Serin Savaş: Feldman’ın “cool war” kavramından çok-kutuplu kuralsızlığa
GİRİŞ
Serin Savaş / Cool War kavramını ilk defa Noah Feldman 2013 yılında yazdığı bir eserinde geliştirdi. Bu tez, birbirinden “soğuk savaş döneminde” olduğu gibi iktisadi düzen olarak farklı olmayan ancak farklı coğrafi ve ulusal çıkarlara dayalı olarak ayrışan, çatışan ve uzlaşan iki kutuplu bir dünyayı anlatıyordu. Ben bugünkü şartlara bakarak dünyadaki jeo-politik dengelerin biraz daha farklı şekillendiğini görüyorum. Bu yüzden Noah Feldman’ın “serin savaş” modelinin içeriğini detaylandırıp, daha dinamik bir model haline getirmeye çalıştım. Bu yazıda Feldman’ın ve benim yaklaşımlarım arasındaki farkları anlatmaya çalışacağım.
Bugünün dünyasını ne “Sıcak Savaş”, ne de klasik anlamda bir “Soğuk Savaş” anlatıyor. Daha isabetli olan, serin bir rekabet rejimi: düşük yoğunluklu ve yaygınlaştırılmış çatışmalar; gri bölgede itişmeler; tedarik zincirlerinde yarı-ayrışma; kuralların yerini ikili pazarlıkların aldığı bir diplomasi. Zaman zaman tansiyon yükseliyor—ben buna “ısıtılmış barış” diyorum—sonra yeniden serin savaşa dönüyor. Sistem, Serin Savaş ↔ Isıtılmış Barış fazları arasında salınarak ilerliyor.
Burada kullandığım bazı kavramları açıklamam iyi olacaktır.
Gri Bölge: Barış ile açık savaş arasında kalan, hukuken muğlak ve “inkâr edilebilirlik”ten (plausible deniability) beslenen; rakibi yıpratıp oldubitti yaratmayı amaçlayan baskı ve cebir teknikleri bütünü. Bu faaliyetler normal diplomasi/ticareti aşar ama silahlı çatışma eşiğinin altında kalacak şekilde tasarlanır. Yani savaşa gitmeden ama savaş tehdidi yaratarak veya iktisadi dışlama / ambargoya yol açmadan dışlama veya ambargo tehdidi yaratarak karşı tarafı dize getiren teknik ve stratejiler bütünü.
Yarı ayrışma: Dünya’da mal ticareti hem tedarik zincirlerinde kopuşlar hem de maliyet artışları nedeniyle büyümez hatta küçülürken, hizmetler ticareti artmaya devam ediyor. Bu dış ticarette birbirinden farklı iki trendin oluşmasına sebep oluyor. Bu durumu “yarı ayrışma” kavramı ile açıkladım.
FELDMAN’IN “COOL WAR”I: İKİ KUTBUN KURALLI SERİNLİĞİ
Feldman, ABD ile Çin arasındaki ilişkiyi “jeopolitik düşman kardeşler” metaforuyla anlatır: iki güç arasında sert rekabet sürer, ama derin ekonomik karşılıklı bağımlılık kopuşu ve sıcak savaşı pahalı kılar. Bu tablo, iki kutuplu bir dünyada, tarafların karşılıklı tavizlerle belirlediği sınırlar içinde yönetilebilir bir serinliği öngörür. Feldman’ın serinliği görece belirlidir: oyunun çerçevesi vardır; çatışma sıcaklığı artabilir ama kurallar büsbütün dağılmaz.
(Kitabın ilk baskısı 2013’te Random House tarafından yayımlandı: İlk baskı (ciltli): Cool War: The Future of Global Competition, New York: Random House, 2013, xiv + 201 s. ISBN-10: 0812992741; ISBN-13: 978-0812992748. Kitabın dijital nüshası ile ilgili bilgiler de şöyle: Random House, 21 Mayıs 2013, ISBN: 978-0679643838)
BENİM “SERİN SAVAŞ”IM: ÇOK-KUTUPLU, KURALSIZLAŞMAYA MEYİLLİ BİR DÜZEN
Benim bakış açıma göre ki, buna dünya ticareti ve siyasetine dair gözlemlerimin sonucunda ulaştım, dünya iki kutuplu değil, çok-kutuplu bir oyun alanı haline geldi: ABD ve Çin’in yanı sıra Avrupa/AB, Hindistan, Rusya ve bölgesel güçler dünya ticareti ve siyasetine sahici ağırlık koyuyor. Her bir gücün kendi çıkarları var ve bunlar bazen birbirine paralel uzanırken bazen de birbiri ile çatışabiliyor. Bu çıkarlar geometrisi üç sonucu birlikte üretiyor:
Kural üretimi zayıflıyor. Küresel kurumların karar alma kapasitesi aşındıkça çok taraflı, kodifiye kuralların yerini ikili/mini-çoklu pazarlıklar alıyor. “Kuraldan pazarlığa” kayış, öngörülebilirliği aşağı çekiyor. Tabii ki, bu durumda, ikili pazarlıklarda ekonomik ve askeri gücü daha fazla olan tarafın pazarlığın sonucunu daha kuvvetli bir şekilde etkileme ihtimali de artıyor.
