Gazze’de Bir Konserve Kapağı Açıldı… İnsanlık Utandı
Bazı haberler vardır; rakamlardan, diplomatik açıklamalardan, stratejik analizlerden çok daha güçlüdür. Çünkü içinde sadece bilgi değil, insan nefesi vardır. Gazze’den gelen bu hikâye de işte tam olarak böyle bir hikâye.
Bir konserve et…
Evet, sadece bir konserve.
Ama o konserve açıldığında ortaya çıkan şey yemek değildi; tüm dünyanın vicdanındaki derin yarıktı.
7 ay sonra “et” kelimesinin anlamı değişti
Gazze’nin Cibaliye bölgesindeki bir çadırda yaşayan Abdullah ve ailesi, tam 7 aydır et yememişti. Çocukların sadece açlığı değil, bedenlerinin güçsüzlüğü, gözlerindeki umutsuzluk, annelerinin sessiz çaresizliği…
Derken bir gün, Türkiye’den gönderilen kurban konserveleri ulaştı.
Hina İsmail, yardım paketini açarken gözleri dolu dolu şunu söyledi:
“Evimizde ne yemek ne un vardı. Çocuklarımız yaklaşık 7 aydır et tüketememişti.”
Düşünün…
Bir annenin “evimizde un yoktu” dediği bir yerden bahsediyoruz.
Bu cümle, aslında bölgedeki açlığın en yalın ifadesi.
Ve sonra Hina İsmail, tüm dünyanın duyması gereken o cümleyi kuruyor:
“Türkiye’ye en içten teşekkürlerimizi sunarız. Bu yardım çocuklarımıza yeniden umut oldu.”
Bir konserve…
Bir annenin duası…
Bir milletin vicdanı…
Gazze’de açlık artık sadece kriz değil, ölüm hattı
Dünya Gıda Programı raporları korkunç bir tablo çiziyor:
Gazze nüfusunun tamamı akut gıda güvensizliği içinde.
Yaklaşık yarım milyon kişi açlık nedeniyle hayati risk altında.
Bu ne demek?
Bu, sadece sofraların değil; bağışıklık sistemlerinin, çocuk bedenlerinin, anne sütlerinin, insan dayanma gücünün çöktüğü anlamına geliyor.
Protein eksikliğinin yarattığı tabloyu en iyi şöyle açıklayabiliriz:
Bir çocuk, et yemediğinde sadece aç kalmaz; büyümesi durur, bağışıklığı çöker, zihinsel gelişimi aksar.
Yani Gazze’de yaşanan şey sadece açlık değil; geleceğin yok oluşu.
Bir ülke, binlerce kilometre öteye vicdan gönderdi
Türk halkının bağışlarıyla ulaşan bu konserve etler, Gazze’de sadece karın doyurmadı; dünyaya bir mesaj gönderdi:
“Biz oradayız.”
Bugün uluslararası kurumların sessiz kaldığı, büyük güçlerin dikkatini başka coğrafyalara çevirdiği bir dönemde Türkiye’den gelen her yardım kolisi bir insanlık manifestosuna dönüştü.
Hina İsmail’in şu sözleri ise bu gerçeğin altını çiziyor:
“Allah Türk Kızılay’ın yardımını daim kılsın.”
Bir anne dua ediyor.
Biz de bu dua karşısında sadece başımızı öne eğiyoruz.
Bir konserveyle hatırladığımız şey: İnsanlık hâlâ mümkün
Gazze’de bugün bir konserve et bile “mucize” olarak görülüyorsa, dünya çok büyük bir sınavdan kalmış demektir.
Ama aynı zamanda şu da doğru:
Bir konserve et bile bir ailenin yüzünü güldürebiliyorsa, insanlık tamamen ölmemiş demektir.
Biz gazeteciler, çoğu zaman savaşın büyük fotoğrafını çizeriz.
Ama bu kez büyük fotoğraf bir çadırda pişen minicik bir tencerenin içindeydi.
Gazze’nin açlığı sadece Gazze’nin değil, insanlığın açlığıdır
Bugün Gazze’de bir çocuk 7 ay sonra et yiyebiliyorsa, bunun sevincini yaşamak kadar, bunun utancını taşımak da insan olmanın gereğidir.
Bu yüzden şunu bir kez daha yazıyorum:
“Gazze’ye yardım etmek bir tercih değil, insan olmanın şartıdır.”
Ve bu ülkenin insanları, yine şartını yerine getirdi.