Trump ve Putin Alaska’da: “Kutup Çağı”nın jeopolitik satranç tahtası
Donald Trump ile Vladimir Putin’in 15 Ağustos’ta Alaska’da bir araya gelecek olması, sadece iki liderin görüşmesi değil; küresel güç dengesinin buz tutmuş sahnesinde oynanan kritik bir hamle olarak okunmalı. “Kutup Çağı” olarak anılan dönemde Arktika, iklim krizinin hızlandırdığı değişimle birlikte artık yalnızca buzulların değil, büyük güçlerin de erimeyen çıkarlarının merkezinde.
BBC'ye göre, Putin'in yardımcısı Yuri Uşakov, ABD ile Rusya'nın Alaska ve Arktik bölgesindeki ekonomik çıkarlarının "örtüştüğünü" belirterek, "büyük ölçekli, karşılıklı fayda sağlayacak projelerin" gündeme gelebileceğini ifade etti.
BBC'nin ABD'deki yayın ortağı CBS'ye göre Beyaz Saray, Avrupa'daki müttefiklerine, Ukrayna'nın geniş toprak parçalarından vazgeçeceği bir barış anlaşmasını kabul ettirmeye çalışıyor.
Bu plana göre Rusya, doğudaki Donbas bölgesi ile Kırım'ı alacak, kısmen kontrol ettiği Ukrayna toprakları Herson ve Zaporijya'dan ise çekilecek.
Wall Street Journal gazetesine göre Putin, bu öneriye benzer bir planı geçen günlerde Moskova'da Trump'ın özel temsilcisine sundu.
Beyaz Saray bu ayrıntıları doğrulamadı. Ancak Trump anlaşmanın "bazı toprak değişimleri" içereceğini söyledi.
Öte yandan Alaska Valisi Mike Dunleavy, görüşmenin yapılacağı eyaletin önemine dikkat çekerek burayı "dünyanın en stratejik konumu" olarak tanımladı.
Dunleavy, "Rusya ile Alaska'yı yalnızca 3,2 kilometre (iki mil) ayırıyor. Ulusal savunmamızda, enerji güvenliğimizde ve Arktik bölgedeki liderliğimizde bundan daha hayati bir rol oynayan başka bir yer yok." dedi.
RUS AMERİKASI’NDAN ABD’NİN TOPRAKLARINA
Günümüzde ABD topraklarının Alaska eyaleti, bir dönemin Rus Amerikası.
1867’de Rus İmparatorluğu’ndan 7,2 milyon dolar karşılığında ABD’ye satıldı. “Seward’ın Çılgınlığı” (dönemin ABD Dışişleri Bakanı William Seward) olarak alay konusu olan satın alma, 20. yüzyılda petrol, altın ve doğal gaz rezervleriyle stratejik bir kazanca dönüştü.
Ancak Alaska’nın değeri sadece yeraltı kaynaklarında değil; Pasifik ve Arktik okyanusları arasındaki köprü konumunda, yani jeopolitik pozisyonunda yatıyor.
ARKTİKA’DA GÜÇ OYUNU: ABD, RUSYA VE ÇİN
Akademik kaynaklara göre, bugün Kuzey Kutbu/Arktika Bölgesi’nde donmuş toprak ve buzun altında çok miktarda keşfedilmemiş petrol, doğal gaz ve mineralin varlığı tahmin edilmekte.
Azalan buz ve kar örtüsünün yanında eriyen donmuş toprak, yakın bir zamanda hem kara hem de derin denizlerdeki mineral, maden, deniz canlıları ve enerji kaynaklarına erişimi kolaylaştıracak.
ABD tarafından yapılan bir araştırmada, Kuzey Kutbu/Arktika Bölgesi “jeolojik olarak tanımlanmış 25 alanda 90 milyar varil petrol, 47 milyar metreküp doğal gaz ve 44 milyar varil sıvı doğal gazın” yani “dünyada keşfedilmemiş petrol ve doğal gaz kaynaklarının yaklaşık yüzde 22'sini” bünyesinde barındırdığını göstermekte.
