İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

EGO SAVAŞLARI VE İTİDAL

YAYINLAMA:

Rusya ve Hırvatistan Milli Maçları öncesinde Fatih TERİM’in yaptığı basın toplantısı ve açıklanan kadro “bir şeyler”in habercisiydi. Ne var ki spor kamuoyunun bütün detayları ile bildiği halde herkesin “üç maymun”u oynadığı ortamda, hele ki oynanacak önemli maçlar arefesinde sessizlik-OMERTA- tercih edildi. Şimdi her iki maç oynanmış ve neticeleri ortadayken Ülkemizin bazen gurur bazen hüzün kaynağı Milli Takımımızda, Fransa 2016’da yaşananları kısaca hatırlayalım. Arda TURAN, Burak YILMAZ ve Selçuk İNAN üçgeninde başlayıp Fatih Hoca ile tamamlanan ilk karede elemelerde kazanılan primlerin tahsisi ve ödeme zamanlaması bulunuyor. Burak YILMAZ’a ödenecek prim ile Selçuk İNAN’a ödenecek prim arasında bariz bir fark olunca, Burak doğruca Kaptan Arda’ya gidiyor ve şikayette bulunuyor. Arda’da konuyu Fatih Hoca’ya aksettirince “adaletimi mi sorguluyorsunuz?” cevabı ile karşılaşıyor ve ilk şoku yaşıyor. (Aslında daha az gol atmasına rağmen, Selçuk İNAN’a ödenen prim bir nevi Altın Gol olarak tarihe geçen ve en iyi 3. olmamızı sağlayan golün ödülü)

Toplantılar, lobide yaşananlar “Çık Sen Oyna”lar, arasında ÇEKYA maçını kazanıp Ülkemize dönüyoruz. Yaz tatili, transfer haberleri gündemdeyken Rusya ve Hırvatistan maçları gelip çatınca ve açıklanan kadroda Arda başta olmak üzere Selçuk, Burak, Caner, Gökhan gibi Milli Takım’ın “papaz” oyuncuları olmayınca kamuoyu ister istemez ilk paragrafta hatırlattığımız konuları tartışmaya başladı. Türkiye Futbol Direktörü unvanını kullanmayı pek sevmeyen Fatih Hoca herkesi şaşırtan ama onu yakından tanıyanların beklediği bir kararla adeta raconu kesiyor ve kimsenin ettiğinin yanına kalmayacağını gösteriyordu. Arda belki de BARCA’da en formda olduğu zamanda kadro dışı kalıyordu. (Sn. Cumhurbaşkanımızın Milli Takımı kabulünde Fatih Hoca’dan Arda konusunu tekrar düşünmesini istediği konuşuluyor.) Caner ve Gökhan ise transfer oldukları Kara-Kartal’ın daha formasını giyemeden kafalarda soru işaretleri oluşuyordu. Burak zaten Çin’de, hem gözden hem gönülden ıraktı.

Daha önceki yazılarımızda sıkça bahsettiğimiz Milli Takım iskeletinin genç, başarıya aç, Avrupa’da alt yapı eğitimi almış, futbol mentalitesi pozitif insanlar tarafından oluşturulması düşüncesi bu sayede beklenenden daha önce uygulamaya konmuş oldu.

112 km. koşu mesafesi ile tamamlanan Hırvatistan maçı ardından gelen soruları, etliye sütlüye karışmadan cevaplayan Fatih Hoca, uzun ve başarılarla dolu kariyerinde yeni bir döneme girdiğini hissediyordur mutlaka. Bu dönem artık tek egodan- çok egoya geçtiğimiz yeni bir çağ artık. Zlatan İbrahimoviç ve Mourinho ile zirvesine çıkan ego egemenliği; futbolun yarışmacı ve fair/centilmen kimliğinin önüne geçiyor. Milli takımımızda Arda ile Fatih Hoca arasında yaşananlar da bunun küçük bir örneği aslında. Hırvatistan maçında oyundan çıkan Emre MOR’un yaptıkları da yapacaklarının habercisi adeta. (Al sana bir ego daha.) Fatih TERİM, Sn. Cumhurbaşkanımızın telkinleri gereğince Ukrayna-İzlanda maçlarına Arda’yı, Caner’i, Gökhan’ı çağırsa bir türlü çağırmasa bir türlü. Fatih Hoca’nın ego savaşlarıyla uğraşmanın dışında diğer bir ustalığı; bu az Türkçe, çok yabancı dil konuşan, çalışkan, koşan ama futbolun seyir zevkine değil de mücadele gücüne yatkın topluluğu maksimum fayda ile takıma monte etmek ve bu takımı kamuoyuna kabul ettirmekte ortaya çıkacak. Vardır bunda da bir hayır diyerek Rusya ve Hırvatistan maçlarından elde ettiğimiz verilerle geleceğimizi oluşturmaya hazırlanmalı ve Merhum Çetin ALTAN’ın dediği gibi enseyi karartmamalıyız.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...