kontrolü Suriye’deki diğer bir anlaşmazlık sebebi. SDG, IŞİD’e karşı ABD ile ittifak ilişkisi kurarak ABD’nin desteğini kazandı. SDG bu nedenle varoluş misyonunun bir parçası ve simgesi olan IŞİD tesislerinin kontrolünü devam ettirmek istiyor. Şam ve Ankara ise, kurumsal hükümet yönetimi açısından kampların yönetiminin Şam’a devredilmesini talep ediyor. SDG’nin bu ısrarcı tavrından yana sivil toplum kuruluşlarının da şikayetleri var. Kadın ve çocukları kurtarmayı ve ıslah etmeyi talep eden sivil toplum kuruluşları her seferinde SDG’den red cevabı alıyor. Kadın ve çocukların kurtarılmasını kabul etmeyen SDG’ye karşı kamuoyu tepkileri artıyor. ABD’nin SDG ile yürüyeceği görüşmeler IŞİD kamplarının ve cezaevlerinin kontrolü konusunda önemli bir değişiklik yaratabilir. 

UYUM VE KAZANMA VAKTİ

Ve son bir not; ABD, Çin ve İran’ın önüne kesmek amacıyla tarihinde görülmemiş fırsatlar sunuyor Ortadoğu’ya. Bu fırsatlar domino taşı misali birbirini tetiklemek üzerine kurulmuş bu nedenle tarzını ve tavrını “uyum ve kazanma” şeklinde sergileyen ülkeler bu kaos ortamından kazançlı çıkacaktır.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...