“Kesinlikle aday değilim”den “Yarışmaya varım”a uzanan yol
CHP’nin koridorlarında fısıldanan bir sır değil artık: Özgür Özel, en başından beri kendi cumhurbaşkanlığı adaylığına yatırım yapıyor. Geçtiğimiz hafta Sultanbeyli mitinginde Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’a meydan okurken sarf ettiği “Aday olursan seninle yarışmaya varım” cümlesi, sadece bir blöf değil; uzun soluklu bir stratejinin zirve noktası. Bu sözler, Ekrem İmamoğlu’nun olası adaylık engeline zekice bir gönderme yaparken, Mansur Yavaş’ı ise tamamen yok sayıyor. Hatırlayın, Sayın Özel daha önce “iki santraforum var” diyerek İmamoğlu ve Yavaş’ı işaret etmiş, kendi adaylığını “kesinlikle düşünmüyorum” diye kategorik olarak reddetmişti. Peki, bu dönüşüm nasıl oldu? Gelin, en başa dönelim ve Sayın Özel’in bu ajandasını, adım adım anlamaya çalışalım. Bu, sadece bir liderlik mücadelesi değil; CHP’nin içindeki güç savaşının en çarpıcı örneği.
“DEĞİŞİM” SLOGANI ALTINDA GİZLENEN KİŞİSEL HIRS
Her şey, Kasım 2023’te CHP’nin 38. Olağan Kurultayı ile başladı. Özgür Özel, Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı “değişim” bayrağını açarak genel başkanlık koltuğuna oturdu. O günlerdeki söylemi netti: Parti içi yenilenme, gençleşme ve Sayın Erdoğan karşısındaki muhalefet bloğunu yeniden yapılandırma. Adaylık tartışmalarında ise kendini geri planda tutuyordu. “Ben genel başkanım, cumhurbaşkanlığı adaylığı gündemimde yok” diyordu. Hatta 2024 yerel seçimleri öncesi, İmamoğlu ve Yavaş’ı “iki santrafor” olarak övüyor, onları Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın rakibi olarak konumlandırıyordu. Bu, stratejik bir hamleydi: Kendi liderliğini pekiştirirken, potansiyel rakiplerini parti vitrinine koyarak zaman kazanıyordu.
Ama perde arkasında ne vardı? Kaynaklarım, Sayın Özel’in kurultay zaferinden hemen sonra yakın çevresine “2028 için hazırlık yapmalıyız” dediğini aktarıyor. Bu, sadece parti için değil, kişisel bir yol haritasıydı. Sayın Özel, Sayın Kılıçdaroğlu’nun 2023 cumhurbaşkanlığı yenilgisinden ders çıkarmıştı: Muhalefet lideri olmak yetmiyordu, aday olmak gerekiyordu. İmamoğlu’nun İstanbul zaferi ve Yavaş’ın Ankara’daki sessiz gücü, Sayın Özel’i tedirgin ediyordu. “İki santrafor” metaforu, aslında yeni bir denklem kurma girişimi miydi? Onları öne sürerek kendini “hakem” pozisyonuna yerleştiriyor, ama gizlice kendi formunu geliştiriyordu.
KENDİ MARKASINI PARLATMA FIRSATI
2024 Mart yerel seçimleri, Sayın Özel’in dönüm noktası oldu. CHP, İstanbul ve Ankara’yı korurken, birçok büyükşehirde zafer kazandı. Sayın Özel, bu başarıyı “benim liderliğimde” diye sahiplenmekte gecikmedi. Seçim gecesi balkon konuşmasında, “Bu zafer CHP’nin zaferidir” derken, gözler İmamoğlu ve Yavaş’taydı ama mikrofon Sayın Özel’in elindeydi. Ardından gelen süreçte, parti içi anketlerde kendi popülaritesini ölçtürmeye başladı. İç kaynaklara göre, Sayın Özel’in ekibi, İmamoğlu’nun olası ceza davaları (ki hala davalar devam ediyor) ve Yavaş’ın “sessiz” profilini fırsat bilerek, “üçüncü alternatif” senaryosunu masaya yatırdı.
