İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Sevilen şarkıların hikayeleri burada

YAYINLAMA:

Türkiye kitap konusunda AB ülkelerine göre fena bir yerde değil. Epey kitap yayınlanıyor. Kitap okuma oranı düşük ama kitap yayınlama ve hatta kitap satın alma oranımız yüksek. Tarihten kişisel gelişime kadar pek çok türde kitap yayınlanıyor ancak müzik konusunda yapılan yayınlar çok az. 

MÜZİK YAYINCILIĞINDA GERİDEYİZ

Kitap yazmak çok değerli bir iştir. Geçmişte bende çok kitap yazdım özellikle müzik ve medya alanındaki araştırmalarımı kitaplaştırdım. Dürüst olayım yazdığım onun üzerinden kitaptan bir lira bile kazanmadım. Bazı kitaplarım çok iyi satış da yaptı.  Burada bahsetmek istediğim konu satış veya para değil müzik yayıncılığının içinde olduğu vahim durum. Özellikle son on yıl ve pandemi sonrasındaki beş yılda müzikle ilgili çok az kitap yayınlandı. Bir iki tane biyografi kitabı dışında Türkiye ve dünyadan müzik içerikli kitap yayını çok az. 

KONSERVATUVARLAR NE YAPIYOR?

Türkiye’de müzik yayıncılığını özellikle takip ediyorum. Koca ülkede kaç tane konservatuvar var ama bir tane yayın yok. Mesela Bahçeşehir Üniversitesi ve Nişantaşı Üniversitesi çok iddialı konservatuvarlar açtı ama ortada müzik adına bir şey yok. Haliç Üniversitesini bir kenara koyuyorum çünkü onların konservatuvarı diğerlerine göre en başarılı olanı. Belki yayıncılık alanında onlar da pek bir şey yapmadı ama müzik endüstrisine çok sayıda insan yetiştirmeyi başardı. Peki bu kadar konservatuar eğitimi alan insan var, bu konservatuvarlarda bu kadar akademisyen var bunlar neden ellerine bir kalem veya bir klavye alıp bir kitap yayınlamıyor? Hele akademisyenler yahu alanında bir eser yazar onu bastırırsın. Bastıracak paran olmasa da onu pdf olarak internetten yayınlarsın değil mi? Benzer sıkıntı sporda da var. Ne akademide ne de sektörde yayın yok. Sonra da neden futbolda ve müzikte Türkiye sınırlarının dışına çıkamıyoruz diye ağlıyoruz.  

Ne öğrencisinde hayır var ne akademisyeninde ne de araştırmacısında. Onlar bir ellerini taşın altına koymayınca iş bize kalıyor. Biz kimiz? Naim Dilmener, Murat Meriç, Hakan Meriç, bendeniz ve adını unuttuğum birkaç kişi. Bu kişiler olmasa gelecekte müzik endüstrisine yönelik hiçbir miras kalmayacak. 
Bu durum beni biraz demoralize etti özellikle pandemiden sonra psikolojik olarak düşürdü desem yalan olmaz. Bir ayağım akademide olduğu için sadece para düşünen kaliteli araştırmacı çalıştırmaya önem vermeyen üniversiteleri de görünce ne yalan söyleyeyim bir tık daha düştüm. Ama şükürler olsun ki bu alanda çalışmalarına hala devam eden bir müzik araştırmacısının bir kitabını gördüm. Adı Yavuz Hakan Tok. Uzun yıllardır tanıyorum onu müziği yürekten seven biri. Daha önce Bergen ile ilgili çok kapsamlı bir kitap yazmıştı. Pal FM’de nostalji müzik üzerine bir program yaparak yayıncılığa da merhaba dedi. Şu an Radyo D’de hafta sonları yayınlanan “Yeter ki Müzik Olsun” adlı programı hazırlayıp sunuyor. Aynı isimde bir de blogu var ve müzik adına birikim ve araştırmalarını bizlerle paylaşıyor.

