İstanbul
Açık
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Hidrojen için Yunanistan yaklaşımı

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Enerji, her ülkenin öncelikli sektörü. Komşumuz Yunanistan’dan yüzölçümü olarak 6 kat, nüfus olarak yaklaşık sekiz kat büyük bir ülke Türkiye. Ancak, komşunun temiz enerji yatırımları, bizden daha hızlı gelişmiş durumda. Türkiye, Yunanistan’dan yaklaşık 2,5 kat fazla RES ve GES kurulu güce sahip. Ancak toplam tüketimin üçte birini karşılamıyor.

Yunanistan’ın toplam tüketimi bizim 15’te birimiz kadar ancak temiz enerji üretimi ile bunun üçte ikisini karşılıyorlar.

Yunanistan Başbakanı , yüksek enerji fiyatları, mevzuatın aşırıya kaçması gibi sorunlardan yakınıyor. Dahası "iklim nötrlüğü" hedefinin AB için riskli sonuçlar getirebileceğine işaret ediyor. Yunan Başbakan, ‘beş altın kural’ başlığıyla şöyle bir sıralama yapıyor: - Maliyet etkinliği / Teknolojik tarafsızlık / İç pazar entegrasyonu / Daha iyi yönetişim / Dengeli bir hedef hiyerarşisi. Miçotakis’i neredeyse her konuda haklı bulan değerli isimler arasında Hydrogen Europe CEO’su Jorgo Chatzimarkakis de var. Yunanistan’da da, şebeke yetersizliği, binlerce lisanslı yenilenebilir santral kullanılamıyor. Türkiye için önerilen, “off grid – şebeke dışı temiz elektrik, yeşil hidrojen üretiminde kullanılabilsin” fikri Yunanistan için de savunuluyor. Çünkü, yenilenebilir enerji fazlası, hidrojen ve hidrojen bazlı yakıtlar haline geldiğinde;

- depolanabilir / ticareti yapılabilir / kullanılabilir. Hidrojen, Avrupa'nın yeni fosil bağımlılıklarına karşı sigorta poliçesi olarak tanımlanabilir. ‘Dayanıklılık yeni gerçekçiliktir’ anlayışı, enerji dönüşümünü de kapsayan vizyona dahildir.

Zaten AB, bu bu konuda geri adım atmıyor:

CBAM 2023–2025 geçiş süreci tamamlandı. 1 Ocak 2026’dan itibaren kesin rejim (sertifika satın alma mecburiyeti) başlayacak. Bu, Türkiye’den AB’ye demir-çelik, çimento, gübre vb. ihracatçılar için doğrudan maliyet kalemi olacak.

AB elektrik piyasası reformu yürürlükte. Uzun vadeli kontratlar, fark sözleşmeleri ve tüketici koruması; yenilenebilir yatırımını hızlandıran kurguya sahip.

AB’nin hidrojen hedefi değişmedi: 2030’da 10 Mt üretim + 10 Mt ithalat yapacak. Türkiye, ihracatçı-komşu olarak boru hattı/liman-bağlantılı projelerle avantajlı görünüyor.

Veri merkezi büyümesi hızlanıyor. Bu büyüme, enerji arz güvenliği ve karbon maliyeti açısından yeni bir denklem demek.

Bu kez potansiyelimizi ortaya çıkarma fırsatını kaçırmamalıyız.

Temiz enerji üretimimiz, yeşil hidrojen ile Türkiye Yüzyılının yeni öyküsünü yazabilir.

Bu nedenle, hidrojene özel bir otorite atanması ve mevzuatın tamamlanması önceliklerini her fırsatta dile getiriyoruz.

Yedi ayrı bakanlığın; Enerji ve Tabii Kaynaklar, Sanayi ve Teknoloji, Ticaret, Maliye, Çevre Şehircilik, Tarım ve Orman, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı hidrojen eko sistemi içindeki yeri ziyadesiyle önemli.

Hidrojen, hem bir temiz enerji kaynağı hem de enerji depolayıcı. Çevresel faydası, net sıfır hedefinin en güçlü destekçilerinden birine dönüştürüyor. Zaman kaybetmemek, somut önerilere yönelmek gerek. Çünkü, yeşil hidrojen gelecektir!

 

***

ASYA’DAN AVRUPA’YA 47.KOŞU

Türkiye İş Bankası 47. İstanbul Maratonu, Kenyalı Rhonzas Lokitam Kilimo’nun şampiyonluğu ile geride kaldı. 42 kilometrelik yarış, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nden başladı, Sultanahmet Meydanı’nda son buldu. Bu yıl 126 ülkeden 41 bini aşkın katılımcı vardı. 43 elit atlet yer aldı,

Toplam ödül miktarı 9,5 milyon lirayı buldu. Bu büyük organizasyon, Prof.Dr. Bilge Donuk yönetimindeki Spor İstanbul çalışmaları ile yürütülmüyor sadece. Aslında en değerli bileşen, gönüllüler, onlarca, yüzlerce sivil toplum kuruluşu, bu eşsiz parkurda vizyon paylaşıyor. Acılar, emekler, çözümler, umutlar buluşuyor, büyüyor, paylaşılıyor, üretiliyor…

Kimileri hep var, kimileri ara ara, kimileri belki ilk kez buluştu bu vizyonda.

Yaklaşık 35 yıldır iyiliğe koşanlar arasında ÇEKÜL Vakfı var mesela. Kurucu Başkan rahmetli Metin Sözen’in geleneği korunuyor. ÇEKÜL, "7 Ağaç Ormanları" programında her adımımı bir fidana dönüştürmek heyecanıyla koşuyor. Bağışlar fidana, fidanlar ormana dönüşüyor.