Burada çarpıcı olan, Sayın Özel’in “kesinlikle aday değilim” iddiasını sürdürmesiydi. Mayıs 2024’te bir televizyon programında, “Adaylık düşünmüyorum, görevim partiyi iktidara taşımak” diyordu. Ama aynı dönemde, Anadolu turuna çıkmaya başladı. İzmir, Bursa, Adana derken, mitinglerde Sayın Erdoğan’ı doğrudan hedef alan konuşmalar yaptı. Bu, klasik bir “gölge adaylık” taktiğiydi: Resmi olarak reddet, ama fiilen kampanya yürüt. Hatırlayın, Sayın Kılıçdaroğlu da 2018’de benzer şekilde “aday değilim” demiş, sonra 2023’te kendini öne sürmüştü. Sayın Özel, ustasının hatalarını tekrarlamamak için daha dikkatli davranıyordu.
SULTANBEYLİ ÇIKIŞI
Ve geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiği Sultanbeyli mitingi. Kalabalığın önünde Sayın Erdoğan’a “Aday olursan seninle yarışmaya varım” diye seslendi Sayın Özel. Bu cümle, tesadüf değil. İmamoğlu’nun aday olamama ihtimaline (ceza davaları nedeniyle) doğrudan gönderme: “Seninle” derken, İmamoğlu’nun yerine kendini koyuyor. Ama Mansur Yavaş? O, denklemde yok. Neden? Çünkü Yavaş, Sayın Özel’in en büyük tehdidi. Ankara Belediye Başkanı, anketlerde Sayın Erdoğan karşısında en yüksek oy potansiyeline sahip. Sayın Özel, Yavaş’ı “santrafor” diye övmüştü ama şimdi onu bypass ediyor. Bu, parti içi bir darbe girişimi gibi: İmamoğlu riskli, Yavaş güçlü; o halde Sayın Özel devreye girsin.
Peki, Özgür Özel’in kurultay zaferinden bu yana sergilediği stratejik hamleler, gerçekten uzun vadeli bir cumhurbaşkanlığı yatırımı olarak mı yorumlanmalı? Yakın çevresindeki gazetecilere “yeni nesil lider” imajı çizdirerek brifingler mi veriliyor, yoksa bu sadece doğal bir medya etkileşimi mi? İmamoğlu yanlılarını dışlamadan ama Yavaş’a belirgin mesafe koyarak parti içi dengeleri nasıl şekillendiriyor, bu bir konsolidasyon mu yoksa bilinçli bir ayrıştırma mı? Kamuoyu anketlerinde “Genel başkan olarak Sayın Erdoğan’ı yenebilir mi?” sorusunun giderek daha sık sorulması, Sayın Özel’in ekibinin algı yönetiminin bir parçası mı, yoksa halkın organik merakı mı? Sultanbeyli’deki meydan okuma, tüm bu soruların cevabını mı veriyor, yoksa sadece bir miting coşkusunun sonucu mu?
KILIÇDAROĞLU’NUN İZİNDE Mİ?
Sayın Özel’in yolu, Sayın Kılıçdaroğlu’nu andırıyor. Kemal Bey de 2010’da genel başkan olmuş, “aday değilim” demiş, ama 2014’te kendini öne sürmüştü. 2023 yenilgisi hüsranla bitti. Sayın Özel, aynı tuzağa düşüyor mu? Farkı, Sayın Özel’in daha pragmatik olması: İmamoğlu’nun zayıflığını fırsat biliyor, Yavaş’ı ise “ikinci planda” tutuyor. Ama risk büyük. Parti tabanı, “değişim” vaadiyle gelen bir liderin kişisel hırsını affetmeyebilir.
HÜSRAN MI ZAFER Mİ?
Özgür Özel, en başından kendi adaylığına yatırım yaptı. “Kesinlikle düşünmüyorum” cümlesi, şimdi “yarışmaya varım” gerçekliğiyle ete kemiğe büründü. Bu, CHP için bir liderlik krizi mi yoksa zorunlu bir evrim mi? Sultanbeyli’deki meydan okuma, sadece Sayın Erdoğan’a değil; İmamoğlu ve Yavaş’a da yapılmış bir hamle. Eğer Sayın Özel başarısız olursa, sonu Sayın Kılıçdaroğlu gibi hüsran olacak. Ama kazanırsa, CHP’nin yeni “santraforu” o olacak. İzlemeye değer – çünkü bu hikaye, Türk siyasetinin en çarpıcı güç oyunlarından biri.