“Terörsüz Türkiye” Anketi: Bir Ülkenin Barış Arayışı ve Toplumsal Çatlakların Sessiz Haritası
Türkiye’nin son yıllardaki en büyük beklentilerinden biri, adı bile hafiflik veren bir kavram:
“Terörsüz Türkiye.”
Siyasetin üstünde, ideolojilerin ötesinde, herkesin kalbinde aynı ihtiyacı taşıyan bir başlık…
Asal Araştırma’nın Eylül 2025 anketi ise bu başlığın toplumda nasıl karşılık bulduğunu ortaya koydu.
Sonuçlar dikkat çekici, bazı yerlerde umut verici, bazı yerlerde düşündürücü…
Ve hepsinden önemlisi şunu gösteriyor:
“Bu ülke barış istiyor ama herkes aynı sebeple istemiyor.”
Toplumun yarısından fazlası destekliyor
Ankete göre halkın %54,6’sı “Terörsüz Türkiye” sürecini olumlu değerlendiriyor.
Yani her iki kişiden biri, terörün tamamen bittiği bir Türkiye fikrine sıcak bakıyor.
Bu oran önemli çünkü Türkiye’nin geçmişi terörle mücadele eden bir güvenlik devleti değil, terörün yarasını taşıyan bir toplum olduğunu bize hatırlatıyor.
Ancak aynı ankette %33’lük bir kesim süreci olumsuz buluyor.
Bu da ülkenin zihinsel dünyasında terörün sadece güvenlik değil, kimlik ekseninde tartışıldığını gösteriyor.
Kürt seçmenlerde destek yüzde 70’in üzerinde
Anketin en çarpıcı verisi Kürt seçmenlerdeki destek oranı: %70,4.
Bu oran bize şunu söylüyor:
“Kürt seçmen barışı, normalleşmeyi, silahsız bir toplumu güçlü biçimde istiyor.”
Bu sadece siyasi bir okuma değil; sosyolojik bir gerçek.
Çünkü terörün bedeli en çok Güneydoğu’da, sınır hattında, çok dilli ve çok kültürlü bölgelerde hissedildi.
Bir Kürt seçmenin ağzından duyduğumuz şu cümle aslında tüm tabloyu özetliyor:
“Biz yorulduk, çocuklarımız barış görsün.”
Türk seçmen daha temkinli
Türk seçmenlerde destek oranı %47,7.
Olumsuz bulanlar %40,3.
Bu da gösteriyor ki Türk vatandaşları barış fikrine tamamen kapalı değil ancak terörle mücadelede güvenlikçi bakışın daha ağır bastığı bir gerçek.
Bu oranlar bize toplumda iki farklı psikolojiyi işaret ediyor:
Kürt seçmen: “Barış olsun, hayat normalleşsin.”
Türk seçmen: “Barış iyidir ama terörle mücadele zaaf göstermesin.”
Bu iki kaygı da meşrudur ve sürecin yönetilmesi gereken en kritik alan tam olarak burasıdır.
Laik seçmen sürece en soğuk bakan grup
Anketin bir başka dikkat çekici başlığı siyasi görüşlere göre dağılım.
Destek oranı:
Muhafazakârlar: %76,3
Milliyetçiler: %52
Demokrat/Sosyalistler: %53,3
Atatürkçü/Laikler: %36,5
Laik seçmenin sürece en mesafeli grup olduğu görülüyor.
Bu da kamuoyunda sık duyulan bir kaygının sayılara yansıması:
“Terörsüz Türkiye süreci acaba siyasi taviz anlamına gelir mi?”
Bu kesim, süreci bir güvenlik politikası olarak değil, ideolojik bir yakınlaşma gibi okuma eğiliminde.
Bu sebeple laik seçmenin yüksek oranda “olumsuz” demesi şaşırtıcı değil.
Ama üzerinde düşünülmesi gereken bir başka gerçeği hatırlatıyor:
Barışın toplumsal bir karşılık bulması için tüm kesimlerin zihnen ikna olması gerekiyor.
Bu rakamlar bize ne anlatıyor?
Veriler bize çok net bir tablo çiziyor:
Türkiye barışa açık bir toplumdur.
Toplumsal fay hatları barış algısında bile aktif.
Kürt seçmen barışı en güçlü isteyen kesim.
Türk ve laik seçmenlerde temkinli bir yaklaşım sürüyor.
Süreç ancak şeffaflık, kararlılık ve güvenlikle birlikte ilerlerse toplumsal desteği genişletebilir.
Bu anket, siyaset için bir rehber niteliğinde.
Barışın yolu sadece silahların susması değil, güvenin konuşmasıdır
“Terörsüz Türkiye” sadece bir slogan değil; bir toplumun ortak rüyasıdır.
Ama bu rüya gerçekleşsin diye birlikte, karşılıklı güvenle yürünmesi gerekir.
Bu nedenle toplumun söylediği şey aslında çok basit:
“Barış istiyoruz ama endişelerimiz de dikkate alınsın.”
Türkiye’nin ihtiyacı olan şey tam da budur:
Barışı isteyenlerin iradesiyle, temkinli olanların kaygılarını aynı potada eriten bir yaklaşım.
Çünkü bu ülke bir şeyi çok iyi biliyor:
Barış bir kesimin değil, herkesin kazanımıdır.