BU HİKAYELER YAŞANDI ŞARKILAR BİZE KALDI

Hakan Tok bu yıl çok güzel bir sürpriz yaptı ve “Şarkı Hikayeleri” adında bir kitap yayınladı.  Kitap Masa Kitap tarafından yayınlandı içi dolu bir kitap 236 sayfalık bir kitap. Kendi deyimiyle “Bu hikayeler yaşandı, şarkıları bize kaldı” mottosuyla hazırlanan bir kitap.
Kitapta popüler Türk müziğine damgasını vuran seksen şarkı hakkında hiçbir yerde bulamayacağınız hikayeler yer alıyor. Şarkıların nasıl yaratıldığı ve nasıl yayınlandığı anılar eşliğinde okuyabilirsiniz. Kitabın arka yüzünde yer alan bu paragraf kitabı çok güzel anlatmış: “Türkçe müziğin “Süperstar”ı Ajda Pekkan’ın sahne hayatı, kardeşine açtırdığı bir telefonla nasıl başladı? Bir düğün gecesi Metin Oktay, Ümit Besen’i dinlemeseydi, “Nikâh Masası” efsanesi doğabilir miydi? 80’ler döneminin ritmini belirleyen “Honki Ponki”nin sözleri ne anlama geliyordu? Barış Manço’nun, Nazan Şoray için yazdığı “Nazo Gelin ayağına takar halhal” sözleriyle halhal modası nasıl başladı?”
“Şarkı Hikayeleri”nin kapak tasarımı da müthiş olmuş. Tasarımı Tuğçe Budak Kılıç yapmış. İlk baktığınızda adam gibi bir müzik kitabı okuyacağınızı anlıyorsunuz. Altmışlar, yetmişler, seksenler ve doksanlara ait şarkıların yer aldığı kitabın bu özelliğini kapak tasarımından anlayabiliyorsunuz.
Hakan Tok bir gazeteye verdiği röportajda kitap ile ilgili “Kitabı yazarken çoğunlukla bildiğim hikâyelerin doğruluklarını teyit ettim, bazen de eksik bilgilerimi tamamladım. Mesela “Honki Ponki” şarkısının çıkış noktasını, o hikâyeyi bilmiyordum, hiçbir yerde de görmemiştim. Onu bulmak heyecan vericiydi.” yorumunu yapıyor. 

QR KOD İLE ŞARKILARI DİNLEYİN

Kitabın en güzel özelliklerinden biri kitapta hikâyeleri yer alan her şarkının yanında bir QR kod olması. Bu QR kodu cep telefonlarından okutanlar şarkının yer aldığı YouTube ve Spotify linklerine gidiyor ve şarkıyı dinleyebiliyor. Bu günümüzün teknoloji dünyası adına çok güzel bir fırsat. Geleneksel medyanın dijital medya ile yaşadığı yakınsama çok güzel bir biçimde uygulanmış. Kitabı okurken aynı anda dinlemek için telefonunuza QR kodunu okutuyorsunuz ve bir yandan kitabın ilgili sayfasını okurken diğer yandan da cep telefonunuzdan şarkıyı dinleyebiliyorsunuz. Peki kitapta hangi şarkılar var?

Kitapta yok yok. Almışlar, yetmişler, seksenler ve doksanlara ait klasikleşmiş bu seçkiden benim size önereceğim seçki ise şöyle:
Samanyolu - Berkant    Petrol -  Ajda Pekkan
Artık Sevmeyeceğim -  Neşe Karaböcek    Nikah Masası -  Ümit Besen
Her Yerde Kar Var-   Adamo    Ele Güne Karşı -  M.F.Ö.
Ayrılanlar İçin  - Timur Selçuk    Geceler -  Nilüfer
Olmaz Bu İş Olamaz -  Semiramis Pekkan    Kilim -  Fatih  Kısaparmak
Fabrika Kızı - Alpay    Abone -  Yonca Evcimik
Bir Teselli Ver -  Orhan Gencebay    Delikanlım -  Yıldız Tilbe
Memleketim - Ayten Alpman    Yas -  Levent Yüksel
İşte Öyle Bir Şey -  Erol Evgin    Şımarık -  Tarkan
Dilek Taşı -  Gülden Karaböcek    Kınalı Bebek -  Demet Sağırıoğlu

