Eylül
Alpay ve “Eylülde Gel” şarkısı ne kadar güzeldi, değil mi?
Ne diyordu;
Tatil geldiği zaman,
Ağlarım ben inan,
Gidiyorsun işte,
Arkana bakmadan,
Nasıl geçer bu yaz,
Ne olur bana yaz,
Sen sen sen,
Bir ömre bedel,
Yok yok gitme kal.
Eylülde gel, Eylülde gel.
Ne kadar masum, tertemiz bir şarkı değil mi?
Bu değerli sanatçının güçlü sesini ve düzgün adamlığı ile şarkısını dinler dururduk.
Eylül ayı geldi, eh işte şarkımızın zamanı geldi derdik.
Bu Eylül'e ne ile uyandık Mabel Matiz'in utanmaz, akıl almaz ve kabul edilemez şarkı sözleri ile.
Annesi bile "Biraz fazla oğlum değil mi" diye değerlendirmiş.
Ah anne ah “Biraz” mı?
Anne biraz ile çok fazla ve asla olmazı karıştırıyorsa, biz ne diyelim!
Biz anneler çok utandık onu bilesiniz.
O sözleri yazan oğlunuzun ana sözü falan dinleyecek hali de yok zaten.
Anneler bu çocuklardan çekiniyor zaten.
Ah Eylül Ah.
Mevsimlerin sarışın kızı.
Keşke seni sana tam anlatabilsem.
Kendi Eylülümü anlatabilsem keşke.
Bodrum'da yazın bitişi ve İstanbul'a dönme zamanı.
Evin kapatılma süreci, kepenkleri tek tek kapatırken yaşadığım hüzün.
Ya buzdolabını boşaltmak ve fişini çekme duygusu.
Begonvillere ve zakkumlara veda etme ve pıt pıt gözyaşı.
Saksı çiçeklerime ne olacak telaşı.
Limon almak için ağaca uzanmak, oradan koparmak, ekmek almak için bakkala gitmek masumluğu.
Ev, bahçe, terası yıkamak, çiçekleri sulamak, deniz, yüzmek, bakkal, ağustos böcekleri.
Ey Eylül!
Sen benim için bir yuvanın kapanışı, başka bir yuvaya dönüş için, uzun bir yola, hüzünle ve kocaman karmaşık düşüncelerle dönüştür.
Ey Eylül
Seni kendime mal ediyorum affet beni.
Ey Eylül.
Sen ve senden kalanları hasretle seviyorum.
Ey Eylül
Mahsun bir güzelliğin var bilir misin?
Seni herkes çok sever.
Nedendir bilinmez ama.
Sanki yeni başlangıçlar ayı gibidir.
Unutma.
Bütün kurumuş yapraklarını, yağmurlarını ve mis kokan toprak kokunu sevmekten asla vazgeçmeyeceğim.