İstanbul
Parçalı bulutlu
8°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

“Kon Dergisi” ile bugüne

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

“Doğu’da sevgi, birlik, bütünlük, beraberlik ve kardeşlik duygularını güçlendirmek istiyoruz” sloganı ile yayın amacını belirlemişti.

Kullanılan her cümle bölge özelinde, ülkenin ve coğrafyanın gerçeklerini birebir yansıtıyordu. Dönemin Türkiye ve uluslararası siyaset-diplomasi-güvenlik-sıkı yönetim iklimine göre oldukça cesur ve realistti. Cesurdu çünkü bir prangası yoktu! Realistti çünkü halkı ve vatanı dışında kimseleri kıble olarak görmüyordu!

Geçtiğimiz hafta MHP Grup Başkan Vekili ve Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın Mecliste gerçekleştirdiği ve büyük beğeni toplayan 2026 Bütçe konuşması hepimizin hafızasında yer etti çünkü bütçeyle ilgili aktarımlarının yanı sıra yüreklere de çok yerinde dokunmuştu.

O konuşmada şöyle bir paragraf zikretmişti Akçay; “Meleye Ciziri şöyle der: “Kötü, çirkin ve arsız olanlar süs ile faydalı hale gelir mi? Ayağı prangalı olanlar hissedemez sevgiyi yürekten.” 

Prangalarını kıran, dünya gücü olma yolunda ilerleyen Türkiye’mize duyduğumuz sevdayı; yüreği, dili, zihni prangalı olanlar ve o prangadan sızan kiri ve çirkinliği yaymaya çalışanlar anlayamaz…

Birlik aynılaşmak değildir; farklılıklarımızı koruyarak aynı hedefe omuz vermektir. Farklı hikâyelerimiz olabilir, ancak ortak hikayelerimiz çok daha fazladır. Bu duruş vatanı dadanmışlardan arındırıp adanmış evlatlara emanet edecektir. Köklerden gelen ilkelerle yolumuzu biçimlendiriyoruz. Oğuz Ata’nın Kızıl Elmasını, Orhun Yazıtlarının töresini, Siyasetnâme’nin liyakatini, Kutadgu Bilig’in bilgeliğini, Hoca Ahmed Yesevi’nin hikmetini, Hacı Bektaş ve Yunus Emre’nin gönül dilini, Ahmed-i Hani ve Meleye Ciziri ile kadim kardeşliğimizi mayalayan nefesleri irfan rehberlerimiz olarak görüyoruz. Ahmedi Hani şöyle der: “Aşık ile heves sahibi arasında fark vardır. Heves sahibi çıkarcıdır, aşıklar ise fedakardır.” 

Bizler bu aziz vatanın ve Türkiye Yüzyılı’nın fedakâr, azimli ve kararlı aşıklarıyız. Bizim pusulamız; Yunus Emre’nin “Yaratılanı severiz, Yaradan’dan ötürü” diyen engin hoşgörüsü, Hacı Bektaş Veli’nin “İncinsen de incitme” diyen asaletidir...”

 

Bu kadim toprakların ilim, bilim, edebiyat ve gönül cevherlerinin ilhamını günümüze muhteşem bir şekilde bağlayarak Meclis bütçe konuşmasına aktaran Erkan Akçay’ın bu paragrafı, bugün de bana ilham oldu; prangalara 1979 yılında karşı durup yan yana gelmeyi, biz olmayı, emperyalizmin oyunlarını bozmayı kendine yol edinen Kon Dergisi’ni ve ona can veren anlayışı köşeme taşırken.

 

Kon Dergisi Alparslan Türkeş'in sağ kolu olarak tanınan Kürt ülkücü Ali İhsan Bacalan öncülüğünde 1979 yılında Diyarbakır'da çıkarıldı. Oldukça kapsamlı ve detaylı hazırlanan derginin ilk sayısı 10 bin adet basıldı ve dağıtıldı. Fakat daha ilk sayının bölge dağıtımı aşamasında iki genç Şanlıurfa’da öldürüldü. Bu saldırı karşısında dönemin sıkıyönetim komutanlığı bir karar aldı ve ikinci sayı basılamadan Kon Dergisi’nin yayın hayatına son verildi.

