İstanbul
Açık
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

“Hukuk komisyonu” ve kim-ne-nasıl olmalı?

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Yeni Dünya Düzeni; ideolojik tüm “Farklı Pencereleri” kendi merceğinde topluyor ve her şeyden azar azar mantığıyla “Ortaya karışık bir meyve tabağı” hazırlıyor, kendine has ideoloji mantığını ilan edercesine. Çünkü kimseler tam; Türk, Kürt, Arap, Çerkez, Laz ve daha nicesi değil artık… 

Melezleşiyor tüm halklar, kimseler fark etmeden… Köklerimizden boy veren dallarımıza konan kuşlar, sadece köyümüzün türkülerini şakımıyor şimdilerde çünkü uyandığımız her yeni günde farklı kültürler eşliğinde nefes alıyoruz, gelişiyoruz, güzelleşiyoruz, yol alıyoruz, aşılanıyoruz… Ve bazen gönüllü bazen de zorunlu yaşadığımız bu süreç hepimizi sen-ben-o olmaktan çıkarıp “Lezzetli Türkiye meyvelerine” dönüştürüyor… 

Yani “Her şeyden azar azar katarak ortada kocaman bir Türkiye” oluyoruz hep birlikte… Evrim diye bir şey varsa şayet en net görülen, en hızlı gelişen, en güzel sonuç veren hali  “kültürel evrimdir” bana göre. Tüm dünya ile birlikte Türkiye’de “sosyolojik evrim” sürecini yaşamaya devam ediyor. Ve bu süreç giderek hızlanıyor! New York’un yeni seçilen Belediye Başkanı Mamdani’yi, ülkelerin ve toplumların yaşadığı kültürel-dini evrime son örnek olarak verebiliriz. 

Ya da Avrupa ülkeleri ile ABD Yönetiminde üst düzey görevlere getirilen Türkleri ve Kürtleri de örnek olarak gösterebiliriz. Bu evrim sürecini en iyi şekilde okuyarak “Terörsüz Türkiye” startı veren Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli, her konuşmasında bu yöndeki kararlılığını sergiliyor çünkü toplumlar “bizden olmayan kültürler, dinler, mezhepler” dışlayıcılığından çıkmalı artık. Zira insanlığın karşısında risk olarak görmesi gereken çok daha korkunç tehditler var! İklim değişikliği, kuraklık, kıtlık, doğal afetler ve kaynakların hızla tükenmesi tüm din-kültür-mezhep-aşiret-ideoloji çekişmelerinin önüne geçmeye başladı. 

“Karnın aç ve susuz ise, başını güvenle sokacağın bir damın yok ise ve nizamı sağlayan güçlü bir yönetimin/ülkenin ferdi değil isen kim veya ne olduğunun hiçbir önemi yok Yeni Dünya Düzeni’nde (Düzensizliğinde)!” Bu doğrultuda geçtiğimiz günlerde İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan’ın yaptığı “suyumuz bitiyor ve kuraklık devam ederse kısa zaman içerisinde Tahran’ı boşaltmak zorunda kalacağız” açıklaması çok ürkütücüydü. Bu zorluklar yetmezmiş gibi dev prodüksiyonların imza attığı sinema filmlerinin insanlığa üflediği “insan ötesi varlıklar-güçler-boyutlar” korkusunu da unutmamalı. Nereden geldiği belli olmayan ve tüm ülkeleri tehdit eden dron-füze-kimyasal saldırılarıyla aslında şu mesaj veriliyor; “sabah uyandığınızda insan ötesi güçler dünyayı istila etmişs ,dünya ilkçağ dönemine geri dönmüşse, uzaylılar kapınızı çalıyorsa sakın korkmayın!” 

Özetle insanlık her türlü zorlukla sınanırken ülkeler savrulmamak adına ve kendi bütünlüğünü sağlamak amacıyla hamleler yapıyor son hızla. Terörsüz Türkiye de böyle bir hamlenin eseriydi. TBMM çatısı altında kurulan Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu aylardır gerçekleştirdiği dinlemeleri sonuç bildirgesine dönüştürmek ve “doğru bir kararla” görev sürecine son vermek üzere. Şimdi tüm beklentiler sağa sola kulak asmadan, bireylerin değil genelin menfaatini koruyarak ve ortamın enerjisini soğutmadan acilen bir Hukuk Komisyonu kurulması yönünde. Hukuki zeminin oluşturulması herkes için olduğu gibi bürokrasi kademeleri için de elzem bir durum zira bürokrasi; “yarın iklim değişirse başımıza ne gelir endişesi yaşıyor” ve bu endişe Terörsüz Türkiye sürecinden yana destek ve katkı tavrının sergilenmesinin önüne geçiyor. 

Çünkü laf aramızda destek ve katkı konusunda bürokrasi, diplomasi ve siyaset mecraları fazlasıyla zayıf! Kurulacak Hukuk Komisyonu sadece ve sadece tek bir hedefe odaklanmalı; Terörsüz Türkiye zemininin geçmişini en hızlı, en uygun, en kazanımdan yana temizlemek! Ve şunu tekrar etmekte fayda görüyorum; sivil anayasa konusu asla ve asla “Terörsüz Türkiye Hukuk Komisyonu” çalışmalarına dahil edilmemeli. Zira o ayrı bu ayrı! Kurulacak Hukuk Komisyonu; sadece kendisini fesheden terör örgütlerini kapsamalı ve fesih kararına uyan eski örgüt mensuplarının ve yandaşlarının sosyal hayata/ülkeye adapte edilmesi için çalışmalı. Hukuk Komisyonu’na dair öncelikli olarak aklımda iki soru var.

 Birinci Sorum: Hukuk Komisyonu sadece hukukçulardan mı oluşmalı? Zira mevzu sadece kitabi/kanuni bir durum değil! Mevzu onlarca yıllık sosyolojik ve psikolojik travmaların da var olduğunu unutmadan çözümden, adaptasyondan, kazanımdan, rehabiliteden yana bir sonuca varabilmek. O halde komisyonda hukukçularla birlikte sosyologlar, siyaset bilimi uzmanları, Doğu ve Güneydoğu’da görev yapmış “objektif-işinin ehli-sahada çalışan” istihbarat ve terör uzmanları da olmalı. Olmalı çünkü silahını bırakıp dağdan gelen ya da pişman olan eski terör örgütü mensuplarının ruh halini, beklentilerini, zihnindekileri ve en hızlı topluma nasıl adapte olacağını bir hukukçu değil terör uzmanı, istihbarat uzmanı, sosyolog, psikolog, sahayı çalışan siyaset bilimci bilir… 

İkinci Sorum: Hukuk Komisyonu’nun hazırlayacağı düzenleme kaç başlıkta olacak? Sadece mevcut terörü bitirmek ve silah bırakanları-pişman olanları kazanmak amaçlı mı olacak yoksa bununla birlikte “ülkede bir daha terör örgütü oluşmasın” diye de zemin temizlenecek mi? Düşüncem şu yönde: Komisyonda “terör bir daha oluşmasın” diye bir alt başlık açılabilir ve bu başlığın çalışmaları sonrasında konuşulacak sivil anayasaya da katkı sağlayacaktır. Özetle Terörsüz Türkiye’ye ve dolayısıyla Türkiye Yüzyılı’na yönelik söyleyecek ve yazacak fazlasıyla cümle var zihin zulamda fakat kafaları karıştırmamak adına şimdilik bunlar yeterli diyelim…

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...