İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

İSİMSİZ YAZI..

YAYINLAMA:

İstanbul'dayım...

Ekimin son haftası, sonbaharın, yaprak döken günleri.

Hafif hafif üşüyorum.

Her semti, sonbaharı farklı farkı yaşayan, kocaman kentteyim.

İstanbul, her şeyin önü, sonu Boğaziçi.

Aydınlığın ve karanlığın, önü sonu Boğaziçi.

Seni düşünmekten başka çarem yok sanki.

Kafam dumanlı tatlım.

Dayak var, nasıldır bilir misin? Bilmezsin canım bilmezsin.

Bembeyaz, bir eski zaman vapuruna biniyorum, şıngır mıngır yol alıyorum. Kış gelmeden önceki son tarifeli vapur saatleri...Boğaziçi’ne doğru yol alıyor vapurum.

Pencere pervazlarının, ahşap kokusu, çiçek desenli camları, çok özlediğim, henüz parçalanmadığım eski yıllara götürüyor beni. Bir rüzgar esiyor, ince ama sızlatıyor. Vapur ilerledikçe, denize bakıyorum, dalgalarla dertleşiyorum. Tek bir şey düşünmek istiyorum, dertleri üst üste koymak istemiyorum.. Dert ortağım dalgalar, içinde alın yazıları, içinde gidimler, içinde gelimler, içinde doğumlar, içinde ölümler besliyor...

Hangisi benim seçemiyorum.

Bir deniz değil bu, tanımlayamayacağım başka bir güzellik.

Boğaziçi'ndeyim bir ufkun önünde..

Kara sevdalı Boğaziçi yalıları.

Gün gelmiş, bir güvercini konuk etmiş çatı aralıklarına..

Kim bilir, bilemem ki, yaşayanların aşklarına ne kadar umut vermiştir?

Ya da aşk acılarını, aşk gözyaşlarını ne kadar dökmüşlerdir denize..

Bu akıp giden su, bu akıp giden Boğaziçi... Kim bilir ne hikayelerle, kim bilir ne dertleri sırtlanıp gidiyordur?

Benim dertli kamburum diyorum.

Kamburunda küçücük yer var mı?

Var diyor.

Beni de alır mısın diyorum

Atla, diyor.

Deniz umduğun değildir hiçbir zaman diyor.

Susmuş sanırsın çoğu zaman, ama o konuşur için için.

Olsun diyorum, seninle geleyim, boş elle dönmeyeceğim biliyorum diyorum.

Geçişin ve göçüsün acı dili... Diyorum..

Ve.

Funda'ya takılanlar...

........Türk insanının, her fırsatta yapmak istediği toplu eylem biçimi..

........1 insanın onlarca, yüzlerce, binlerce, kişi tarafından dövülmesi, çevrede izleyen vatandaşların ayırmaması, hatta zevk ile, merak ile seyretmesi.

.........Başına ..."adını söylemediğimiz" bu hal geldiğinde, vatandaşın dava açamaması.

..........Birini, yasa dışı, yargılamasız, dil ile taş ile, sopa ile, ağaçlarla dövmesi.

........Ve.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...