Mehmetçik Ukrayna’ya Gider mi? Ankara’nın Soğukkanlı Hesabı ve Dünyanın Beklediği Cevap
Ukrayna savaşı üçüncü yılını doldururken, diplomasi masasında artık yeni bir başlık var:
“Türk askeri Ukrayna’ya gidecek mi?”
Bir süredir kulislerde konuşulan bu ihtimal, artık sadece bir iddia değil; dünya liderlerinin bizzat dillendirdiği bir talep.
Putin istiyor…
Zelenski istiyor…
Trump istiyor…
Avrupalılar istiyor…
NATO yönetimi ısrar ediyor…
Ve tüm bu taleplerin ortak bir sebebi var:
Türkiye olmadan bu bölgede hiçbir plan çalışmaz.
Neden Türkiye? Cevap çok basit: Güven
Gazeteci Abdülkadir Selvi’nin yazısında aktardığı gibi, Alaska’daki Trump–Putin görüşmesinden önce NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı arayıp bilgilendiriyor. Bu bile şunu gösteriyor:
“Ankara masanın dışında değil, tam ortasında.”
Ukrayna konusunda tüm tarafların –evet, tüm tarafların– Türkiye’yi istemesinin üç temel sebebi var:
Türkiye güven veriyor.
Türkiye dengeli.
Türkiye sahada da masada da sonuç alabilen bir ülke.
Rusya da bunu biliyor, Ukrayna da, Washington da, Paris de…
Peki Ankara ne diyor? 3 net kriter…
Milli Savunma kaynaklarının çizdiği çerçeve son derece rasyonel ve soğukkanlı:
“Önce ateşkes sağlansın.”
“Görev gücünün görev tanımı yapılsın.”
“Hangi ülkenin ne katkı vereceği netleşsin.”
Bu üç başlık olmadan Türkiye masaya oturmaz.
Bu netlik aslında Ankara’nın duruşunu özetliyor:
“Biz barış için varız, savaşın gölgesinde adım atmayız.”
Görev gücü nasıl bir yapı olacak? İşte asıl soru bu
Fransa’nın liderlik ettiği Avrupa grubu, ABD ve İngiltere’nin öncülük ettiği ‘İstekliler Koalisyonu’…
Hepsi Türkiye’nin bu görevde yer almasını istiyor.
Ama hâlâ ortada yanıtı belirsiz sorular var:
Görev gücü silahlı olacak mı?
Ateşkesi denetlemekle mi sınırlı kalacak?
Devriye görevi mi, operasyon yetkisi mi?
Türkiye sahada mı olacak, karargâhta mı?
Bu soruların her biri, tek başına bir strateji belgesi gerektiriyor.
NATO’nun Türkiye şartı
Selvi’nin aktardığı en kritik noktalardan biri de şu:
“NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, bu görev gücünde Türkiye şartını koşuyor.”
Bu, aslında tüm diplomatik cümlelerin ötesinde şu anlama geliyor:
Türkiye yoksa bu proje yoktur.
Rusya bile Çin’in dahil olmasını isterken Türkiye’nin varlığını olumlu görüyor.
Zelenski ise işin önemini şu sözlerle özetliyor:
“Türkiye, Ukrayna’nın güvenlik garantisinin bir parçası olmak istiyor ve deniz güvenliğinde rol üstlenmeye hazır.”
Kiev’in Türkiye’ye bakışı artık bir müttefikliğin ötesinde; bir güvenlik ortağına dönüşmüş durumda.
Dünya liderlerinin ortak isteği: Türk askeri
Putin, Zelenski, Trump, Macron…
Bu dört ismin aynı konuda mutabık olması kolay görülebilecek bir şey değildir.
Hepsi Mehmetçiğin varlığının barış için kritik olduğunu biliyor.
Neden?
Çünkü Türk askeri gittiği bölgeye sadece askeri güç değil, istikrar, denge, tarafsızlık ve güven götürür.
Bosna’da böyle oldu.
Kosova’da böyle oldu.
Lübnan’da böyle oldu.
Katar’da böyle oldu.
Ukrayna’da da olursa dünya şaşırmasın.
Kapı aralanmış durumda
Türkiye bu misyona kapıyı kapatmıyor.
Ama acele etmiyor.
“Koşullar netleşsin, oyun alanı belirginleşsin, barış ortamı sağlansın” diyor.
Eğer bu şartlar oluşursa…
Evet, Mehmetçiği Ukrayna topraklarında görebiliriz.
Ama Türkiye bir savaşın tarafı olarak değil, barışın mimarı olarak orada olur.
Kısacası:
“Mehmetçik ancak barışı kurmak için gider; savaşmak için değil.”
Dünya da, bölge de, liderler de bunu bildiği için Türkiye’nin kapısını çalıyor.