Yeni Birlik Gazetesi
İstanbul
Açık
9°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

İç ve dış uyum dengesi

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Lideri, herhangi bir insandan ayıran temel özelliklere ilişkin hazırlanmış sayısız eserler vardır. Bunların çoğunluğunun üzerinde hemfikir oldukları bir konu, liderlerin zeki insanlar olduğudur. Akademik alandaki araştırmalarda bunun tersi de çok tartışılmıştır. 

Yani liderlerin zeki insanlar olmaları kadar, zeki insanların genellikle lider olabildikleri de tartışılmıştır. Ancak bugün bilinmektedir ki zeki olmak yani zihinsel yetenekler bakımından normalin üzerinde olmak liderlik için önemlidir ancak bu tek başına yeterli değildir. 

Dolayısıyla liderlerin zeki olmalarının yanında, insanları ve toplumu etkileyen özellikle kişilik özellikleri alanında da etkin olmaları söz konusudur. Bu süreçte bireyin; iç âleminde bir canlı varlık olarak kendisini kabul etmesi, ettirmesi, kendisiyle asgari uyumu sağlayan içsel bütünlüğe ulaşmış olması ayrıca kendisi ile dış dünya arasındaki iletişimde etkin olmasını sağlayan dışsal bütünlüğe ulaşmış olması da gerekli ve önemlidir. 

Bir anlamda iç bütünlük bireyin iç âlemindeki uyum, oturmuşluk, kabullenmişlik; dışsal bütünlük ise bireyin içinde yer aldığı evrenin çok küçük bir parçası, bütünleşik sistemin küçük bir alt sistemi olduğu gerçeğini kabul etmesi, uyum sağlaması halidir. Birbirini tamamlayan bu iki uyum halinden birinin yarım ya da eksik olması bireysel bütünlüğü, oturmuşluğu, olgunluğu zedeler. Kişiyi varlıklar âleminde ya kendisiyle yahut çevresiyle kavgalı hale getirir. 

Yani iç uyumunda arzu edilen yolu alamamış kişi kendisiyle uğraşır. Kimi zaman bu uğraş hayat boyunca sürer. Bu içe dönüş, içe takılma, iç âlemle başa çıkamama çoğu zaman kişiyi ruh sağlığının bozulması noktasına götürür. 

Birey kendisini bir türlü aşamaz, aşamadığı için de başkalarına faydalı olamaz. Dış bütünlüğü sağlayamama hali yani bireyin içinde yer aldığı evrensel düzeni anlayamaması, onunla uzlaşamaması bu ana sistemin kendisinden beklentileri ile buluşamaması, onu içinde yer aldığı ana sisteme muhalif bir alt sistem haline getirir. Bu ise tipik bir uyumsuzluk halidir. Bu durumda kişi iç bütünlüğünü sağlamış olsa bile yine mutsuz, yine umutsuz, yine uyumsuzdur. 

Çünkü kendisini kabullenmesi kadar, içinde yer aldığı evrenin kendisi, işleyişi, kuralları ve düzeni ile de uyum sağlaması gereklidir. Bir anlamda birey hem kendisi hem de çevresiyle uyum sağladığı oranda diğer insanlara ve dünyaya faydalı olabilmektedir. Böylece hem iç hem dış bütünlüğünü sağlamış kişi, bir yerde kendisini üyesi olduğu evrene en güzel şekilde pazarlayabilmeyi ve sunmayı sağlar. 

Bunu iki ayaklı bir beden gibi düşünürsek, her iki ayaktan birinin eksik, aksak, yavaş, yetersiz olması bir biçimde bütünlüğü zedeler, duruşu aksatır, beklenen hizmeti sıkıntıya sokar. Sözü edilen bütünlüğün sağlanmasında zihinsel yeteneklerin, zekâ fonksiyonunun rolü hiç kuşkusuz çok büyüktür. Zira zekânın en temel tanımında çevreye uyum gösterme kabiliyeti öne çıkmaktadır. 

Ancak gerek iç bütünlüğün gerekse dış bütünlüğün sağlanmasında alışageldiğimiz zekâ kuramları ve yaklaşımları yeterli olamamaya başlamıştır. Gerek aileler gerek iş gerekse topluma yön veren bireylerin sahip oldukları salt mantık veya salt duygu kökenli zihinsel yeteneklerin, insanı tam olarak tanımamız ve anlamamız için yeterli olamadığı anlaşılmıştır.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...