İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

YARARLI ÖCÜ

YAYINLAMA:

Tek tük insan yenilik ve atılım arar; büyük çoğunluk yenilikten çekinir, atılıma direnir. Teleskoptan buharlı gemiye, kuduz aşısından elektriğe kadar her icada uzun süre karşı çıkılmıştır. Buharlı gemilerden birinin ilk batışından sonra onların yapımından vazgeçilseydi de deniz yolculukları yelkenle sürdürülseydi, daha mı az insan boğulurdu? Sokakların elektrikle aydınlatılması ilk önerildiğinde, “Çok tehlikelidir, kaza vukuunda insanları cereyan çarpar” diyen vesveseliler kıyamet koparmıştı. Ağır bassalardı da kentler geceleri karanlıkta bırakılsaydı, sokaklarda daha mı az kaza olur, daha mı az suç işlenirdi?

Nükleer sorun denilen, aslında sorun olmayan konunun yeterince aydınlatıldığını, kaygıların giderildiğini, tartışma dosyalarının kapatıldığını sanıyordum. Yanılmışım. Ülkemizde hâlâ konuya -ihtiyatla değil de- dehşetle yaklaşanlar var. Japonya’daki reaktörlerin patlamasını (daha doğrusu soğutma amacıyla kasten patlatılmasını) unutamıyor, Mersin’de santral yapılmasına şiddetle karşı çıkıyorlar. Kaygılarını saygıyla karşılar, toplum güvenliği konusunda öylesine duyarlı davranmalarını alkışlarım. Kazaya yol açarsa binlerce insan canı alabilecek adımlar elbette özenle atılmalı, aklın bütün gücünün devreye sokulmasıyla tartılmalıdır. Ama tartmak panik çığlıkları atmak değil, seçenekleri serinkanlılıkla kıyaslamaktır. Nükleer bilimci olmadığım için ahkâm kesemem o konuda. Tek önerim seçeneklerin korku ya da siyaset kaynaklı polemiklerle değil, uzmanların teknik değerlendirmeleri ile tartışılması. Çernobil o alandaki teknolojinin emekleme aşamasında olduğu dönemde yapılmıştı. Oradaki kazaya bakarak 2016 yılında sonuçlar çıkarmak, Titanik battı diye bugün deniz yolculuğundan kaçınmaya benzer. Japon santralindeki sorunu dev tsunami yarattı, deprem değil. Mersin’de öyle bir tehlike yok. Günümüz teknolojisinin reaktörleri en şiddetli yer sarsıntısından koruyabileceği biliniyor.

Bir şeyi yapmamanın yapmaktan daha tehlikeli olabileceği de unutulmamalı. Nükleere yatırımdan vazgeçseydik, elimizde kalacak seçeneklerin muhtemel sonuçları neydi? Barajlar ve rüzgâr yetmezse, kömür yakmayı sürdürmek zorunlu değil mi? Onun çevreye ve insan sağlığına vereceği zarar nükleerin olası sakıncalarından büyük mü, küçük mü? Düşünelim bunları. Kömür yakılan bölgelerdeki hava kirliliğini özenle ölçerek, bulguları kamuoyundan gizlemeyerek. Bir de, oralardaki akciğer kanseri oranlarını görmezden gelmeyerek… Kendimizi öcülerle panikleterek değil.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...