İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

IQ'MUZA İFTİRA

YAYINLAMA:

Söz mü önemli, akıl mı? Uzmanlar arasında iki görüş var

1. İnsanlar önce beyinlerinin işlem gücünü geliştirdiler, sonra o aklı kullanarak konuşmaya başladılar.

2. İnsanlar önce ağızlarından sesler çıkarmaya başladılar, sonra o sesleri çağrı, uyarı ve tehdit için kullandılar. O iletişim sisteminin gelişmesiyle beyinlerinde akıl oluştu.

Günümüzde fazlaca suskun kişiler sıkıcı sayılırlar. Kızların birbirlerine boyfriend’lerini çekiştirdiği olur: “Aman şekerim, annemle tanıştırmaya götürdüm. Koltukta lök gibi oturdu, ağzını açmadı. Salak mı ne!” Ters yöndeki abartı da salaklık şüphesi yaratır. Öylesine geveze, zevzek, çenesi düşük falan denir. Tabii, önemli olan sözün miktarı değil kalitesidir. Son yıllarda bir başka faktör akılları karıştırdı: Yabancı dil konusu. Bence aşırı önemseniyor. Kimilerini övüyorlar: “Efendim, sekiz lisanı ana dili gibi biliyor!” İnsanın tek anası ve tek ana dili olur. Sekiz milletten sekiz anası olmadıkça sekiz lisanı ana dili gibi konuşması mümkün değildir.

Ayrıca dil öğrenme gücünü ve enerjisini sekize bölen kişi hiçbirinde yeterince ustalaşıp derinleşemez. Bir iki yabancı lisanı o dillerde yazılmış şeyleri söz çeşnilerinin tadına vararak okuyacak kadar öğrense, birkaç başka dilden de üç beş sözcükle çat pat yol sorabilse yeter. O kadarını ihmal etmek ise hatadır. O yüzden olmadık işler gelebilir insanın başına. Ne gibi? Geçen ay Çinceden başka dil bilmeyen bir Çinli turistin Almanya’da yaşadığı acıklı komediyi anlatayım.

Adam gümrükten geçer geçmez bakmış ki cüzdanı cebinden yürütülmüş. Telaşla polise koşup derdini anlatmaya çalışmış işaretlerle. Eline bir doldurulacak bilgi formu vermiş, ad ve soyadının yazılacağı yerleri göstermişler. O kutuları doldurup formu polise iade etmiş. Yatakhane gibi kullanılan bir spor salonuna götürmüşler hemen. “Yat, uyu, keyfine bak” demişler işaretle. “Anlaşılan burada âdet böyle, cüzdanını çaldıranı gözaltına alarak cezalandırıyorlar” diye düşünerek yatıp yorganı başına çekmiş adamcağız.

Günler geçmiş. O “Ne oluyor, cüzdan nerede” anlamında el kol salladıkça hep “Daha var, acele etme, yatmana bak” işaretleriyle yatıştırılıyormuş. Ama yirminci güne girilirken sabrı tükenmiş. Avaz avaz “Yeter ulan, başlatmayın cüzdan cezanızdan” diye Çince ana avrat dümdüz gittiği görülünce kriz geçirdiği korkusuyla tercüman derdine düşüp yakındaki bir lokantada çalışan Çinli garsonu getirmişler apar topar. Çince ve Almanca uzun bağrışmalardan sonra anlaşılmış ki geldiği gün adamın eline verilen belge mültecilerin dolduracağı bilgi formuymuş. Şimdi söyleyin lütfen: Bu olay söz krizi mi, akıl krizi mi? Yahut şöyle sorayım: Aynı olay Avrupa’ya giden bir köylümüzün başına gelseydi, nedenini anlamadan götürüldüğü yerde yorgan altına girip yirmi gün yatar mıydı? Yahut Türk polisi meseleyi anlamadan bir şaşkın turisti mülteci adayı yapar, yirmi gün zoraki misafir eder miydi? “Türk milleti zekidir” sözünü bıkıp usanmadan alaya alanlar da bir düşünsün.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...