Gazetecilerin onurlu mirası
İlk Türk kadın gazetecilerinden Sabiha Sertel'in kaleme aldığı otobiyografik kitabı "Roman Gibi"den adını alan Tayfun Belet'in yönettiği belgesel, Sertel çiftinin ve o dönem gazetecilerin Cumhuriyet öncesi dönemden 1950'lerde sürgün yıllarına kadar olan zamanı mercek altına alıyor.
Ödüllü yönetmen Tayfun Belet, "Roman Gibi" belgeselini sıkı takip, yoğun araştırmalarıyla 3 yıllık bir çalışma sonucunda ortaya çıkardı. Elbette belgesel sadece "Roman Gibi" kitabına odaklanmıyor.

Ailelerinin de tanıklık ettiği dönemi aktaran anlatıcıların ifadeleri belgeseli güçlü kılıyor.
Zekeriya Sertel’in yeğeni, yazar ve akademisyen Gündüz Vassaf, yazar Sabahattin Ali’nin kızı Filiz Ali, Cumhuriyet gazetesinin kurucusu Yunus Nadi’nin torunu gazeteci Emine Uşaklıgil, “Serteller” kitabının yazarı Korhan Atay, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin önceki başkanı Turgay Olcayto, Tarih Vakfı eski başkanı Prof. Dr. Mehmet Ö. Alkan, Gazeteci ve yazar Oya Baydar, Edebiyatçı-yazar İbrahim Metin, Orhan Bahtiyar, gazeteci Serpil Eryılmaz, akademisyen Barış Çatal ve Serdar Kara gibi değerli isimler, anlatılarıyla belgeselin anlatı yapısını derinleştiriyor. Filmin müzikleri ise usta besteci Ömer Oral imzası taşıyor.
ALTIN PORTAKAL'DA "EN İYİ BELGESEL" ÖDÜLÜ
Altın Portakal almayı hak eden filmlerden biri de "Roman Gibi" belgeseliydi ki "En İyi Belgesel" ödülünü aldı.
"Roman Gibi" belgeselinin yapımcısı ise Sabiha Sertel'in ikinci kuşak yeğeni Nur Deriş oldu. Belgesel, Nur Deriş'in "Roman Gibi" kitabını okuyup hayatının kahramanı yaptığı Sabiha'nın aslında dedesinin kızkardeşi olduğunu öğrenmesiyle başlıyor.
Roman Gibi, anlatıcıların, kronolojik sıralamanın, müziğin ve görüntülerin ritmiyle iyi planlanmış soluksuzca izlenebilen bir belgesel olarak öne çıkıyor.

Roman Gibi kitabından sonra tüm Türk gazetecilerin ve özellikle kadın gazetecilerin kesinlikle izlemesi gereken bir belgesel olduğunu düşünüyorum.
KESKİN MUHALİF KALEMLER
Belgeselde Zekeriya Sertel ve Sabiha Sertel'in Selanik'te başlayan ve yaşamları boyunca baskılara, sansürlere, yokluğa, linç girişimlerine rağmen geri adım atmadan korkusuzca Türk basınına şekil vermelerine tanık oluyoruz. Sadece Serteller değil, Nazım Hikmet, Sabahattin Ali, Ömer Seyfettin, Ali Canip Yöntem, Reşat Nuri Güntekin, Faruk Nafiz Çamlıbel, Falih Rıfkı Atay, Yusuf Ziya Ortaç, Cevat Şakir Kabaağaçlı, Orhan Seyfi Orhon, Yunus Nadi Abalıoğlu, Halide Edip Adıvar'la yollarının kesişmesi ve ülkelerinin, kalemlerinin özgürlükleri için verdikleri savaşları, ödedikleri bedelleri hatırlıyoruz.
Hangi görüşte olursa olsun, hangi dönemde olursa olsun, iktidara muhalif olabilmek özellikle gazeteciler için sağlam yürek istiyor. Onlar tutuklanmayı, idam edilmeyi, öldürülmeyi, sürgün edilmeyi zaten göze alarak yola çıktılar.
Hele ki Sabiha Sertel'in her türlü baskıya, tehditlere karşın o gözü karalığını, iş bitiriciliğini ifade edecek bir kelime bulamıyorum. O benim de kahramanım.

Düşünün ki eşi tutuklandığında 24 yaşında genç bir annesindir ve Büyük Mecmua'nın başına geçip Padişah Vahdettin'in bile İngilizler'den çekindiği günlerde İzmir’in Yunanlılar tarafından işgalini protesto eden ve Türk milletini ülkesine, şehrine sahip çıkma çağrısında bulunan bir kadınsındır. Her türlü sansürlenen, üstü çizilen sayıya rağmen öyle bir dergi hazırlıyorsun ki mesajı yerine ulaştırıyorsun. Üstelik işgalci Albay Amstrong makamında bir de Sabiha Sertel'i tehdit ediyor.
Keskin zekası ve derin öngörüsü çok küçük yaşlarda ortaya çıkıyor. Daha sonrasında üniversite okumak istiyor ama o yıllarda kız çocuklarının üniversite okuması yasak. 15 yaşındayken akranlarından oluşan bir sınıf toplayıp harçlıklarıyla özel öğretmen tutup üniversite eğitimi alıyor. Kadınların baskılanmasına karşı çıkması da o dönemlerde başlıyor. Yazılarında toplumsal adalet, laik, demokratik bir ülke isteğiyle işçilerin, kadınların, yoksulların haklarını savunuyor.
TÜRKİYE'NİN İLK MAGAZİN DERGİSİNİ ÇIKARDILAR
Sabiha ve Zekeriya Sertel "Resimli Ay" adıyla Türkiye'de ilk magazin dergisini çıkarıyor. Cevat Şakir Kabaağaçlı, Nazım Hikmet, Suat Derviş, Sabahattin Ali, Ercüment Behzat da bu dergide yer alıyor. Elbette sadece magazin, edebiyat değil aynı zamanda görüşlerini de bu dergide yansıtıyorlar.
Bu küçük hatırlatmalarım Serteller ve o dönemin vatansever gazetecilerin icraatları içinde denizde bir damla bile değil elbette. Tan Gazetesi'nin yerle bir edilişi, linç girişimi, Nazi Almanyası'na kalemlerini teslim etmeyişleri, Milli Mücadele döneminde ve sonrasında ödedikleri bedelleri anlatmaya sayfalar yetmez.
Memleketin derin karanlığına aydınlığı getirebilmek için harcanmış bu ömürleri sadece bir tarih notu olarak değil, birer ilham kaynağı olarak görürsek ruhlarını az da olsa onurlandırmış olacağız.
"Erkeklere şunu da ihtar etmek isterim ki, memlekette siyasi hakkını idrak ve istihsal için mücadele eden münevver bir kadınlık sınıfı vardır. […] Erkekler daima kanunları yapan vaziyetinde bulundukça kadınlara karşı kuvvet ve zorbalığa dayalı kanunlar yapıyorlar. […] Artık hürriyet, mahdut bir zümreye tahsis edilemez. Ve erkeklerin mümessillerinden mürekkep bir meclis artık memleketi temsil edemez. Kanun-i Esasi’nin bütün Osmanlılara verdiği hakkı bizlerden kimse esirgeyemez…"
Sabiha Zekeriya (Büyük Mecmua, Sayı 14, 30 Teşrinievvel (Ekim) 1919)