İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

POST-HAKİKATİN MUMU YATSIYA KADAR YANAR

YAYINLAMA:

Bu post kelimesi bir yere geldiyse hayır çıkmaz. Post sonrası/ötesi gibi bir anlama sahip. Savaş sonrası psikolojik sendronlara post-war syndrome filan derler. Sonra post-modern darbemiz vardı. 15 Temmuz değil, 28 Şubat’tan söz ediyoruz. Post-hakikatten söz edeceğim. İngilizcesi ile “post-truth”…

Pazar günü Londra metrosunda The Observer’ın sayfalarını karıştırırken küçük bir ilan dikkatimi çekti. The Guardian’ın mart ayında medya alanında düzenleyeceği bir toplantının ilanıydı. Orada post-truth yani “hakikat sonrası/ötesi” gazetecilik halleri ele alınacakmış. Doğrusu kavramı ilk defa duyuyordum ve hemen araştırdım. Durum kısaca şöyle: Bir şeyin doğru ya da yalan olduğunun görüşleri etkilemeyeceği durum. Mesela sosyal medyada Gezi Olayları döneminde yayılan yalanlar. Yalan olduğu defalarca ispatlanmış sahte görüntüler dolaşmaya devam etti. Zira aranan hakikat değil ön kabullere dayanan gerçeklikti. 15 Temmuz’da yaşananların tiyatro olduğuna inanan bir kesim de vardı. Bunlara FETÖ’nün insanları öldürdüğünü anlatmanız mümkün değildi. Biricik gerçekliklerini tartışılmaz hakikatler olarak kabul etmişlerdi. Evet, post-hakikat zamanlara hoş geldiniz. Pazar günü bu konuyla ilgili karşılaştığım tek yazı bu değildi. Star Gazetesi’nin Açık Görüş ilavesinde Elif Esen kapsamlı bir şekilde Post-Gerçeklik dönemini örnekleriyle tane tane anlatıyordu. Çoğumuzun dezenformasyon olarak gördüğü bu yeni hali doğru kavramıyla ele alıyordu. Gerçi post-gerçeklik post reality’ye tekabül eder, post-hakikat demek daha doğru olabilir. Bu şerhi düştükten sonra devam edelim.

ABD, post-hakikat sürecine hızlı bir giriş yaptı. Başkanlık seçimleri döneminde söylenen şeyler gerçeklerin o kadar uzağına düştü ki, artık yalan ve doğrudan ziyade gerçeklik ve hakikati konuşmaya başlar olduk. Gerçekliğin başladığı yerde hakikat yok oluyor. Hatta gereksiz kabul ediliyor. Ancak gerçeklik nedense orta ve uzun vadede pek de işe yaramıyor. Mesela FETÖ’nün tüm oyun planları bir gerçeklik inşa ederek hakikati saf dışı bırakmaktı. 15 Temmuz’u bu anlamda gerçeklikle hakikatin çarpışması olarak görmek mümkün.

90’lı yıllarda Türkiye’de Refah Partisi’nin yükselişi karşısında elitlerin ortaya koydukları tavır, Türkiye’nin post-hakikat süreciyle hızlı tanışmasını sağladı. 2000’li yılların başında AK Parti de aynı durumla karşılaştı. Hatta size daha ilginç bir şey söyleyeyim: Altın Kelebek Ödülleri’nde Diriliş Ertuğrul dizisinin karşılaştığı davranış kalıbı kültürel alandaki post-hakikat sürecinin ilginç bir tezahürüdür. Bir sunucunun ödül vereceği diziyi bilmemesi ve bununla iftihar etmesi düşünülebilir mi? Elbette hayır. Ancak takınılan bu tavır, hakikatin inkârıyla oluşturulan suni hakikat/gerçeklikle açıklanabilir. Zihinsel gettolarda yaşanan post-hakikat süreci bundan sonra da yıkım yaşamaya devam edecek. Oxford sözlüğü bu yılın kelimesini post-truth olarak belirlemiş. Yani post-hakikat dönemi önümüzdeki döneme damgasını vuracak görünüyor. Daha önceki senelerde selfie-özçekim yılın kelimesi olarak belirlenmişti.

Yalan demek bize zor geliyor ve biz buna “post-hakikat” diyoruz. Hakikatini kaybeden yalana mahkumdur. Bunun adını post-hakikat deseniz de değişen bir şey yok. Yalancının, buna isterseniz post-hakikatçinin de diyebilirsiniz, mumu yatsıya kadar yanar.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...