ABD kurumları, kadın liderliği tüketerek dünyaya ne mesaj veriyor?
Batı medeniyetinin kurumsal gücünün temelleri sarsılıyor; hem de içeriden.
Amerikan Rüyası'nın dünyaya ihraç ettiği "eşit fırsat" anlatısı, McKinsey ve Lean In gibi devlerin sunduğu somut veriler karşısında stratejik bir iflasa uğramış durumda.
Kadın liderliğinin sistematik olarak engellenmesi ve tüketilmesi, ABD'nin sadece sosyal değil, aynı zamanda küresel liderlik iddiasının ahlaki meşruiyetini de hızla eritiyor.
Bu derin kurumsal yorgunluğun ve çelişkilerin tam karşısında ise; Türkiye'nin köklü medeniyet kodlarından aldığı güçle yükselttiği karşıt model beliriyor.
KURUMSAL AMERİKA'NIN REDDİYESİ: KADIN
Elimdeki verilerde masaya yatırılması gereken çarpıcı gerçekler çok; çünkü söz konusu olan küresel ekonominin kalbinde yaşanan itibar krizi.
“Kurumsal Amerika'da kadınlar geriye düşürüldü.”
O çok konuşulan "Cam Tavan" metaforu artık yetersiz durumda; liyakatin en çok ödüllendirildiği iddia edilen yerlerde kadınların üst yönetim pozisyonlarına yükselmesi, özellikle kritik kademelerde, sistematik bir şekilde engelleniyor.
Terfi oranları erkeklere göre yüzde 15 ila yüzde 20 daha düşük...
Bu, sistemin liyakati değil, cinsiyeti kutsadığını gösteren derin bir çarpıklık.
Batı’nın iş dünyasındaki çelişkiyi gösteren son haberler bu tabloyu destekliyor:
ABD’de büyük teknoloji şirketleri, 2024 itibarıyla üst düzey kadın yöneticileri işten çıkarma dalgalarından en çok etkilenen gruplar arasında.
Kazanılmış pozisyonların dahi güvence altında olmadığını, ilk krizde tasfiyenin başladığını gösteriyor.
Eşitlik vaadi, finansal tercihlerde tamamen unutuluyor.
Avrupa ve ABD'de kadınların kurduğu şirketlere Risk Sermayesi (VC) yatırımları, toplamın yalnızca yüzde 2 ila yüzde 3'ü civarında.
Batı'nın finansal ekosistemi, kadınların inovasyon ruhunu görmezden geliyor, onları adeta dışarı itiyor.
Kurumların DEI (Eşitlik) taahhütlerinden siyasi baskılar nedeniyle hızla vazgeçmesi ise, bu vaatlerin ahlaki bir gereklilik değil, sadece halkla ilişkiler maskesi olduğunu kanıtlıyor.
MEDENİYET KODLARINDAN GÜÇLENEN TÜRKİYE MODELİ
Bu yorgun ve itibar kaybeden Batı tablosunun tam karşısında, sarsılmaz temeller üzerinde bir irade var ki adı: Türkiye.
Türkiye’nin gücü Batı'nın anlık trendlerinden değil, medeniyetinin en rafine kodlarından ve somut devlet politikalarından besleniyor.
Türkiye’nin kadim tarihinde İslami literatürün ilk örneklerini oluşturan kadınların ticari özerkliği ve mali liderlik vasfı en güzel örnekti.
Türk Töresi, kadını eşit gücün temsilcisi olarak gördü.
Atatürk’ün "omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın" çağrısı ise bu vizyonu modern devlet politikasına dönüştüren temeldi.
Batı kendi kadınlarını destek programlarından çıkarırken, Türkiye tam tersi, dev bir finansal hamle yaptı: KOSGEB aracılığıyla kadın girişimci destek limitini 375 bin TL’den tam 2 milyon TL’ye yükseltti!
Bu, kuru bir bütçe kalemi değil; bu, Türkiye Cumhuriyeti'nin kadın girişimciliğine duyduğu stratejik inancın göstergesi.
Sadece bu program kapsamında, 8.974 kadın girişimciye 339 milyon TL aktarıldı.
Batının kadına desteği kestiği yerde Türkiye geleceğe köprüler kuruyor.
Türkiye, sadece finansmanda değil, geleceğin alanı olan inovasyonda da küresel ortalamayı eziyor.
TÜBİTAK programlarında kadın girişimci oranımız yüzde 26’ya ulaştı, bu küresel ortalama olan yüzde 20’nin çok üzerinde.
Türkiye’nin kadınları, teknolojinin ve bilimin kalbinde yer alıyor, bu coğrafyadan küresel geleceğe yön veriyor.
SİNYALLERİN KARŞILAŞTIRMALI OKUMASI
ABD kurumlarının gerilemesi, uluslararası ilişkilerde önemli bir kırılma noktasının işareti.
Bu durum, Türkiye'nin sunduğu modelin değerini iki katına çıkaran bir gerçeklik.
ABD'nin eşitlik vaadinde başarısız olması, "yumuşak gücünü" ve ahlaki liderliğini zedeliyor.
ABD'den çıkan mesaj, sistemin tutarsız olduğu yönündeyken; Türkiye'den çıkan mesaj, devlet iradesi ve köklü kültürel kodlarla ilerlemenin mümkün olduğu yönünde.
ABD, kadın yeteneğini engelleyerek kendi büyüme potansiyelini tüketirken, Türkiye, kadın girişimciliğine yaptığı 2 milyon TL'lik devasa yatırım hamlesiyle, ekonomik büyümeyi toplumsal cinsiyet eşitliği üzerinden hızlandırmayı hedefliyor.
Batı, kendi kurumsal yorgunluğuyla boğuşuyor, vaatlerini terk ediyor...
Türkiye ise köklerinden aldığı güçle ve somut desteklerle kadın azmini ulusal stratejinin kalbine yerleştiriyor.
Batı’nın gerileyen kurumsal idealleri, tarihin en büyük medeniyetlerinden beslenen bu irade karşısında yenilirken, global vizyonun yeni adresi Doğu’dan yükselen güçlü kadının azmi ile mi yazılacak?
İşte bu, cevabı küresel güç dengelerini yeniden çizecek olan kritik bir soru.