Sessizliğin içindeki fısıltılar: Da Vinci’nin Son Akşam Yemeği’ne yolculuk
Bugün yine Milano’dayım… Ve her gelişimde zihnimin bir köşesinde hep aynı yer beliriyor: Santa Maria delle Grazie Manastırı.
Bu sade yapının içinde, dünyayı derinden etkileyen bir sessizlik yatıyor. 2018 yılında ilk kez ziyaret ettiğim Son Akşam Yemeği tablosu, üzerinden yıllar geçmesine rağmen hala içimde bir iz, bir fısıltı gibi yaşıyor.

O günü dün gibi hatırlıyorum. Sessizce ilerleyip, küçük bir kapıdan tabloyla yüz yüze geldiğim o anı…
Leonardo da Vinci’nin yarattığı bu eser, yalnızca bir dini sahne değil, insan ruhuna dair derin bir anlatım.
Hz. İsa’nın “İçinizden biri beni ele verecek” dediği o anda masada oluşan gerilim, havarilerin yüz ifadeleri, ellerin hareketi…
Her biri, tabloyu izleyen kişiyi içine çeken ayrı bir hikaye taşıyor.
Leonardo bu eseri, geleneksel fresk tekniğinin dışına çıkarak, kuru sıva üzerine tempera ve yağlı boya karışımıyla yapmış.
Ne yazık ki bu teknik, zamanla eserin yıpranmasına neden olmuş. Ama o an, o atmosfer…
Bugün bile orada hala yaşıyor. Gözleriniz tabloya her takıldığında, yeni bir ayrıntı, yeni bir duygu yakalıyorsunuz.

Benim için bu tablo, ilk görüşte büyülendiğim bir sanat eseri olmanın çok ötesinde. Her Milano ziyaretimde zihnimde yeniden canlanan, geçmişten bugüne sessizce eşlik eden bir hatıra.
Bu sabah şehri gezerken birden fark ettim: Şehir değişmiş, ben değişmişim ama Son Akşam Yemeği ile kurduğum bağ aynı. O tablo sade ama derinden etkileyici.
Özellikle Yahuda İskariyot’un karanlıkta kalan yüzü, elindeki kese ve İsa’nın ona doğru uzattığı eli… Her detayda ihanetin, şaşkınlığın ve kırılganlığın resmedildiği bir an var. Sessiz ama çarpıcı. Leonardo’nun ne denli büyük bir gözlemci ve anlatıcı olduğunu her seferinde yeniden hatırlatıyor insana.
Bugün tekrar gitmedim oraya. Ama aklım orada. Biliyorum, içeri girsem yine o 15 dakikalık büyünün içinde kaybolacağım. Yine gözlerim, tabloyu değil, onun anlattığı duyguları izleyecek. Ve yine bir süreliğine, zaman duracak.

Sanat bazen yalnızca güzellik değil, bir bellektir. Bizi kendimize, geçmişteki bir ana ya da kaybettiğimiz bir duygunun tam kalbine götürür. Son Akşam Yemeği benim için tam da bu. 2018’de kalbime dokunan o sessizlik, bugün Milano sokaklarında yürürken bile içimde yankılanıyor.