İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

İnsanın; egemenlik iddiası ve haz imtihanı...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

“Annem sokakta hiçbişey almazdı bana, hiçbişey... Ağlasam da sızlasam da... Ne simit ne balon... Ama ertesi gün babam getirirdi. O hazzın ertelenmesi yıllar sonra anladım ki; kendini tutmayı öğretiyormuş insana... Kendine egemen olmayı...”

Bu veciz hatırayı, Filozof ve Yüksek Öğrenim Görevlisi Ioanna Kuçuradi'den dinledim.

Kendini tutmayı öğrenen bir insanın, aynı doğrultuda öğrencilerine 45 dakikalık ders süresince su içmeyi yasaklamasının, ne esaslı bir öğreti olduğunu da...

Hazzın kıskacında olduğumuzu hissettiğim bir anda, hislerime tercüman oldu Kuçuradi’nin örnek aile terbiyesi...

Kendini tutmak, hazları ertelemek ve kendine egemen olmak...

Dış dünyanın yabancı unsurlarına teslim olmakta direnen ve bu uğurda korkak bir cesaretle, sonsuz bir özgürlüğün taşıyıcısı olma rolünü üstlenen insanın; haz odağına düşmesi sonucu nefsine köleliğini düşündüğüm o an; yavaş yavaş yürüyordum bedenimden buharlaşmışçasına ve sanki randevum vardı!

Saatime bakıyordum dalgın...

Ümidim kırık...

Kalbimde bir kıymık...

Sıtkım sıyrık...

İç sıkılır da bir ferahlık gelmez mi?

Geldi elbet!

Kuçuradi’den dinlediklerimin tatbik edildiğini gördüm.

Hem de soykırımın göbeğinde...

***

Yer Gazze...

Bir genç, seccade başında...

Gencin kafasında ve kollarında yaralar var ve sargılar...

Namaz kılıyor...

Gördüm!

Bakmak değil!

Görmekti benimkisi...

Bu dünyada yaşıyor, yaşatılıyor olmamızın temel amacının mutlu olmak değil; kul olmak olduğunu, gördüm o gençte!

Gördüm ki; Gazze’deki o genç, ne için yaşadığının farkında...

Tüm acılarına, yaralarına ve yoksunluğuna rağmen kul olduğunu unutmamış...

Dünyada kül de olsa biliyor ki; o külün dumanı da dahi fani ve geçici...

Allah’a kul olmanın hazzı ise ebedi...

Ebedi bir saadet vesilesi...

Daha sonra ulaşacağı ödül için, “anlık” bir ödülün “belki bir an durulan ateşin” cazibesine dahi direnme durumu...

Kuçuradi demişti ya hani “kendine egemen olmak” diye...

Düşman karşısında dimdik duran, egemenlik abidesi o bedenler gücünü nereden alıyordu?

Hazdan sıyrılmış nefislerinin hizaya gelmesinden mi?

Ayaklarının müstakim üzere sâbit kadem duruşundan mı?

Yorum sizin...

Ve hazzı terk edenler sanmayın ki mutsuzdur ya da bezgin...

Kul olmanın şuuruyla varılan her secde; sırtı yere getirmeyecek zaferlerin muştusunu taşır kıyama...

HAKK karşısında, hakkınca eğilenler doğrulabilir ancak...

Sağ ve salimken kul olamayan, haz kölesi insanlığın acizce izlediği; o yara bere içinde secdeye eğilenlerin doğrulacağı,

KIYAM var ya o KIYAM;

İşte asıl EGEMENLİK orada...

İnanın; ZAFER O KIYAMA İNANLARIN!

 

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...