Kopuş değil, yarı-ayrışma. Ticarette ve teknolojide friend-shoring/near-shoring eğilimleri, ihracat kontrolleri ve standart ayrışmaları tedarik ağlarını yeniden örüyor; maliyet ve planlama belirsizliği yükseliyor. Burada bahsettiğim iki kavramı da kısaca açıklayayım:
Friend-shoring (dost-kıyılama): Şirketlerin jeopolitik olarak “güvenilir/dost” saydıkları ülkelerde üretim ve tedarik ağlarını konumlandırmasıdır. Amaç, siyasi riskleri (yaptırımlar, ihracat kontrolleri, ani tarifeler) ve tedarik kesintilerini azaltmaktır.
Örnek: ABD’li firmaların parçayı Meksika-Kanada’ya, AB’li firmaların bazı girdileri Türkiye, Fas gibi partnerlere kaydırması.
Near-shoring (yakın-kıyılama): Üretimi/tedariki coğrafi olarak yakın ülkelere çekmektir. Hedef, teslim süresi ve lojistik maliyetlerini düşürmek, esnekliği artırmaktır.
Örnek: AB şirketlerinin tekstil-beyaz eşya vb. üretiminde Türkiye/Doğu Avrupa’yı tercih etmesi.
Standart savaşları belirleyici. 5G/6G, yapay zekâ ve yarı iletken ekosistemlerinde teknik-hukukî standart kümeleri ayrışıyor. İdeoloji değil, uyumluluk-uyumsuzluk ekseni siyaseti belirliyor. Burada standartla kastedilen, özellikle yeni ve yüksek teknolojili sektörlerde üretilen malın niteliklerine getirilen tanımlardır. Özellikle iktisadi değişimin yönünü belirleyebilmek için bu standartları da belirleyebilmek küresel rekabette önem arz etmektedir.
Örnek: OpenAI ve DeepSeek rekabeti…
Bu nedenle “benim serinliğim”, eski kurallar çözülürken yeni küresel standartların henüz oluşmadığı bir geçiş rejimini tasvir eder. Tansiyon zaman zaman artar—Isıtılmış Barış evresine geçeriz—ama çoğu durumda büyük güçler maliyet duvarına çarparak tekrar Serin Savaş evresine döner.
İKİ YAKLAŞIMIN FARKLARI
GEOMETRİ: Feldman iki kutup merkezli statik bir Serin Savaş’tan söz eder; ben çok-kutuplu ve Serin Savaş – Isıtılmış Barış arasında dalgalı ve dinamik bir süreçten bahsediyorum. Benim modelimde çok sayıda aktör, farklı sebep ve farklı yönlerden çok sayıda çatışma ve uzlaşma olduğu için, ciddi bir belirsizlik de oluşmaktadır. Öte yandan Feldman ABD ve Çin arasında “çatışma – karşılıklı taviz – uzlaşma” zinciriyle oluşan standart kurallardan bahseder.
YÖNETİŞİM MANTIĞI: Feldman’ın modelinde uluslararası ticaret ve siyasette kurallar ki, bunlara tavizlerle çizilmiş sınırlar diyebiliriz, ağır basar; yani ABD ve çevresinde bir grup ülke ile Çin ve çevresindeki bir grup ülke, iki gücün karşılıklı “çatışma – karşılıklı taviz – uzlaşma” zinciriyle oluşan standart kurallara uyarlar. Bugünkü dünyaya baktığımızda çok daha farklı bir yapı görüyoruz. Çok kutuplu dünyada büyük ve küçük kutupların her birinin birbirinden farklı avantaj ve dezavantajları vardır. Ülkeler arası ilişkiler bu kutupların birbiri ile ikili pazarlıkları sonucunda belirlenir. Standart ve herkesin uyduğu kurallardan ziyade aynı durumda muhatabına göre değişen kurallar söz konusudur. O yüzden benim modelimde uluslararası siyaset ve ticarette kuralsızlaşma eğilimi ve ülkeler arası ikili pazarlık önemli hale gelir.
EKONOMİK DOKU: Feldman kopmayan bağımlılığı vurgular; yani ABD ve Çin blokları arasında iktisadi bağımlılık yüksek olduğu için hiçbir tarafın iktisadi bağımlılığın kırılmasında menfaati olmadığını savunur. Bu yüzden sistemin dengeden sapıp “soğuk” veya “sıcak” savaşa dönmesi pek mümkün değildir. Öte yandan benim modelimde dış ticarette yarı-ayrışma ve özellikle yeni teknolojili sektörlerde standart ayrışmasının kalıcılaştığı varsayımı daha ön plandadır.
