İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

ABDÜLHAMİT'TEN GELEN VİZYON

YAYINLAMA:

2.Abdülhamit Han, Osmanlı – Türk tarihinin en ‘mağrur’ bir o kadar da en ‘mağdur’ sultanıdır. Çalkantılı bir dönemde, ‘hasta Osmanlı’ denilen bir milletler topluluğu coğrafyasında, satranç ustası, büyük stratejist ve vizyoner olarak hüküm sürmüştür. Siyonizmin ‘babası’ Dr. Teodor Herzl’in ‘Filistin’i para ile satın alma ‘konusundaki’ dolaylı ‘talebine verdiği cevap, bir zaman sonra tahtından olmasına yol açmıştır. Musul – Kerkük petrollerini tespit etmiş, mülkiyetini koruma altına almış, Etfal hastanesi, Galata’da Tünel, Dar’ül Aceze, Hicaz Demiryolu gibi önemli hizmetler dönemine damga vuran bazı hizmetleri olarak tarihe geçmiştir.

Bugün, ‘Ermeni çetecilere’ uyan Fransızların uzantısı bazı Türklere göre o dönem her ne kadar, ‘istibdat’ ve ‘jurnal’ yılları sayılsa ve kendisine ‘Kızıl Sultan’ denilse de, ilk Anayasa, ilk Meclis-i Mebusan ve en önemlisi bir çok eğitim kurumu O’nun eseridir. Tanzimat sonrası, 1. ve 2. Meşrutiyet süreçlerinin ‘yetiştirdiği’ kadrolar, Abdülhamit Han’ın ‘beklediği altın çağın başlangıcıdır’.

Mustafa Kemal Atatürk, pek tabii yepyeni bir Cumhuriyet kurmuştur. Aklındaki ve idealindeki her fikir, tamamına yakın bir çok hayal, Abdülhamit’in eğitim kurumlarında öğrencilik yıllarından, genç subaylık dönemine, o sürecin ‘yükledikleridir’. Mustafa Kemal Atatürk, yaptığı her devrim ve uygulama ile o süreç halkasının devamıdır. Abdülhamit’te istediği ‘meşrutiyeti’, baltalayanlar nedeniyle ‘sekteye’ uğratmış, Atatürk’te çok partili demokrasiye ‘Serbest Fırka’ denemesi ile geçmeyi ‘iptal etmiş’tir. Benzerlikler arttırılabilir.

Turgut Özal, Cumhuriyet’in, Atatürk kuşağı sayılabilecek bir doğum yılına sahiptir. Üstelik annesi bir Cumhuriyet öğretmeni, babası bir banka memurudur. Özal, özellikle Menderes ve Demirel’li iktidar dönemlerinde bürokratik hayatta, ‘Elektrik Etüd İdaresi’, ‘DPT’ gibi kurumlarda Türkiye’ye sayılarla hakim olmuş, vizyon altyapısını bu şekilde hazırlamıştır. Atatürk Cumhuriyeti, Atatürk, Menderes olmasa Özal ortaya çıktığı ‘birikime’ sahip olamayacaktı.

Recep Tayyip Erdoğan, bir Cumhuriyet siyasetçisidir. Yetiştiği, karşılaştığı, yargılandığı, mahkum edildiği, sevildiği, sayıldığı, takip edildiği her türlü olumlu – olumsuz tavır ve durumla Cumhuriyet’in kurumları, ‘durumdan vazife çıkarıcıları’ ve vatandaşları tarafından karşılaşmıştır. Recep Tayyip Erdoğan ile ortaya yeni bir dış politika vizyonu koydu deniliyorsa, bu eksiktir, haksızlık olur. Balkan Paktı’nı, Cento’yu kuran, 2. Dünya Savaşı’nın ayak seslerini ifade eden Atatürk, en güçlü PKK destekçisi olduklarında Suriye ve Hafız Esad’ı dahi ziyaret edebilen, Davos’ta savaşa ramak kala bir dönemin ertesi yılı Andreas Papendreu ile buluşabilen bir Turgut Özal da unutulmamalıdır. Turizmde, Türkiye sürekli yeni tesis yapıyorsa, yapılmış olanları yeniliyorsa, Türk Hava Yolları’nın hat açmadığı ülke kalmıyorsa, otoyollar yeniden ve hızlı tren ile pekiştiriliyorsa, ihracat hedefi 500 milyar dolarlara çıkartılabiliyorsa bütün bunlara Abdülhamit, Atatürk, Özal, Erdoğan perspektifinden bakmak gerekir.

Recep Tayyip Erdoğan, Abdülhamit, Atatürk ve Özal’ın toplam mirasını taşıdığının bilincinde bir vizyonerdir. Bu miras, rekabet coğrafyasında rakip adaylar için kapatılamaz bir farktır. Muhalefete bu nedenle, sonuç alamadıklarında şaşırmamak ve çok da suçlamamak gerekir. Bu denli yoğun bir ‘yapabilme’ perspektifi karşısında bir de üstelik iç organizasyonunu ‘küçük ve kişisel’ ihtiras oyunlarıyla heba eden muhaliflerin bir şey ortaya koyabilmesi mümkün olamaz. Zaten dediğim şu : Ana muhalefet lağvedilirse, Türkiye gerçek bir muhalefete ve demokratik dengeye kavuşur. Abdülhamit’ten gelen vizyonun dahi dengeli demokrasiden daha sağlıklı besleneceği, daha az çatışan projeci bir Meclis’in büyük faydalar sağlayacağı kesindir.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...