İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

BEYAZ GİYEN ADAMLAR

YAYINLAMA:

Kolombiya, çelişkiler ülkesi. Orta Amerika’nın bu ortadaki ülkesinin ismini bir Venezuellalının vermiş olması değil tek tuhaflık. İsmini aldığı Kristof Kolomb bu ülkeye hiç ayak basmamış. Bağımsızlığını ise Napolyon’un İspanya’yı işgaline borçluymuş. Edebi anlamda ise ününü Gabriel Garcia Marquez’in Meksika’ya gittikten sonra kaleme aldığı Yüzyıllık Yalnızlık’a borçlu.

Kolombiya işte böyle bir ülke. Yüzyıllık Yalnızlık gelecek yıl elli yaşına basacak. Marquez ise 2014 yılında Meksika’da hayata gözlerini yumdu. Kolombiya’da yaşanan iç karışıklıklar sadece ülkeyi değil tüm Latin Amerika’yı hatta Amerika kıtasının tamamını yakından ilgilendirdi. Küba ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki yumuşama sürecinin bir benzeri Kolombiya’nın içinde yaşandı ve eli kanlı terör örgütü FARC ile hükumet arasında bir “barış” anlaşması imzalandı. Her ülke temsilcisinin beyaz gömlekler giyerek geldiği bu “Beyaz Rüya” bir anlamda Latin Amerika’nın kokain ticaretiyle efsunlanan büyülü gerçekliğinin göstergesi gibiydi.

Kolombiya, yüzyıllık yalnızlığından uyanıyordu uyanmasına ama imza töreni daha çok sinemanın rüya sahnelerinde kullanılan imgelerin geçit töreni gibiydi. Sadece beyaz gömlekler içindeki kişilerden bahsetmiyorum. Kurşun şeklinde tasarlanmış imza kalemleri, töreni bir Marquez kitabından satırlara dönüştürüyordu.

Ortada bitmeyen bir kavga varsa o kavganın ikiden fazla tarafı vardır. İki kişi arasındakiler genelde daha kısa sürede çözülür. Kişiler için de böyledir ülkeler için de... Eğer ortada barış varsa da bu barışın birden fazla tarafı vardır. Nitekim Kolombiya barış masasında savaşın tüm tarafları masadaydı.

Kolombiya’dan THY uçağına binip İstanbul’a gelelim. Aktarma ile Gaziantep’e geçelim ve sınırımızın güneyine bakalım. Ortada bir savaş var. Yüzyıl önce harita çizilerek es verilmiş bir savaş. Sykes-Picot’tan söz ediyorum. Yüzyıllık yanlışlık diyebileceğimiz bu anlaşma bölgedeki ülkelerin dışında gerçekleştiği için ölü doğmuş bir proje. Yaşaması için türlü masajların yapıldığı Sykes-Picot ancak herkesin yaşadığı konusunda söylediği ortak yalanla ömrünü sürdürebildi. Bu anlaşmanın yaşamadığını söylemek ise ölümcül bir günah. Suriye’de tüm dünyanın bir araya gelmesini ve tüm güçleriyle anlaşılmaz şeyler söylemesini başka nasıl izah edebiliriz ki?

Türkiye’nin kendi çabalarıyla gerçekleştirmeye çalıştığı iç barışı baltalayan güçlerin, “size barış yaptırmayacağız” diye tepinenlerin tüm güçleriyle saldırdığı bir dönemi yaşıyoruz. Ne Çözüm Süreci sabotajlarını ne de 15 Temmuz’u bundan ayrı okumamız mümkün değil. Yüzyıllık yanlışlıklar kapanmaya mahkum. Kolombiya veya Türkiye fark etmez. Beyaz adamın Yeni Dünya’ya gidişinin ardından başlayan kan ve göz yaşı bittiğine göre, aynı beyaz adamın kendisine göre Ortadoğu’da olan topraklarda mağlup olacağını anlaması uzak ihtimal değil.

Şimdi sormamız gereken soru şu: Batılı müttefiklerimiz (!) PYD üniformalarını çıkarıp beyaz gömlek giymeye hazır mı? Söylediğimiz gibi barış ancak savaşın taraflarıyla gerçekleşiyor ve kuklalarla değil aktörlerle yapılıyor. Yüzyıllık yanlıştan dönülebilir mi? Beyaz giyen adamlar “kurşun” kalemlerle bir barışa imza atar mı?

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...