Koşmak! Öncelikli hedef koşmak maratonda. Ama kollektif fayda üretmek de parçası artık yarışın. Spor İstanbul adına Bilge Donuk hoca, 2027 Avrupa Oyunları ev sahipliğini hatırlatıyor. Bu tür uluslararası yarışmaların organizasyon kabiliyetine katkısını öne çıkarıyor. Elbette aklımız 2036 Olimpiyat Oyunları ev sahipliğinde. Adaylık süreci, çalışmaları devam ediyor. İstanbul, 47. Maratonu geride bırakırken…

 

***

HEM DUYGUSAL HEM YAPAY ZEKÂ

Listnivo, çok özel ve güçlü bir uygulama. İçerik Direktörü Serra Okumuş Onay, düzenledikleri bir etkinlik sonrası yorumuyla, günümüz fikri dönüşümüne de vurgu yapıyor:

Duygusal zekâ, felsefe ve sanatın önemini kaybetmeyeceği fikri yüreğimize su serpti.

Ama, aynı zamanda AI, kuantum ve datanın gücüne teslim olmaktan başka çaremiz de yok gibi görünüyor.

Son dönem odak ilgi alanım temiz enerji eko sistemi nedeniyle, IEA (Dünya Enerji Ajansı Başkanı) Dr. Fatih Birol, hemen her sözünü dikkatle takip ettiğim isimlerdendir.

Dr. Birol, Singapur Uluslararası Enerji Forum’u açılışında da elektrifikasyona işaret ediyordu.

Şebeke bağlantılarını genişletmeyi öneriyordu. Güneydoğu Asya enerji güvenliği, dayanıklılığı ve sürdürülebilirliği, bu ve kritik mineralleri geliştirmeye bağlı yorumuna geliyordu. Son Financial Times makalesinde; “piller, günlük hayatımızın ve ekonomilerimizin önemli bir parçasıdır ve maliyetleri düştükçe ve talep arttıkça rolleri büyümeye ayarlanmıştır. Güç şebekelerinden, veri merkezlerinden ve arabalardan dronlara, uydulara ve AI destekli robotlara kadar her şeyde, piller yüzyılın en önemli teknolojilerinden biri olarak hızla ortaya çıkıyor” diyor.

Dr. Birol, AI (yapay zekâ) nedeniyle veri merkezleri, elektrikli otomobiller ve klimaların, elektrik üretimi (ve elbette tüketimini) önceliğe aldığına işaret ediyor ve “Elektirk Çağı Başlamıştır” sloganını kullanıyor. Hayatımızın her alanına sirayet eden AI, enerjide de belirleyici güce dönüşüyor.

Serra Okumuş Onay’ın baştaki önemli tespitini tersten de okuyabiliriz:

AI, kuantum ve datanın gücüne teslim oluyor görünebiliriz ama duygusal zekâ, felsefe ve sanat, asla önemini kaybetmeyecek.

ve iş birliğiyle düzenlenen Artweeks XXII XTalks’ta , ve “Data” konusunu iş dünyası ve sanat açısından ele almıştı. Zihinde yeni pencereler açan sohbetler devam etmeli…

 

***

İKLİM KAYNAKLI GÖÇ

Sürdürülebilirlik alanının değerli öncü isimlerinden Prof.Dr. Levent Kurnaz, Prof. Tuba Bircan ile birlikte Schneider Electric desteğiyle hazırlanan "Türkiye ve Yakın Çevresinde İklim ve Çevresel Faktörlerin Hareketlilik Üzerindeki Olası Etkileri: Senaryolar ve Gelecek Perspektifleri" raporunu duyurdu. İklim değişikliğinin bölgemizde yaratacağı iç ve dış göçlerle ilgili faydalı bir değerlendirme oluştu.

-İklim değişikliği artık “olabilir” değil, Türkiye’nin bugününü değiştiren bir gerçekliktir.

-Bu rapor, IPCC AR6 senaryolarına yaslanarak “düşük emisyon / orta yol / yüksek emisyon” koşullarında Türkiye’de ve çevrede göçün ne kadar hızlanacağını gösteriyor.

-En çok etkilenecek kuşak: Kırsaldan kente zorlananlar. Suya erişim güçlüğü, tarımsal verim düşüşü, gelir güvencesinin kaybı özellikle Güneydoğu ve İç Anadolu’da iç göçü hızlandırıyor.

-Herkes göçemiyor: Yaşlılar, kadınlar, engelliler, bakım yükü taşıyanlar yeni bir sosyal kırılganlık alanı.

-İklim riski sosyal riskle birleşiyor: Plansız büyüyen mahalleler sel, sıcak dalgası ve su kesintisine açık. --Türkiye sadece etkilenen değil, etki eden ülke: Suriye, Irak, İran, Orta Asya’daki çevresel çöküşler Türkiye’ye doğru hareketliliği artıracak; o yüzden iklim, göç ve dış politika birlikte düşünülmeli.

-Çözüm, “afet geldi – yardım ettik” çizgisi değil; çok katmanlı uyum + yerinde kalma koşullarını güçlendirme + kentleri iklime uyarlama çizgisi.

UNDP, küresel yaklaşımı “insani yardım + kalkınma köprüsü”nü kurarak kısa vadeli ihtiyaçların ötesinde, kök nedenler ve kalıcı çözümler üretmek. Bu vizyonla yaklaşınca, raporun değeri katlanarak büyüyor. 

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...