1979 yılında Alparslan Türkeş'in talimatıyla ülkücüler tarafından çıkarılan Kon Dergisi döneminin çok ötesinde ve üzerinde bir anlayıştaydı. Dergi ideolojiyle değil sosyoloji, edebiyat, empati ve vatan bilinci ile yayınlanmıştı. Milleti anlayan, yüreklere dokunan, ihtiyaç duyulan bakış açısını geliştiren Kon Dergisi dönemin Türkiye dengelerini rahatsız etmişti ve anında harekete geçirmişti. Urfa’da öldürülen iki genç ve buna bağlı olarak sıkı yönetim mekanizması yayın hayatına son vermişti. 

Kon Dergisi’nin ilk ve son baskısı olan 1.Basımın içerisinde bölgenin kimyası katıksız bir şekilde yansıtılmıştı. Nasıl mı? Öncelikle derginin ismi Kürtçe idi. Çadır, toplanma yeri, birlik olma yeri manâsına gelen Kon ismi, şimdi yol aldığımız Terörsüz Türkiye kardeşlik ruhunun tanımını adeta 1979 yılında yapmış.

Dergide Kürtçe bir şiire de yer verilmiş Türkçe anlamı eşliğinde. Ve o yayında Q, X, W harfleri de yer almış. Ayrıca Dersim ismi sıklıkla kullanılmış ve orada yaşanan acı olay Dersim Katliamı olarak tanımlanırken "Sünnisiyle, Türkmeniyle, Kürdüyle bütün canlar bir olsun” cümlesini de slogan olarak öne çıkarmış. 

Kon Dergisi; “Doğu ve Güneydoğu’muzu ilgilendiren konulara el atacak ve bunları devamlı olarak işleyeceğiz. Dış düşmanlar tarafından atılan tohumların yeşermeden kökünün kazılması amacımızdır” bilinciyle hareket etmiştir. Dergide, Dersim dışında Maraş Katliamı'ndan da söz edilmiş ve her iki olayın sorumlusu olarak CHP anlayışı/ulusalcılar gösterilmiş. 

 

Pek çok başlıkta Doğu ve Güneydoğu’yu cesur bir şekilde anlatan Kon Dergisi 

“Doğuya uzanan emperyalist elleri kıracağız” kapak sloganıyla yayın hayatına hızlı ve güçlü bir giriş yapsa da geçmişin “prangalı Türkiye’si” devamına izin vermedi ve yayın hayatına son verildi.

 

Tam 46 yıl önce bu günlerde (Aralık ayında) hazırlıkları tamamlanıp basıma gönderilen ve Ocak 1979’da okurları ile buluşan Kon Dergisi’nden bu yana Türkiye ve bölge köprülerinin altından çok sular aktı gitti. Gelenler, gidenler, yaşananlar eşliğinde süreci okuduğumuzda dönüp dolaşıp geldiğimiz “ortak yer” yine Kon Dergisi’nin yazıp anlattığı kardeşlik, birlik, beraberlik olmuş. 

Durum bu kadar net bir tablo halinde ortada olsa da halâ bir kesim MHP’nin Terörsüz Türkiye kararlılığını anlayamıyor ve sorguluyor. Tam da burada bir eleştiriyi MHP’ye de yöneltmek gerekiyor çünkü “ülkücü vizyonu” topluma anlatma sorununu bir türlü çözemediler. Bu tıkanma zamanla kabuğuna çekilmelerine neden oldu. Son yıllarda MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin sergilediği “bizi hapseden kalıpları ve duvarları kıralım” diyen cesaret devrimi sayesinde Doğu’nun her köşesine de nüfuz eden MHP, gönüllere de tek tek kon-arak dokunuyor artık.

 

Geçmişi bu kadar konuşurken MHP’ye dair bilinmeyen bir anıyı daha anımsatmak istiyorum. Tam tarihi bilmiyorum fakat Türkiye’nin en civcivli siyaset karmaşasının yaşandığı yıllarda (90’lar) bir yerel seçim öncesinde Tuncelili bir grup siyasetçi MHP’ye katılmak istemişti. Bu katılım esnasında Kürtçe ve Zazaca’nın MHP Genel Merkezi’nde Alparslan Türkeş ve yönetim kadrolarının olduğu ortamda rahatlıkla konuşulduğunu ve bu durumun Türkiye siyaset hayatında bir ilk olduğunu da kimseler bilmiyor…

 

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...