ONE MİNUTE
“Korkunç bir kaosa sürükleniyoruz, insanlar ülkeyi terk etmeyi düşünüyor”, bu sözler birkaç gün önce söylendi ekranda.P eki gerçekten öyle mi? 15 Temmuz’daki hain darbe girişimi bizi canımızdan mı bezdirdi? Memleketi terk etmeyi mi düşünüyoruz? Bu ve bunun gibi soruların cevabı yakın zamanda yayınlanan bir araştırmada saklı. ARGETUS Araştırma Şirketi bin 200 kişi ile yüz yüze görüştü ve kişilere 15 Temmuz’u sordu. 15 Temmuz darbe girişiminin toplumda duygusal ve zihinsel dönüşümlere yol açtığı ortada. Ankete katılanlar 15 Temmuz ile darbeye karşı ortak tepki gösterme davranışının geliştirdiğini, bayrak ve vatan sevgisinin pekiştiğini, demokrasiye olan bağlılık inancının tüm dünyaya gösterildiğini, toplumdaki ayrışmaların azaldığını düşünüyor. Bunlar memleketini terk etmeye hazırlanan birinin düşünceleri olamaz. Korku ve panik yaşandı bu bir gerçek. Hepimiz geleceğimizle ilgili endişelendik. Ama ortaya çıkan sonuç terk etme isteği değil, tam tersi kalma ve hep birlikte olma isteği. Endişeli arkadaşlarımızın belki de biraz sokağa çıkmaya ve vatandaşı dinlemeye ihtiyacı var.
Devam edelim.
Darbe girişimini kişiler büyük oranda televizyondan öğrenmiş (%75,6) bilgiye ulaşma saati ise %84,9 oranında 21-24 saatleri arasında. O gece sokağa çıkanların oranı %46,6. %58,5’lük grup ise demokrasi nöbetlerine ve mitinglere katılmaya devam etmiş.
Meydanlara çıkıp demokrasi nöbeti tutanların amaçları sırası ile millet iradesine sahip çıkmak, demokrasiyi sahiplenmek, FETÖ ve dış güçlerin oyunlarına dur demek ve seçilmiş cumhurbaşkanı ile seçilmiş hükümete destek vermek. Bu sonuçlardan en çok merak ettiğim, sokağa çıkmayıp evde kalanların bu tercihi yapma nedeni. Önemsememek mi? İnanmamak mı? Konfordan taviz vermemek mi? Toplumsal mutabakat arayışlarının sağlıklı sonuçlara ulaşmasını istiyorsak bu soruların da cevap bulması gerek.
Gelelim darbenin nedenine, araştırmaya katılanlar darbenin nedenleri arasında %90 oranında NATO ve Amerika’yı gösteriyor. 15 Temmuz öncesi hükümetin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ısrarla yaptığı paralel örgüt uyarılarını siyaseten söylenmiş sözler olarak gören bir kesim olduğunu biliyoruz. Sonuçlar gösteriyor ki yapılan bu uyarıların ne kadar haklı olduğu anlaşılmış, kişiler yargıdaki arındırma çalışmalarını ve yeniden yapılanmayı destekliyor ve kamudaki FETÖ operasyonlarının derinleştirilmesini istiyor. Üstelik bu destekler %90’ın üzerinde.
Gelecek günler için beklentiler arasında gözaltına alınanların adil yargılanması, ordu, emniyet, yargı başta olmak üzere bürokrasi ve tüm kurumların yeniden düzenlenerek kontrol altına alınması var. Üzerinde titizlikle durulması gereken bir diğer şey, ordunun güvenilirliği ile ilgili çıkan sonuç. Araştırmalarda güvenilir kurumlar arasında çoğu zaman birinci olan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin büyük ölçüde güven kaybettiği ortaya çıkıyor. Ben bu güven azalmasının geçici olduğunu düşünüyorum. Bu görüşümü destekleyen şey şüphesiz Yenikapı mitinginde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın sahneye çıktığında alanda yaşanan duyguydu. En büyük asker bizim asker sloganları ile sık sık konuşması kesilen Akar, defalarca teşekkür ederek minnettarlığını ifade etti. Millet orduyu yürekten sevdiğini gösterdi. İleri ki günlerde yapılacak sistem değişikliklerinin bu güveni yeniden olması gereken yüksek seviyeye çıkartacağını düşünüyorum. Dürüst olalım, hiç kimse darbe girişimi karşısında bu denli geniş kapsamlı bir direniş olacağını tahmin etmedi. Geçmiş darbelerde yaşanan tecrübeler bu konuda iyimser düşünmemizi engellemişti. Beklenen olmadı, sesler yüksek çıktı, demokrasinin sekteye uğramasına, seçilmiş Cumhurbaşkanı ve seçilmiş hükümeti düşürmeye yönelik bu harekete halk “one minute” dedi. Darbe gecesi sokağa çıkanların duygularını bir yiğit teyze çok güzel özetledi. “Babam Menderes'e ağladı, ben Özal'a ağladım, çocuklarım Erdoğan’a ağlamayacak” Evet, ağlamayacağız…