İstanbul
Açık
16°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

KÖROĞLU KRİTERLERİ

YAYINLAMA:

Tüfek icat oldu mertlik bozuldu. Kim der? Köroğlu. Doğrudur. Silah icat olduğundan beri insanlar arasındaki eşitliğin şekli değişti. Ülkeler diğer ülkeleri hakimiyet altında tutabilmek için silahlardan yararlanıyorlar. Sadece işgal etmek için değil. Ekonomik olarak boyunduruk altında tutabilmek için de silahlar önemli bir rol üstleniyor. Mavzer diye bildiğimiz tüfekler Mauser firmasının ürettiği savaş araçlarıdır mesela. Kendi silahlı kuvvetlerimizde ithal silahlarla mücadele ederiz. Dolayısı ile barışı, savaş araçlarına ödediğimiz diyetlerle ayakta tutabiliyoruz.

Türkiye, terör belasına düçar olduğu günden itibaren Kaleşnikof’un adını duyar oldu. Keleş de denilen bu savaş aracı AK-47 isminde bir Rus tüfeği. PKK terörü nedeniyle sık duyar olduk ismini. Soğuk Savaş bittikten sonra dünyanın farklı yerlerinde devletlerin yanı sıra farklı gruplar tarafından peynir ekmek gibi satın alınmaya başladı. Dünya üzerinde 200 milyondan fazla AK-47 yani Kaleşnikof kullanılıyor. Her 35 kişiye bir AK-47 düştüğü anlamına geliyor bu. Karlı bir endüstri olduğu söylenebilir. Bağımlılık yapan bir silah türü ve belki bu silaha duyulan bağımlılıktan dolayı barış bir türlü gelmiyor.

Diğer silaha gelelim: G3

G3 ve AK-47 birbiriyle karşı karşıya geldi Türkiye’nin yakın tarihinde. İki silah da bu memleketin topraklarında farklı amaçlarla kullanıldı. G3 nizami harbin silahı, diğeri ise terörizmin aracı olarak kullanıldı ağırlıkla. Biri Amerikan diğeri Rus olarak zihinlerde yer etse de iki silahın da esas menşei Almanya. Yani bizim adına türküler yakılan mavzerin memleketi.

Savaş kirli bir endüstriyi ortaya çıkarıyor ve beraberinde kan ve gözyaşını çoğaltıyor. Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı darbe süreci silah endüstrisinin gözünü ne kadar karartabileceğinin açık bir örneği… Silahlara veda derken, vatanı savunmak için kullanılan silahları demiyoruz elbette. Ancak kendi ülkesine doğrultulan silahların susmaktan başka yolu kalmamıştır. Kışlaların şehir dışına çıkması, askeri birliklerin yeniden yapılanması güzel gelişmeler. Sonucunun da niyetlerle uyumlu olmasını gönülden diliyoruz.

15 Temmuz silahlara karşı duran bir halkın, tek kurşun sıkmadan nasıl başarıya ulaşabileceğini gösterdi. İç savaş heveslilerini elleri böğürlerinde kaldı. Şimdi sivilleri silahlanmaya teşvik eden sorumsuz kişilere verilebilecek tek cevap, yüreklerimizin silahlardan daha üstün olduğunu söylemektir. Darbe teşebbüsünü başarısız kılan silahlara karşı daha çok silah değil silahlara karşı silahsızlık oldu.

Ordunun sembolü G3, terörün sembolü AK-47 olabilir. Ama sivil gücün sembolü sadece inanmış yüreklerdir. Bunun eşsiz bir silah olduğunu, dost düşman görmüş oldu. Anadolu irfanı bir iç savaş ihtimalini, sadece ellerini kullanarak bertaraf etti. Dünyanın içinde bulunduğu şiddet sarmalından silahsızlanma ile çıkabilmesi için de büyük bir örnek teşkil etti 15 Temmuz Direnişi. Silah endüstrisi bu işten hiç ama hiç hoşlanmadı. Silahsız kahramanlık mı olur diye dudak büküyorlar. Evet, silahsıza ateş etmek namertliktir. Bir de: Mert dayanır namert kaçar.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...