Bir lider, üç suikast ve İsrail’in hesabı
Ortadoğu’da kurşun sesinin nereden geldiği kadar, kimin sustuğu da önemlidir. Suriye Devlet Başkan Yardımcısı Ahmed Şara’ya son aylarda düzenlenen üç ayrı suikast girişimi, İsrail merkezli Yediot Aharonot gazetesine yansıdı. Hem de en ince detaylarıyla… Bu bilgilerin nasıl basına sızdığını sormadan önce, neden sızdığını düşünmek gerekiyor.
İlk suikast Mart ayında yaşandı. Şara, Şam’da saraydan çıkarken fark edilen bir hareketlilik sonrası korumaları tarafından son anda kurtarıldı. Saldırgan gözaltına alındı. Bu detaylar, İsrail basınında sayfa sayfa yazıldı. Peki İsrail bu bilgileri nereden aldı? Basit: Çünkü planı onlar yaptı. Biz nasıl biliyoruz? Çünkü Türk istihbaratı bozdu.
İkinci girişim daha organizeydi. Dera’da, Ürdün sınırına yakın bir noktada, Şara’nın konvoyunun geçeceği güzergahta iki şüpheli fark edildi. Yine Türk ve Suriyeli elit korumalar devreye girdi, güzergâh değiştirildi, saldırı boşa çıktı.
Ve üçüncü girişim… Tehlikenin en yakınına gelindiği yer. Şam’da, Şara’nın saraydan çıkarken kullanacağı yola pusu kuruldu. Saldırgan yerini almıştı. Son anda değişen planlar, suikastın gerçekleşmesini engelledi. Ama bu girişim, Şara’nın başkentten ani şekilde ayrıldığı söylentilerini beraberinde getirdi.
Şimdi asıl meseleye gelelim: Neden Ahmed Şara?
Çünkü Şara, Türkiye ile yakın ilişki kuran, Suriye’de yeni bir dönemin kapısını aralamak isteyen isimlerden biri. İsrail için bu tehlike demek. Çünkü İsrail, Suriye’de kontrol edemediği hiçbir denklemi istemiyor. Çünkü güçlü bir Türkiye, Tel Aviv’in kurmak istediği oyunlara çomak sokuyor.
İsrail, bölgede kendinden başka güçlü kimseyi görmek istemiyor. Hele ki Türkiye gibi hem askeri hem diplomatik kapasitesi olan bir aktörü hiç istemiyor. Türkiye’nin bölgede attığı her adımı dikkatle izliyorlar, çünkü artık sadece Türkiye’nin sınırları değil, bölgedeki denge de Ankara’nın masadaki eliyle kuruluyor.
Ahmed Şara’ya sıkılan kurşunlar, yalnızca bir kişiye değil; Suriye-Türkiye yakınlaşmasına, bölgesel barış umuduna ve Türkiye’nin oyun kurucu rolüne sıkılıyor. Ama kurşunlar hedefini bulamadıkça, mesaj da boşa gidiyor.
Şunu kabul edelim: İsrail’in bu suikast girişimlerinden rahatsız olduğu tek şey bir kişi değil. Asıl rahatsızlık, Türkiye’nin bölgede “artık söz sahibi” olması. Arka planda işleyen bir akıl, bir istihbarat zekâsı ve sahada güçlü bir refleks var.
Ahmed Şara bugün yaşıyorsa bu sadece korumalarının başarısı değil. Bu, Türkiye’nin bölgede nasıl bir güvenlik duvarı ördüğünün göstergesi. Çünkü mesele sadece bir hayatı korumak değil, kurulan yeni dengeyi de korumak.
İsrail’in planları gün yüzüne çıkarken Türkiye kendi oyununu sahada kurmaya devam ediyor. Ve belli ki İsrail’i asıl korkutan da bu: Güçlü, kararlı ve masada ağırlığı olan bir Türkiye.
Son soru şu: Onlar tedirginlik içinde izlerken, biz hangi yeni hamleye hazırlanıyoruz?