İstanbul
Parçalı bulutlu
9°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

2026’ya girerken siyasetin ve ekonominin asıl sınavı

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Türkiye uzun süredir ekonomik zorluklarla boğuşuyor. Çalışanlar ve emekliler, hak ettikleri artışları yıllardır alamadıkları için yalnızca alım güçleri değil, umutları da törpülenmiş durumda. Bu kesimlerin aynı zamanda iktidarın en istikrarlı seçmen grubunu oluşturduğu gerçeği düşünüldüğünde, 2024 yerel seçimlerinde verilen mesajın ne kadar güçlü olduğu açıkça görülmüştü..

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu tabloyu okuyarak aylardır “Birinci önceliğimiz ekonomi” vurgusunu yineliyor. Parti kurullarında yaptığı değerlendirmelerde de benzer bir uyarıyı sık sık dile getirdiği konuşuluyor: “Toplumla aramızdaki makas açılırsa, yaptığımız hiçbir şey başarıya ulaşmaz.”

Bu sözlerin arka planında 2023’ten bu yana uygulanan sıkı para politikasının yarattığı baskı, geniş toplum kesimlerinin sessiz bekleyişi ve iktidarın bundan sonra atacağı adımların belirleyiciliği yatıyor.

2026 SÖZÜ: “REFAH YILI” BEKLENTİSİ

Cumhurbaşkanı’nın kabine toplantılarında bakanları uyardığı ve “Bu yıl Mehmet’i sıkıştırmayın. 2026 refah yılı olacak.” dediği kulislerde sıkça dile getirilmişti.:

Bu cümlenin işaret ettiği isim, kuşkusuz ekonominin direksiyonundaki Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’ti. Şimşek de yaptığı açıklamalarda 2026’ya özel bir sayfa açmış, ekonomide güvenin pekişeceği, fırsatların genişleyeceği ve refahın daha görünür olacağı bir dönemin başlayacağını söylemişti.

Dosdoğru söylemek gerekirse, 2026’ya gelindiğinde makro göstergelerdeki iyileşme görünür hâle geldi. Enflasyonda ivme aşağı yönlü, finansal istikrar açısından tablo geçen yıllara göre daha sakin. Ancak bütün bu rakamların ötesinde, ekonominin gerçek test alanı Cumhurbaşkanı’nın şu cümlesinde saklı:

“Asıl olan, 86 milyonun ne düşündüğü ne hissettiğidir.”

Ekonomide düzelme yalnızca raporlarda okunmaz; insanlar ısınıp ısınmadıklarını, soğuyup soğumadıklarını cebinde hisseder.

DAR GELİRLİLERİN SESSİZ HESABI

AK Parti’nin 23 yıllık iktidarının temel taşlarından biri, dar gelirli kesimlerin yaşam standartlarını belirgin biçimde yükseltmiş olmasıydı. Ev ve araba sahibi olabilen, alım gücü artan milyonlar, iktidarla kurdukları bağın mimarıydı. Fakat son yıllarda yaşanan ekonomik türbülans, bu kesimlerin en çok sarsılan grup olmasına yol açtı.

Bugün gelinen noktada, dar gelirlilerin büyük bölümü 2026’nın gerçekten “refah yılı” olup olmayacağını yaşayarak görmek istiyor. Bu nedenle gözler, asgari ücrete, memur ve emekli maaşlarına yapılacak zamda. İnsanlar, yıllardır ertelenen telafinin nihayet gelmesini bekliyor.

SEYYANEN ZAM KRİZİ

Tam da bu beklentilerin yükseldiği bir dönemde, üst düzey kamu yöneticilerine 30 bin TL’lik seyyanen zam teklifi gündeme geldi. Komisyon aşamasında iktidar ve muhalefetin ortak desteğini alan teklif, kamuoyunda ciddi bir rahatsızlık yarattı. Halk kendi maaş artışına değil, küçük bir gruba tanınan ayrıcalığa tepki gösterdi.

Muhalefet, Meclis’te destek vermesine rağmen sokakta ve medyada bu kararı siyasi bir malzemeye dönüştürmekte gecikmedi. “Kendilerine zam yaptılar” söylemi kısa sürede yaygınlaştı. Siyasetin en kırılgan alanında, yani algı yönetiminde, iktidarın elini zorlaştıran bir durum ortaya çıktı.

Cumhurbaşkanı ve hükümet cephesi, kararın gerekçesini “TMSF, MASAK gibi kritik kurumlarda çalışan nitelikli personeli elde tutma zorunluluğu” olarak açıklasa da bunun siyaset sahnesinde karşılığını bulması kolay değil. Çünkü ekonomik sıkıntı dönemlerinde atılan her adım, doğrudan toplumun adalet duygusuna çarpıyor.

Teklifin genel kuruldan geri çekilmesi de bu hassasiyetin bir sonucu. Ancak izleri tamamen silinmiş değil.

SİYASETİN ÖNÜNDEKİ GERÇEK SINAV

Ekonomideki makro göstergelerde iyileşme elbette önemli. Ancak seçmenin sandığa giderken baktığı yer borsa endeksleri ya da CDS primleri değil; kendi cüzdanı.

AK Parti, bugüne kadar toplumun büyük bölümünde refah duygusu oluşturabildiği için güçlü kaldı. Ama dar gelirli kesimler yaşadıkları sıkıntının faturasını 2024 yerel seçimlerinde kesti.

Şimdi tablo net:

2026 yılı gerçekten refah yılı olacaksa bunun ilk işareti, asgari ücretlinin, emeklinin ve memurun cebine girecek gerçek alım gücü olmalı. İktidarın da muhalefetin de attığı her adım, artık bu çıtanın gölgesinde ölçülecek.

Türkiye 2026’ya umutla giriyor. Fakat umutların gerçeğe dönüşmesi, yalnızca rakamlardaki düzelmeyle değil, toplumun geniş kesimlerinin günlük hayatlarında hissettikleri iyileşmeyle mümkün olacak. Ekonominin asıl muhasebesi işte tam da o gün yapılacak.

 

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...