İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Bâkiye Müteveccih Olmak

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

İnsan, yarına çıkacağının garantisi yokken ebedi yaşayacakmış gibi kıyametin kopuş tarihini merâk ediyor. Kıyâmetin ne zaman kopacağını soran bir bedeviye Efendimiz (sav) "Onun için ne hazırladın?" suali ile mukabele etmiştir. 

Hissiyâtın en şiddetlilerinden olan merak, insanın yaradanını tanıması, bu dünyaya ne için gönderildiğini, nereden geldiğini, ölünce ne olacağını, nereye gideceğini daha çok marifetullah ilmini öğrenmesi için verilmişken insan, ilmin hocası olan o hissi lüzumsuz, faydasız kendisine zarar verecek şekilde yanlış kullanıyor. 

Ünlülerin hattâ ünsüzlerin, yakınlarının özel hayatları,ne yiyip ne içtikleri, nerede, kiminle gezdikleri gibi o kadar gereksiz bilgileri merak edip öğrenmek için çaba harcıyor ki, en lüzumlu olanlarına fırsat kalmıyor. "Külli âtin garib" kaidesince ölüm muhakkak hepimizin başına hem de yakın bir zamanda gelecek. 

"Küçük kıyamet" denilen esasında herkes için kendi ölümü, büyük kıyamet hükmündedir. Bu sebeple ebedi yaşayacakmış gibi merak ve diğer tüm hissiyatımızı âhirete yönelik işlere çevirmemiz elzemdir. İnsanın fıtratında merak gibi hırs, istikbal endişesi, aşk gibi çok çeşitli hissiyat var. 

Onların her birinin mecâzi ve hakiki olmak üzere iki mertebesi var. Bunları öldürmemiz veya yok saymamız mümkün olmadığına göre ancak yönlerini hayırlı şeylere tevcih ettiğimizde iki cihan saadetine erişebiliriz. Çabucak elden çıkması ve riyâya sebep olması sebebiyle insandaki dehşetli hırsın, âhirete göre kıymetsiz kırılacak cam parçaları hükmünde olan mal ve şöhret elde etmek için sarf edilmesi o hissiyatın yanlış yerlerde kullanılıp israf edilmesi insanın mutsuzluğuna sebep oluyor. 

Mecâzi hırsın yönü âhirete çevrildiğinde, âhireti kurtarma yönünde ve Allah'ın rızasını kazanmak için kullanıldığında kötü bir haslet olan bu hissiyat hakikisine inkılab ederek güzel ve ulvi bir özellik haline gelir. Rızık, Allah'ın taahhüdü altındadır ve yarına çıkılacağının garantisi olmadığından istikbal endişesini kabirden sonraki hayat için kullanılırsa hakikisine inkılâb ettirir....

Ve muhabbetin şiddetlisi olan aşk, fânilere müteveccih olduğunda mahlûkatın ayrılmaları ve vefatları sevene elem ve ıstıraptan başka bir şey vermez. Varlıkların yaratılışındaki sanatı ve güzellikleri görüp onlardan, sanatkâr olan Allah'a ulaşıldığı takdirde o ayrılık, o vefiyât insana acı vermez.

Zira bilir ki o muhabbet hakikidir, ebedidir. İnsanın hissiyatını dünyaya tevcih etmesinin sebebi dünyaya olan yanlış muhabbettendir. Peygamber Efendimiz (sav): "Dünya muhabbeti bütün hataların başıdır" buyurmuştur ki, dünyanın "Cife" olarak isimlendirilen oyun ve eğlence dolu yüzüne muhabbet edilmesi, varlıklara mânâ-yı ismiyle bakılması, bütün hissiyâtın da istikametten çıkıp dünyanın mecâzi olan yönüne kaymasına sebep olarak insanı hataya düşürüyor. 

Dünyaya ait işler fâni cam parçaları gibidir, rengârenktir. Çölde serap görülmesi gibi insana cazip gelir, hayâl gördürür. 

Buna aldanıp da bâki elmaslar hükmündeki âhirete yönelik işleri, gelinebilecek en yüksek mertebe olan rıza-yı ilâhi mertebesini fâni olanlarla değiştirmek insan için en büyük hasârettir.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...