12 Günlük Savaşın Gösterdiği Acı Gerçek: Sığınaklar Bile Bölündü
Dünyanın gözü 13 Haziran’da patlayan İran–İsrail çatışmalarına çevrildi. İsrail’in başlattığı saldırıların ardından başlayan ve 11 gün boyunca hava harekâtlarının gölgesinde süren savaş, sadece devletleri değil, toplumların en kırılgan damarlarını da ortaya çıkardı. Ateşkesin ardından 12. günde İsraillilerin evlerine dönmesi beklenirken geride çok daha derin bir tablo kaldı.
Bazen savaşların en net fotoğrafları, bombaların düştüğü gökyüzünde değil; insanların birbirine sığındığı dar koridorlarda çekilir. Ve bu savaşın fotoğrafı, ne yazık ki sığınakların karanlığında ortaya çıktı.
Sığınaklar: Aynı korkunun birleştiremediği insanlar
Sirenler çaldığında tüm İsrail şehirleri aynı refleksi gösterdi: Sığınaklara koşmak… “Hayatını kurtarmak için koşan bir insanı durdurmak nasıl bir duygudur?” Savaşın 12 günü boyunca bu soru İsrail toplumunu ikiye böldü.
İsrail polisi, İran füzelerinin hedef aldığı anlarda başkalarını sığınağa almayan 3 kişiyi gözaltına aldı. Evet, yanlış duymadınız. Bir yeraltı odasında, bir füzenin düştüğü anlarda bile insanlar birbirlerini içeri almamak için kapıya barikat olmuş.
“Kanal 14” televizyonunun aktardığına göre, Bat Yam’da bir şehir sakini köpeğiyle birlikte sığınağa girdiği için saldırıya uğramış, zorla dışarı atılmış. Bir başka olayda bir kadın, 80 yaşındaki anne ve babasını sığınağa sokamadığı için gözyaşlarına boğulmuş.
Savaş, insanların evlerini yerle bir eder ama görünen o ki sığınaklar da toplumun ruhundaki fay hatlarını gözler önüne seriyor.
‘Sığınak kapısını kapatmak’ artık yeni bir toplumsal sınav
İsrail polisi açıkça uyardı: “İnsanların sığınaklara girmesini engellemek suçtur.”
Ama bu cümle aslında çok daha büyük bir şey söylüyor:
Toplumlar, savaşın ortasında bile birbirini koruyamıyorsa, o savaş zaten çoktan kaybedilmiştir.
Sosyal medyada dolaşan videolar ibretlik. Siren sesleri duyulduğunda kapıya yüklenenler, içeride daha fazla yer kalmasın diye kavga çıkaranlar… Oysa ki aynı ses, herkese aynı şeyi söylüyor: “Hayatın tehlikede, hayatta kalmak için koş!”
Bir ülkenin gücü yalnızca ordusuyla değil, kriz anlarında birbirini kollayabilen vatandaşlarıyla ölçülür. Sığınak kapısını kapatmak, aslında ruhumuzu kapatmaktan farksız.
Savaşlar biter, karakter kalır
Bugün ateşkes sağlandı. İnsanlar evlerine dönecek. Sokaklar yeniden dolacak. Ama geride kalan soru çok ağır:
“12 gün boyunca aynı korkuyu yaşayan insanlar, aynı sığınağı neden paylaşamadı?”
Belki de asıl savaş, gökyüzünde patlayan füzelerde değil; birbirimize açamadığımız kapılarda yaşanıyor.
Ve bu savaşın kazananı hiç olmuyor.
Sığınakların karanlığında yaşanan bu hikâyeler bize bir kez daha şunu hatırlatıyor:
Savaşlar insanları öldürür, bencillik ise insanlığı…