Rusya Doğal Kaynaklar Bakanlığı ise “Arktika Bölgesi’nin 586 milyar varil petrol rezerve ve 73 trilyon varil petrole eşdeğer 10 trilyon tona kadar hidrokarbon yatağına” sahip olduğunu tahmin etmekte.
Ayrıca Arktika Okyanusu’nda geleceğin önemli bir enerji kaynağı olacağı düşünülen “büyük metan hidrat yataklarının” varlığı da bilinmekte. “Metan hidrat yatakları dünyanın tüm petrol, doğal gaz ve kömür kaynaklarının toplamından daha büyük bir hidrokarbon kaynağı” olarak görülmekte.
Bütün bunların yanı sıra, Rusya, Arktik kıyı şeridinin yarısına yakınını kontrol ederken, buzulların erimesiyle açılan Kuzey Deniz Rotası (KDR) üzerinden Asya-Avrupa ticaretini kısaltma hedefinde.
ABD ise Alaska’daki üsler ve kıyı güvenliği kapasitesiyle bu rotayı gözetliyor.
Çin, resmi olarak “Arktik dışı devlet” olsa da 2018 yılında yayımladığı "Çin'in Arktik Politikası" başlıklı beyaz kitap/politika belgesinde kendisini “Yakın Arktik Ülkesi” olarak tanımlıyor ve “Kutup İpek Yolu” söylemiyle oyunda kendine yer açmaya çalışıyor.
İKLİM KRİZİ VE YENİ DENİZ YOLLARI
Küresel ısınma, buzulların geri çekilme hızını son yüzyılın en yüksek seviyesine taşıdı.
Bu durum, Kuzey Deniz Rotası (Rusya kıyılarından geçen) ve Kuzeybatı Geçidi (Kanada takımadaları üzerinden) gibi tarihsel olarak yıl boyu kapalı rotaları, yaz aylarında giderek daha erişilebilir hale getiriyor.
Bu rotalar Süveyş Kanalı’na alternatif olacak kadar stratejik; çünkü hem mesafe hem de maliyet avantajı sunuyor. Ancak askeri gerilim, çevresel riskler ve egemenlik tartışmaları da beraberinde geliyor.
ALASKA ZİRVESİNİN MESAJI
Trump ve Putin’in Alaska’da buluşması, sembolik olarak Arktika’da ABD-Rusya rekabetinin merkezine işaret ediyor.
Trump’ın başkanlık döneminde NATO’nun kuzey kanadına dair eleştirileri ve Rusya’yla doğrudan diyalog arayışı, bu buluşmayı daha da anlamlı kılıyor.
Putin açısından ise Alaska, tarihsel olarak “kaybedilmiş toprak” hissini taşısa da asıl mesele, Arktika’daki enerji ve güvenlik üstünlüğünü pekiştirmek.
EKONOMİ-POLİTİK DENGELER
Arktika’daki ticaret yolları ve enerji sahaları, sadece ABD ve Rusya’nın değil, Avrupa Birliği, Kanada, Norveç ve Çin’in de ekonomik stratejilerinde yer alıyor.
Alaska’daki liman projeleri, LNG (sıvılaştırılmış doğal gaz) terminalleri ve güvenlik üsleri, bölgeyi hem yatırım hem de askeri kapasite açısından “yüksek değerli” hale getiriyor.
Dolayısıyla 15 Ağustos buluşması, sadece ikili ilişkiler değil; enerji piyasaları, deniz ticareti ve güvenlik mimarisi açısından da yakından izlenecek.
SONUÇ: BUZLAR ÇÖZÜLÜRKEN SATRANÇ TAHTASI ISINIYOR
Alaska, 19. yüzyıldaki satıştan bu yana hiç olmadığı kadar stratejik. Bir yandan küresel iklim krizinin simgesi, diğer yandan yeni çağın enerji ve ticaret kapısı.
Trump-Putin görüşmesi, bu gerçeği hem sembolik hem stratejik olarak pekiştiriyor.
Özetle, 15 Ağustos’taki zirve, sadece iki liderin buluşması değil; enerji, ticaret ve güvenlik açısından 21. yüzyılın yeni güç haritasında yapılacak hamlelerin habercisi.
“Kutup Çağı”, bundan böyle jeopolitik bir metafor değil; ekonomik ve stratejik bir gerçeklik.