Müziğe ve sanata meraklı olan herkesin bu kitabı edinmesini tavsiye ediyor ve Hakan Tok’u yürekten kutluyorum. Çok güzel bir çalışma çıkartmış. Bende bu çalışmadan örnek alacağım ve bana da motivasyon olacak bu kitap. 
Darısı yazımın başında söylediğim gibi Türkiye’deki konservatuvarların başına inşallah. O halde buradan Bahçeşehir Üniversitesi ve Nişantaşı Üniversitelerinin rektörlerinden bir beklentimiz olsun. Konservatuvarlarında yer alan akademisyen ve mezuniyet aşamasında olan öğrencilerinden müzik araştırmaları talep etsinler ve bunları kitap olarak yayınlasınlar. Her üniversitenin konservatuvarından beş kitap çıksa ülke adına kardır. Herhalde koca konservatuvarlardan da beş kitap çıkar değil mi? Çıkamıyorsa vah halimize….
***
HANDE YENER YİNE KALİTELİ BİR İŞLE GELDİ

Hande Yener yeni şarkısı ‘Bana Ne’yi yayınladı. Sözü ve müziği Hande Yener’e ait olan şarkının prodüktörlüğünü Misha üstlendi. ‘Bana Ne’nin klibi Amsterdam'da iki günde tamamlandı. Popçu, yönetmenliğini Aytekin Yalçın’ın üstlendiği klip için Hande Yener yine alanında dünyanın en iyileri ile çalıştı. Styling’ini Lory, makyajını Vietnamlı makyaj sanatçısı Anh Nguyaen, saçını da Bianca Van Zwieten yaptı. Hande Yener Beş klip için beş dansçıyı da Rotterdam’dan Amsterdam’a getirdi. Hande Yener filmleri aratmayan bu klibinde saçı, makyajı ve kostümleriyle bir kez daha güzel bir işe imza attı. Hande artık diğer pop müzik yorumcularından kendisini ayırdı. Artık Hande Yener bir yerde diğerleri başka bir yerde konumlanmış durumda her yaptığında bunu göstermeyi başarıyor. Bundan sonra ben ondan bu trend işlerin yayında yorumculuğunu ve yaratıcılığını gösterecek tematik proje albümler ve konserler bekliyorum.
***
43 YIL SONRA YENİDEN YORUMLANAN ŞARKI

Müzik dünyasının divalarından Nükhet Duru son dönemlerde aralıksız şarkı üretiyor. Farklı türleri deneyen yorumcu bu kez de eski bir klasiğini yeniden seslendirdi. Nükhet Duru, ilk olarak 1982 yılında yayınlanan sözleri Çiğdem Talu müziği Melih Kibar’a ait olan “Söyletme Beni” adlı klasiğini seslendirdi.

Nükhet Duru kırk üç yıl sonra tekrar seslendirdiği “Söyletme Beni”ye yeni soundlarla oluşan bir düzenleme yaptırmış ve 2025 Model versiyonu müzikseverle buluşturmuş. Bu şarkının orijinali de çok güzel bir şarkıydı günceli de güzel olmuş. O dönemin şarkıları farklıydı hem belki aynı geyik ama o döneme ait şarkılar da duygu vardı melodi vardı. Bu şarkıda da aynı şeyi hissediyorsunuz. Duru şarkısının güncel yorumuna İdil Dizdar ve Said Dağdeviren’in yönetmenliğinde, Kilyos Kısırkaya’da bir de klip çekmiş. İzlemek istiyorsanız Dokuz Sekiz Müzik YouTube kanalını ziyaret edebilirsiniz. 
***

TUĞBA ÖZERK YENİ BİR DÖNEME BAŞLIYOR

Tuğba Özerk, yeni şarkısı “Sen Kalp Ben” ile dinleyicilerle buluştu. Sözü ve bestesi Tuğba Özerk’e ait olan şarkının sözlerine Murat Güneş de katkıda bulundu. Duygusal teması ve yalın anlatımıyla dikkat çeken şarkının düzenlemesini ise müzik dünyasının deneyimli ismi Murat Yeter üstlendi.
Aşkın karmaşık duygularını samimi bir vokalle aktaran “Sen Kalp Ben” adlı şarkıda, Tuğba Özerk’in müzikal kariyerinde yeni bir döneme başlıyor. Tuğba Özerk, yanılgıları, kabullenişleri ve aşkı anlatan şarkı ile ilgili “dinleyiciye kendinden bir parça bulabileceği içten bir yolculuk sunuyor” diyor. 

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...