DİNAMİK: Feldman’ın modelinde bir defa iki kutup arasında uzlaşma ve anlaşma tesis edildiğinde durağan ve serin bir denge oluşur. Öte yandan benim modelim ise dünyanın farklı bölgelerinde ve farklı aktörler arasında Serin Savaş ↔ Isıtılmış Barış arasında zaman içinde değişken ve dalgalı bir denge oluşur. Yani ticaret ve siyasetteki kurallar belirgin değildir ve her an değişebilir.
POLİTİK ÇIKARIM: Feldman modeli “iki büyük arasında denge” tavsiye eder; benim modelim opsiyonellik ve ikiz uyumluluk (mevzuat-tedarik) stratejilerini öne çıkarır.
NEDEN BUGÜNÜ BENİM ÇERÇEVEM DAHA İYİ ANLATIYOR?
Birincisi, kural aşınması çıplak gözle görülüyor: veto-yorgunu güvenlik kurumları, çalışmayan hakem mekanizmaları, “mini-ittifaklar” ve ikili mutabakatların çoğalması… Bu, Feldman’ın öngördüğü kodifiye edilmiş serin dengeye değil, ikili müzakerelere dayalı dinamik bir yapıya işaret eder.
İkincisi, kritik arter stresi (Süveyş/Kızıldeniz, Panama, Karadeniz) ve buna eşlik eden sigorta-navlun maliyetleri, tedarik ağlarına yapışkan bir belirsizlik ekliyor. Bu tip maliyetler, sıcak savaşı davet etmeyebilir; fakat ısıtılmış barış düzeyinde uzun süreli gerginlik üretir.
Üçüncüsü, standartların siyasallaşması (çipler, telekom, yapay zekâ mevzuatı) çok taraflı bir yakınsama yerine ayrışma eğilimi veriyor. İdeolojik cepheleşmenin yerini teknik-hukukî kırık hatlar alıyor; bu da piyasalara ve diplomasiye belirsizlik primini kalıcı olarak yüklüyor.
Dördüncüsü, gri bölge davranışlarının çeşitliliği (siber taciz, denizde taciz, uzayda yakın geçiş, proxy çatışmalar) sıcak savaşa varmadan sürekli sürtünme üretiyor. Bu, “ne savaş ne barış”ın değil; serin ama dalgalı bir düzenin adıdır.
TEZİMİN GEÇERLİLİĞİNİ KAYBEDEBİLECEĞİ ŞARTLAR (AÇIKÇA)
Bir kavramı ciddiye almanın yolu, çürütme koşullarını dürüstçe yazmaktır:
KURALLARIN GERİ GELİŞİ: Ticaret ve güvenlikte bağlayıcı çok taraflı reformlar, işleyen uyuşmazlık çözümü, denizde erişim rejimlerinde küresel yakınsama… Böyle bir dünyada “kuralsızlaşma” vurgusu zayıflar; serinlik kodifiye olur.
KATI İKİ KUTUP-DÜZENİ: Finans/teknoloji akışlarında tam bloklaşma, yaygın zorunlu hizmet ve kalıcı savaş ekonomisi. Salınım değil, donmuş bir “yeni Soğuk Savaş” ortaya çıkarsa, benim anlattığım dinamik modelin açıklayıcı gücü azalır.
BÜYÜK GÜÇLER ARASINDA UZUN SÜRELİ SICAK SAVAŞ + SAVAŞ SONRASI MUTABAKAT: Geniş bir çatışmanın ardından 1945 benzeri bir kurumsal mimari kurulursa, Serin Savaş ↔ Isıtılmış Barış döngüsü yerini oturmuş kurallara bırakır.
TEK-BLOK STANDART TEKELLEŞMESİ: Dijital/telekom/AI standartlarında tek hâkim ekosistem oluşursa, çok-kutuplu kuralsızlık zayıflar.
SON SÖZ
Feldman’ın “Cool War” kavramı, iki büyük arasındaki kurallı serinliğe ayna tutuyor; dönemi anlamak için hâlâ kıymetli bir başlangıç. Ancak 2020’lerin gerçekliği, çok aktörlü ve kuralsızlığa meyleden bir serinliği—zaman zaman ısıtılmış barışa sıçrayan—daha çok andırıyor. Bu nedenle ben, kendi “Serin Savaş” yorumumu, bugünün belirsizliklerini ve standardizasyon savaşlarını dikkate aldığı için daha açıklayıcı buluyorum. Böyle bir bakış açısında ne “kaçınılmaz” büyük savaş kehanetlerine, ne de “tam barış” hayallerine yer vardır; serin savaş - ısıtılmış barış evreleri arasındaki dalgalanmayı yönetebilenlerin göreli kazanan olacağı bir dönemin içinden geçiyoruz.